Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye ordusuna, Suriye'nin İdlib vilayetinde HTŞ'ye (El Kaide) karşı yürütmekte olduğu operasyonlarını durdurup, Eylül 2018 sınırlarına çekilmesi için verdiği şubat sonu ültimatomunu art arda yükseltti. Erdoğan Pakistan dönüşü uçakta ve İstanbul'daki partisinin etkinliğinde, Suriye hükümetinden 'rejim' diye söz ederek 'Türkiye'nin gözlem noktalarının kuşatılmasına sessiz kalmasının' mümkün olmadığını söyledi. "Suriye'yi terör örgütlerinden ve rejimden temizlemeden bize huzurla uyumak haramdır" diyen Erdoğan, Suriye halkının 'Türkiye Türkiye' dediğini iddia etti. Erdoğan yine Türkiye'nin Suriye'ye 'Adana mutabakatı' ile davetli olduğunu öne sürerken, Rusya'nın 'halkına düşman bir rejime toprak kazandırmaya çalıştığını' da savundu. Erdoğan'ın Libya ile ilgili Wagner şirketinden söz edip, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun fotoğrafları eşliğinde 'Rusya en üst düzeyde bu savaşı yönetiyor' ifadeleri de dikkat çekti.
İdlib gerilimi vesilesiyle Ankara'nın, geçen hafta ABD'nin temsilcisi James Jeffrey'yi ağırlaması dikkat çekmişken, Erdoğan da hafta sonunda ABD Başkanı Donald Trump ile telefonda görüştü. Görüşmede Trump'ın İdlib'deki tutumdan ötürü Erdoğan'a 'teşekkür ettiği' açıklandı.
İdlib gerilimi, Moskova'ya giden Türk heyetinin çözüm arayışları, ABD'nin tutumunu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı ve Yeniçağ yazarı Cahit Armağan Dilek ile konuştuk.
‘ABD Rusya ve Suriye'yi meşgul etmeye, dikkatlerin Fırat'ın doğusuna çevrilmesini engellemeye çalışıyor'
Cahit Armağan Dilek, ABD ve Erdoğan yönetiminin İdlib konusundaki tavrının 2015’teki haline döndüğü görüşünde. ABD’nin Esad yönetiminin İdlib’i kontrol altına almasını engellemeye, İdlib'de Rusya ve Suriye'yi meşgul etmeye çalıştığını belirten Dilek, Amerikalıların dikkatların Fırat'ın doğusuna çevrilmesini de istemediğini vurguladı. Dilek'e göre savaş yeni bir safhaya geçiyor:
“İdlib’deki durum aslında Suriye’de savaşın sona ermesi değil savaşın yeni bir safhaya geçtiği emarelerini bize gösteriyor. Sahadaki askeri politik ortama baktığımda tam da 2015’te Rusya’nın askeri olarak müdahale etmesinden önceki fotoğrafı hatırlıyorum. Orada da Türkiye, ABD ile ortak hareket ediyor, Şam’daki rejimi düşürmekten bahsediyor ve sahadaki yerel güçleri eğit-donat ile Şam’a karşı hareket ettiriyorlardı. Şu an İdlib’deki durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD’den gelen açıklamalara baktığımız zaman 2015’tekine benzer açıklamalar geliyor. Erdoğan, ‘Şam’daki rejim düşmeden, İdlib’den çekilmeden, Suriye topraklarında daha fazla alan elde etmeden bu iş bitmeyecektir’ şeklinde açıklamaları var. Bu 2015’teki resimden hiç de farklı değil. Savaşın İdlib’den başlayarak Afrin ve Fırat Kalkanı Bölgesi’ni yani Türkiye’nin kontrol ettiği alanlarda genişleme tehlikesi olduğunu, onun için savaşın yeni bir safhaya geçtiğini söylüyorum. Aslında Amerikalılar bir şekilde İdlib’deki sorunun çözülmemesini, Suriye ve Rusya’nın dikkatini Fırat’ın doğusuna çevirmesini istemediğini söyleyebiliriz. Amerikalıların sıklıkla söyledikleri şey ‘Esad yönetimi zafer kazanmamalı’. Yani İdlib’i Esad’ın kontrol altına alması durumunda Suriye’deki zaferini taçlandıracağını gördükleri için her ne şekilde olursa olsun İdlib’in kontrol altına alınmasını istemiyor. İdlib’de Rusya ve Suriye’yi bir şekilde meşgul etmek istiyorlar."
