Suriye'nin yüzde 90'ını Heyet Tahrir Şam'ın (El Kaide) elinde tuttuğu İdlib vilayetinde tırmanan gerilim Türkiye ile Rusya Federasyonu ilişkilerini de germiş durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna dönüşü mesajlarını yumuşatarak 'Rusya ile çok yönlü ilişkiler nedeniyle şu an için Rusya ile çatışma ve ciddi çelişki içine girmeye gerek olmadığını' söylemiş 'öfke ile yaklaşmayıp oturup konuşmaktan' söz etmişti.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında ise Suriye'ye kendi topraklarında yeniden kontrolü sağlamaya çalışmaması için şubat sonuna kadar ültimatom verdi. Ancak Moskova'dan verilen mesajlar Astana ve Soçi süreçlerinin uygulanmasında herhangi bir geri adım atılmayacağına işaret ederken Suriye ordusunun ilerleyişi de sürüyor.
Gelişmeleri Maltepe Üniversitesi’nden Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.
‘Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları Suriye’ye ültimatom’
Prof. Hasan Ünal, Erdoğan’ın grup toplantısındaki açıklamalarının Suriye yönetimine verilen bir ültimatom olduğunu söyledi. Erdoğan'ı dinledikten sonra krizin tırmanacağı ihtimalinin ağır bastığı hatta 'uçak krizi' günlerinin akla düştüğü görüşünü dile getiren Ünal, Suriye’de birçok kesimin amacının Türkiye ile Rusya’yı bölgede birbirine düşürmek olduğuna dikkat çekti:
“Cumhurbaşkanı’nın bugünkü grup toplantısını dinledikten sonra sanki krizin tırmanacağı ihtimalinin ağrı bastığını görüyorum. Çünkü Suriye’ye verilen bir ültimatom bu. Ültimatom Suriye’ye ama Rusya’ya da şu denilmiş oluyor: ‘Bunu Suriye’ye yaptır, yaptırmazsan ben yaptırırım.' Nitekim Cumhurbaşkanı söyledikleriyle bunu teyit ediyor. ‘Biz Suriye’nin gerilim öncesi gözlem noktalarının gerisine çekilmesini istiyoruz. Şubat ayının sonuna kadar da süre veriyoruz’ diyor. Sanıyorum konuşmanın içinde milat tabiri de vardı. ‘Bizim Suriye politikamız açısından bugün açıklayacaklarım bir milattır. Bunları yan yana getirdiğimizde sanki Rusya uçağını düşürdüğümüzün hemen öncesindeki aşamadayız. Yeni bir Rus uçağı düşürmeye hazırlanıyormuşuz gibi, bu bir teşbihtir. Bu defa bir Rus uçağı düşürmeyeceğiz ama Suriye ihtimaller de o yönde çekilmez."
Türkiye'nin 2018 Eylül'ünde imzalanmış Soçi mutabakatındaki iki-üç konuyu yerine getirmediğini anımsatan Ünal, Ankara'nın kendi desteklediği silahlı muhaliflerin diğerlerini alt ederek İdlib'de kontrolü sağlayabileceğini düşünerek 'zamana oynamış olabileceğini' dile getirdi. Ancak bunun tam tersinin olduğunu ve Nusracı ve türevi güçlerin kontrolünün belirgin hale geldiğini belirten Ünal, askersizleştirilmiş bölgenin yaratılamadığı, ağır silahların çekilmediği ve M4 ve M5 otoyollarının da açılmadığını belirtti.
