Sanat hukuku avukatı ve yazar Pınar Sönmez, Gündem Dışı programında Serhat Sarısözen’in sorularını yanıtladı. “Uzmanlığım sanat hukukuyla ilgili çünkü sevdiğim alan her zaman sanattı”diyen Sönmez, şöyle devam etti:
“Kendi edebiyatçılığımı da bununla birlikte değerlendirdiğimde su aktı ve yolunu böyle buldu. Hem sanatı hem de hukuku aynı potada değerlendirerek yaşama ve sanat aşkını ön plana çıkararak, sanatın biricikliğini de ele alarak hayatımın içinde bulunan sanatı, yaratıcılık duygusunu kendi işime de aktarmış oldum. Bu alandaki herkes ne kadar bilgiye sahip olursa o kadar kendinden emin, güvenli ve üretken olduğunu fark ettim.”
‘Bir alanla ilgileniyorsanız hakkını vermelisiniz’
“Sabah uyandığımdan akşam yatana kadar sanatla iç içeyim” diyen avukat Sönmez, “Bir alanla ilgileniyorsanız hakkını vermelisiniz. Hakkını vermek için de severek o alanda çalışmalısınız. Bir yandan edebiyatçıyım; sanatçının, sanat eseri ile olan bağını da bizzat yaşıyorum” diye konuştu.
Hakkı, hakkaniyeti, adaleti özellikle sanat ve hukukun kesiştiği yerde, sanat hukuku ilkeleri ve fikri haklara ilişkin yasalar ışığında anlatan Sönmez, Aşk, Yaratıcılık ve Yasa kitabında sanatın hukuki korumasını anlattığını söyledi:
“Hukuk, yorumdur. Hiçbir zaman takdir yetkisinin olmadığı düşünülmesin. Takdir yetkisi konusunda acaba ne kadar savunulabilir? Bunun üstünde durulmalı. Hukuk, hayattır. Bu nedenle her an olumluya dönme ihtimali de yüksektir.”
“Günlük hayatımızda nasıl hakkaniyetin ışığıyla hareket etmek zorundaysak sanatta da durum aynı” diyen Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özgünlüğünüz, sizin eserinizin sanat eseri olup olmadığını belirliyor. Edebiyatta nasıl ‘üslup’ diyorsak aynı şey bütün sanat eserleri için de geçerli.”