'ABD yerel gruplara desteği yeniden artırdı, Türkiye yönlendirilmeye çalışılıyor'
Dilek, ABD'nin Türkiye'nin Şam ile çatışması ve ABD ve NATO'dan yardım istemesine yönelik bir ortam yaratmaya çalıştığını söyledi. Sahadan ABD'nin bir süredir ara verdikleri yerel gruplara askeri desteklerini artırdıkları haberlerinin geldiğini anlatan Dilek, ABD’li yetkililerin Erdoğan hükümetini İdlib konusunda yönlendirdiği belirtti:
"Amerika’nın bölgede söz sahibi olması, yeniden buraya gelmesi bağlamında Türkiye’nin Suriye ile çatışması ve ABD ve NATO’dan bir şekilde yardım istemesi şeklinde bir ortamın yaratılmasını istiyorlar. Bazı kaynakların aktardığına göre, Amerikalıların bir süredir ara verdiklerini, yerel gruplara yönelik askeri desteklerini yeniden artırdıklarını söylüyor. Dün yerel bir kaynak, Amerikalı askeri ve diplomatik kişiler Hatay’da İdlib’de neler yapılması gerektiğine ilişkin Türk yetkililerle toplantı yaptıklarını aktardı. Amerikalılar İdlib’deki Türk politikasını ve askeri hamleleri adeta yönlendiriyorlar gibi bir haber geliyor yerel medyadan. Amerikalıların hızla 2015’teki senaryoya döndüklerini işaret ediyor. Erdoğan’ın Trump ile görüşmesi ve Jeffrey’den öte Trump'ın hakkımızı teslim etmesi lazım demesi durumu var. Trump, Türkiye’nin İdlib’deki bir insani dramı önleme açısından yaptığı faaliyetleri takdirle karşıladığını söylüyor ama o açıklamada başka şeyler de var. Libya konusunda uyarıyor Türkiye’yi, dış müdahale yapmayın diyor. İdlib’deki durumda da Esad’ın bir şekilde kazanmamasına yönelik temrinleri de var.”
‘Amerika’nın Suriye’de Türkiye’yi öne süren politikası var, Irak'ın batısıyla birlikte Sünni bölge hedefleniyor’
Dilek, Trump'ın başkanlık seçimine giderken, ABD'nin tekrar asker göndermeyeceği görüşünü aktarırken, sahada Türkiye'yi öne sürme ve politik ve söylem düzeyinde desteğin yanı sıra hava savunma sistemleri gibi tedariklerin sağlanabileceğini de söyledi. Türkiye'yi öne süren bu politikanın tehlikelerine dikkat çeken Dilek, diğer yandan orta vadede Suriye'nin kuzeydoğusunda YPG'nin desteğini alarak ve Irak'ın batısıyla birleştirilecek şekilde bir 'Sünni bölge' planlarının hedeflendiği görüşünde:
“Trump’ın yeni bir seçime giderken Amerika’da tekrar sahaya asker göndereceğini düşünmek çok doğru değil, böyle bir şey beklememek lazım. Rusya’nın sahada olduğu bir alana yine Amerikalıların kendi askerlerini göndermesini beklemek doğru değil. Çünkü Amerika ile Rusya en iyi işbirliğini belki de Suriye’de yapıyorlar ve hiçbir şekilde karşı karşıya gelmediler. Ama Amerika’nın desteği şu anda politik, söylem seviyesinde kalıyor. Eğer askeri destek olursa, buraya daha çok hava savunma sistemleri gönderilmesi, istihbarat desteği verilmesi şeklinde olacaktır. Ama sahada Suriye ordusuna karşı savaşan da Türk askeri olacaktır. Hem Amerika hem NATO geri planda kalan bir askeri destekle bu işi yapacaklardır. Hava savunma sistemlerini tedarik etmek gibi bir şey de olacak. Siyasi olarak Türkiye’nin orada direnmesini teşvik eden açıklamaları var. Jeffrey, ‘Türkiye’nin İdlib’e asker göndererek müdahale etmesini destekleriz’ diyor. Dolayısıyla bizi öne süren bir politikaları var. Amerikalılar Trump zamanıyla birlikte iyice öne çıktı geriden yönetme politikasıyla Suriye’deki durumu bir şekilde yönlendiriyorlar. Amerika, Suriye’de İdlib’e odaklanıyor gibi gözüküyorlar ama Fırat’ın doğusunda başka hamleleri de var. Orada bir YPG desteği kullanarak bir Sünni bölge oluşturuyorlar. Sünni bölgeyi Irak’ın batısındaki Sünni bölge ile birleştirmeyi hedefliyorlar orta vadede. İdlib ile başlayan son durumla birlikte aslında Suriye’nin kuzeyindeki YPG sorunu Amerikalılar Rusya’ya havale etmiş durumdalar. Şu anda Erdoğan’dan son üç aydır hiç 40-50 bin tır gönderildi diye bir eleştiri duymuyoruz Amerika’ya karşı. Barış Pınarı Harekatı’ndan sonra bu konu tamamen Rusya’ya havale edilmiş durumda ve o kriz Türkiye ile Rusya arasında yaşanıyor ve devam edecek önümüzdeki günlerde de."
'Suriye ordusu masaya oturmayı tercih bile etmeyecek şekilde ivme kazandı'
Dilek'e göre Türkiye'nin temel hatası Şam yönetimini devre dışı bırakması. "Türkiye gömleğinin ilk düğmesini yanlış ilikledi, sonrasında öyle devam etti" diyen Dilek, Ankara'nın yapması gerekenin öncelikle meseleleri Şam ile konuşmak olduğunu belirtti. Rusya lideri Putin, Adana mutabakatını lik hatırlattığında dikkate alınsaydı, masaya oturmanın mümkün olduğunu söyleyen Dilek, ancak ardık Suriye ordusunun İdlib'de Türkiye ile masaya oturmayı tercih bile etmeyecek şekilde ivme kazandığını anımsattı:
"Türkiye’nin temel hatası Şam yönetimini devre dışı bırakması. Gömleğinin ilk düğmesini yanlış ilikledi, sonrasında peş peşe öyle devam etti. Ortada bir Suriye denklemi var, bu denklemin ana aktörlerinden biri Esad yönetimi ve siz onu sıfır etkisinde gösteriyorsunuz ve hiç dikkatte almıyorsunuz. 9 senedir yaptığınız hiçbir faaliyetten sonuç almanız mümkün olmuyor, çünkü oradaki en önemli aktör o. O aktörün değerini doğru koymazsanız, denklemden de doğru sonuç almanız mümkün olmuyor. Dolayısıyla Türkiye’nin ilk yapması gereken Şam hükümetiyle bu işleri konuşmak. Ama Putin, Erdoğan’a Adana Mutabakatını bir sene önce önerdiği zaman Türkiye bunu dikkate alsaydı, belki Şam hükümeti masaya oturabilirdi. Suriye ordusu o kadar büyük bir ivme kazandı ki İdlib’de, şu an Türkiye ile masaya oturmayı tercih bile etmeyebilir. Şu anda kendine karşı o kadar güveni var."