Cihatçı grupların sadece hakimiyet kurmakla kalmayıp ortamı tahrik de ettiklerini belirten Ünal, ortak çabanın Türkiye ile Rusya'yı kapıştırmak olduğunu vurguladı:
"Burada hakikaten Türkiye Soçi mutabakatındaki iki-üç konuyu yerine getirememiş durumda. Türkiye belki zamana oynuyordu bir süre ve o zaman içinde kendisinin desteklediği silahlı muhalifler dediği Suriye Milli Ordusu gibi grupların aslında diğerlerini alt ederek İdlib’deki kontrolü belki sağlayacağını düşündü. Bir kısım İdlib’deki Nusracı ve diğer türevleri olan grupların da belki silahlarını bırakıp bu tarafa döneceğini ümit etti. Ama daha sonraki aylarda böyle olmadı tersine oldu. Nusra ve diğerlerinin İdlib üzerindeki kontrolü çok daha belirgin hale geldi ve Türkiye’nin desteklediği unsurlar oradan atıldı. M4 ve M5 Karayolları açılamadı ve Lavrov’un bahsettiği ağır silahların çekilmesiyle oluşturulacak koridor yapılamadı. Bu gruplar burada hakimiyet kurmakla kalmıyorlar aynı zamanda tahrik de ediyorlar. Rusya’nın Hmeymim Hava Üssüne saldırmaya çalışıyor. Burada muhtemelen bir dünya istihbarat örgütü faaliyet halinde. Bunların ortak çabası şu; Türkiye ile Rusya’yı burada kapıştırmak. Aslında bizim bunu bilerek hareket etmemiz lazımdı. Belki de bunu biliyoruz ama buna rağmen bir türlü İdlib’e yönelik politikamızda bir revizyona gidemiyoruz."
Suriye ordusunun belirsiz bir tarihe kadar İdlib'in bu şekilde kalmasıyla toprak bütünlüğü ve egemenliğini sağlayamayacağını belirten Ünal, Ankara'nın siyasi süreci teşvik ve anayasa yapısı eşliğinde İdlib'e 'otonom bölge' arayışında olduğu görüşünü aktardı.
Türkiye'nin milli mücadelesinden örnek veren Prof. Ünal, "Doğu cephesindeki harekatı tamamladınız, Sakarya’da Yunan birliklerini durdurunuz ve Büyük Taarruz yapıyorsunuz, ve size ‘Bunu yapma, siyasi bir çözüme gidelim’ diyorlar, ne olur? Anadolu’nun minimum üçte biri belki yüzde 40’ı kontrolünüz dışında kalır. Suriye açısından da durum bu" diye konuştu:
"Bunu yapamadığımız gibi Suriye politikamızda da bir revizyona gidemiyoruz. Oysa bu ikisine de şiddetle ihtiyacımız var. Bizim kendimizin de terörist kabul ettiği grupların hakimiyetinde olan İdlib kenti ne kadar süreyle Suriye’nin etkili egemenliği dışında tutulacaktır. Biz diyoruz ki ‘buraya operasyon yapmayın’. Peki, bu ne kadar süre bekletilebilir. Soçi mutabakatından bu yana 1.5 sene geçmiş. İlanihaye bu böyle olursa Suriye toprak bütünlüğünü nasıl sağlayacak? Burada anladığım kadarıyla Türkiye, şunu teşvik ediyor. Siyasi süreci teşvik edelim, Suriye’nin anayasal yapısıyla ilgili yeni bir anayasal yapı ortaya çıksın. İdlib’dekiler de bir tür otonom bölgeler haline gelecektir diye bekliyor herhalde. Türkiye milli mücadelesini verirken, doğu cephesindeki harekatı tamamladınız, Sakarya’da Yunan birliklerini durdurunuz ve Büyük Taarruz yapıyorsunuz, ve size ‘Bunu yapma, siyasi bir çözüme gidelim’ diyorlar, ne olur? Anadolu’nun minimum üçte biri belki yüzde 40’ı kontrolünüz dışında kalır. Suriye açısından da durum bu. Suriye ve Rusya neden bir siyasi çözüm yoluna gitsin, gidilse bile İdlib’deki özel durum şu: Oradaki Nusra vs. bunların büyük bir bölümü yabancı savaşçı, bunlar kontrolünde İdlib ne kadar devam edebilir? Büyük bir bölümü Suriyeli de değil. Dolayısıyla bizim çıkmazımız burada yatıyor. Eğer göç ise mesele ona da bir çare bulunabilir."