'Oradaki birliklerimizin durumu hakikaten sıkıntılı'
Suriye ordusunun son dönemde hızla ilerlemesinin bölgedeki silahlı grupların direnme gücünü yitirmesi olduğu görüşündeki Dilek, Türkiye'nin yaptığı askeri yığınağın ise TSK birlikleri için oluşturduğu tehlikelere dikkat çekti. Dilek, TSK birliklerinin durumunun sıkıntılı olduğunu belirtirken, işin çatışmaya dönmesi halinde kolay hedef olabilecekleri ve çatışma ortamının hızla Afrin ve Fırat kalkanı bölgesine yayılabileceğini vurguladı:
‘Gözlem noktaları karşı tarafın elinde bir koz haline dönüştü’
Dilek, Erdoğan yönetiminin gözlem noktalarını kullanarak masada olma hedefinin gerçekçi olmadığı görüşünde. Türkiye’nin İdlib’de hava sahası konusunda bir hakimiyeti olmamasına rağmen bulunmasının hiçbir askeri mantığının bulunmadığını söyleyen Dilek, ikmallerin de Rusya'nın devreye girmesiyle yapılabilir hale geldiğini anımsatıp, "Türk ordusunu bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok" diye konuştu:
“Bunun hiçbir askeri mantığı yok. Havanızı güvence altına alamamışsınız, birliklerinizi sahaya yaymışsınız, hepsi hedef olabilir. Suriye ordusu, Soçi mutabakatında olduğu için bu 12 gözlem noktasına doğrudan saldırı yapmıyor. Ama onun haricindeki yerlerdeki birliklere saldırı yapabiliyor. Haberim yoktu, orada teröristler vardı şeklindeki gerekçelerle saldırı yapabiliyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Bogdanov da aynı şeyi söyledi gözlem noktalarıyla ilgili, ‘Bunlar artık pozisyonlarını iyi yerine getiremiyor, bunlar neyi gözetliyor belli değil’ dedi. Yani tahliye edin oraları diyor. Buraların tahliye edilmesi gerektiğini önceden de söyledik. Şu anda Erdoğan yönetimi gözlem noktalarını kullanarak masada olmayı hedefliyor. Fakat şu anda gözlem noktalarının kuşatılmasıyla birlikte artık elimizde bir koz değil bu sefer karşı tarafın elinde bir koz haline dönüştü. Çünkü hakikaten kuşatıldı. Rusya’nın araya girmesiyle oradaki gözlem noktalarının ikmalleri sağlanabiliyor. Türk ordusunu bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok. Orada kuşatılmış durumda noktalar duruyor."
'Rus tarafı Ankara'da çok iyi öneri yaptı, biliyorum'
Geçtiğimiz günlerde Ankara'ya gelen Rus heyetinin çok iyi öneriler yaptığını bildiğini belirten Dilek, buna karşılık Erdoğan'ın Eylül 2018 sınırlarına geri dönmesi ültimatomunun anlamsız olduğunu belirtti. Dilek, "Türkiye'nin belki de Suriye ordusuna karşı bir mağlubiyetine dönebilecek ir ortama sürüklemeye de kimsenin hakkı yok" ifadelerini kullandı:
"Aslında Ankara’daki görüşmelerde Rus tarafının Türkiye’ye çok iyi bir öneri yaptığını biliyorum. O tarih itibariyle kim nerede bulunuyorsa orada birliklerinin bulunmaya devam etmesi ve bir ateşkes hattı oluşması konusunda öneri getiriyorlar. Bence bu Rusya’nın yapabileceği ve Türkiye’nin kullanabileceği en iyi önerilerden bir tanesiydi. 17 Eylül 2018’deki sınırlara geri dön gibi anlamsız, hiçbir uygulama ve kabul edilebilir bir çıkışta bulunmak açıkçası Türkiye’nin belki de önümüzdeki dönemde Suriye ordusuna karşı bir mağlubiyetine dönebilecek bir ortama sürüklemeye de kimsenin hakkı yok. Bu ateşkes adımını bir şekilde sağlayıp hem Suriye ordusunun İdlib merkezine yönelmesi ve oradaki 1 milyon civarında olduğu söylenen sivil halkın da zaten sınıra gelmiş 1 milyon kişiye katılmasının önüne geçilebilirdi, o baskı azaltılabilirdi. Eğer Moskova’da da kabul edilmezse bu öneri Türkiye büyük bir kısmeti tepmiş olacak. Çok büyük bir maliyetle karşı karşıya kalacak gibi gözüküyor hem güvenlik hem de mülteci konusu açısından.”