Ünal, Erdoğan yönetiminin İdlib ekseninde Suriye politikasında revizyona gitmesi gerektiği düşüncesinde. Erdoğan'ın grup konuşmasında sözünü ettiği 'Adana mutabakatı'nın İdlib için geçerli olmadığını belirten Ünal, bu mutabakatın iki devletin iradesiyle ortaya konulduğunu, mutabakat kabulleniliyorsa da muhatabın Suriye devleti olduğunu anımsattı. Ünal, Adana mutabakatının Suriye’nin toprak bütünlüğü esas alınarak Rusya'nın da devreye girmesiyle güncellenebileceğini ve sığınmacı meselesinin de çözülebileceğini vurguladı:
"Cumhurbaşkanı eğer Adana Mutabakatına atıfta bulunuyorsa mantıklı olabilir, Barış Pınarı Operasyonu’nun ardından Ruslar ile yaptığımız en son Soçi mutabakatında Adana Mutabakatına atıflar var ve Suriye de var içinde. O da ancak Türkiye’nin Suriye’de asker bulundurması PYD/PKK’ya karşı mücadele amacıyla ise Adana Mutabakatı çerçevesinde değerlendirilebilir. Ama şimdi İdlib konusundaysa bu nasıl Adana Mutabakatı'nın içine alınır, zor bir durum. Bir de genel olarak Adana Mutabakatı iki devletin ortak iradesiyle uygulamaya koyulmuş bir şey. Şimdi bir yandan Şam’daki hükümete söylemedik laf bırakmayacağız, bir yandan Adana Mutabakatı yürürlükte, bu olmaz. Ama Adana Mutabakatına yapılan atıflar gerçekten mutabakatı işlemek amaçlıysa bence olumlu düşünülebilir. İdlib konusundaki Suriye politikamızı güncelleriz, revizyona tabii tutarız, Suriye’nin bütün topraklarında etkin egemenlik kurması esasına dayalı yeni politika geliştiririz, Suriye’yi bütün terör örgütlerinden temizleriz ya da Suriye Rusya ile bunu yapar, biz yardımcı oluruz sadece. Ondan sonra da biz Adana Mutabakatını güncelleyerek o esaslar üzerinden Suriye ile bir yeni ilişkiler dönemi başlatırız, bu anlamlı. Benim bir önerim de var; şu anda bile Rusya’nın yardımıyla Türkiye, Suriye ile iki mutabakat imzalayabilir, buna da üç devlet imza atabilir Türkiye, Rusya ve Suriye. Biri Adana Mutabakatının yeniden yürürlüğe konulduğu, bu çerçevede iki ülkenin terör örgütlerinin adları yazılarak yenilenmesi lazım, bunlara karşı ortak mücadele edileceğine dair, iki Türkiye’deki Suriyelilerin en kısa zamanda ve iki hükümetin işbirliği halinde geri gönderileceklerine dair mutabakat. Bunlar yapılabilirse hiçbir sorun yok. Bunların İdlib’deki fay hatları sert patladı, küçük bir sarsıntıyla atlatılabilirdi ama benim beklediğimden çok daha sert oldu.
‘Amerikalılar kelimelerle oynama konusunda çok kurnaz ve kendilerini akıllı zannediyorlar'
ABD'nin İdlib meselesinde Ankara yanlısı açıklamasını yaparken, 'Esad'ın iktidardan gitmesi koşulunu dışlarken, el Kaide IŞİD ve türevleri olan terörist gruplarla mücadeleyi' içeren BMGK'nın 2254 sayılı 'mihenk taşı' niteliğindeki kararına yaptığı atfı da değerlendiren Ünal, 'ABD'nin kurnazcaca kelimelerle oynadığını' ve 'Amerikalıların kendilerini akıllı zannettiklerini' söyledi. İdlib'de yeni bir 'kimyasal saldırı mizanseni' beklediğini belirten Ünal, Suriye ordusunun saldırısında TSK mensuplarının hayatını yitirmesinde de 'provokasyona da açık' bir zemin bulunduğunu vurguladı. Suriye hükümetinin bugüne kadar saldırıyla ilgili izahat getirmemesini eleştiren Ünal, bu sessizliğin Ankara’nın Şam’ı sorumlu tutmasının başlıca nedeni olduğunu dile getirdi. Ünal, İdlib'de 'cihatçı' diye bilinenlerin CIA elemanı olup olmadığının bile bilinemeyeceğini de ekledi: