Bekçilere, silah ve zor kullanmak gibi pek çok yetki veren kanun teklifinin 29 Ocak'ta TBMM İçişleri Komisyonu’nda kabul edilmesiyle birlikte, Türkiye’nin artık 21 binden fazla olağanüstü yetkilendirilmiş bekçisi var, 8 bini ise yolda. Artık Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde istihdam eden mahalle bekçileri, zor ve silah kullanma yetkisine sahip. Bu görevliler, aynı polis ve jandarma gibi haklarında tutuklama veya yakalama kararı çıkarılmış kişileri gördükleri takdirde yakalayabilecekler.
Muhalefetten yaşam tarzına müdahale ve kötü muamele endişesi
Ancak konusu yasanın hem toplum hem de muhalefet partiler nezdinde tartışmalı maddeleri bunlarla sınırlı değil. Söz konusu görevliler, uyuşturucu madde imal edildiği, satıldığı veya kullanıldığından, kumar oynandığından ya da fuhuş yapıldığından şüphelendikleri yerlere polis gönderebilecek. Ayrıca "Kamu düzenini bozacak mahiyetteki" gösteri ve yürüyüşlere de müdahale edebilecek. CHP, İYİ Parti ve HDP, bekçilere yüklenen bu misyon sebebiyle uygulamanın “bireylerin yaşam tarzlarına müdahale aracı” , “güvenlik krizi” , “kötü muamele” ve “istibdat” gibi olumsuz senaryolarının önünü açması ihtimali sebebiyle, muhalefet şerhi koydu.
STK’lar kaygılı: Yasa tümüyle geri çekilsin
Yasayla ilgili sivil toplum kuruluşları da kaygılı. İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilciliği, Diyarbakır Tabip Odası, Diyarbakır Barosu ve Hak İnisiyatifi Derneği, düzenledikleri ortak toplantıda, yasanın ‘işkencenin ve cezasızlığın önü açtığını’ söyledi. Sivil toplum kuruluşlarının “Polis şiddetinin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, hiçbir eğitim almadan göreve başlatılan üstelik de silah kullanma yetkisi ile donatılan bu güçlerin daha fazla ölüm, mağduriyet ve hak ihlali üreteceğinden kuşkumuz bulunmamaktadır” dedikleri açıklamada, yasanın tümüyle geri çekilmesi gerektiğine işaret edildi.
Bekçilerin olağanüstü yetkilendirilmesinin toplumdaki yansımaları neler?
Muhalefetin ve STK’ları kaygılandıran yasa, topluma nasıl yansıdı? Sputnik, bu sorunun yanıtını iş çıkışı eve yürürken ve bir haftasonu gecesi dışarı çıktığında çıktığında bekçilerle karşı karşıya gelecek kişilerle konuşmak üzere İstanbul sokaklarında aradı. Yol tarif etmekten üst aramaya, yangın veya afet gibi hallerde bölge sakinlerine yardım etmekten silah kullanmaya kadar geniş yelpazede misyona sahip bekçiler halka ne ifade ediyor?
‘Sabıkası olan endişe eder, benim endişem yok’
Halkın bir bölümü, bekçilerin olağanüstü yetkilendirilmesinin, güvenliği artıracağına inanıyor. 23 yaşındaki özel sektör çalışanı Barış, sabıkası olmayanın korkacak bir şeyi olmadığına vurgu yapıyor:
“Gece İstanbul daha tehlikeli oluyor. Aslında sadece İstanbul değil, tüm Türkiye... En azından gece olan olaylara, hırsızlık olsun, uyuşturucu olsun, daha büyük önlemler alınabilir diye düşünüyorum ki alıyor devlet. Bekçilik uygulaması güzel, insanlar rahat rahat dolaşabiliyor. Benim bu konuda bir endişem yok. Çünkü sabıkam yok. Bence sabıkası olanlar korksun. Korkmalılar da. Ben gördüğüm zaman korkmuyorum aksine daha çok güven duyuyorum. Bence kolluk kuvvetlerimizin yetkileri her zaman daha yüksek olmak zorunda.”
‘Güvenliği sağlaması bakımından olumlu ama 45 günlük eğitim az’
Sputnik’in mikrofon uzattığı 21 yaşındaki özel sektör çalışanı Cüneyt “Polisin yetişemediği köşe başı torbacıları var. Geceleri her yerde polis olmuyor ama bekçiler oluyor. Kadına taciz, herşey çoğaldı. Bence yerli yerinde bir seçim. Onlara artık devletin bir polisi diyebiliriz” ifadelerini kullanıyor. 43 yaşındaki muhasebeci Ali de kararı olumlu buluyor ancak “Doğru bir seçim yapıldıysa ve yeterli eğitim alırlarsa… Zira toplam eğitim 45 günse bu yeterli olmayabilir” diye belirtiyor.
‘Silah taşımak büyük sorumluluk, ayaklar altına alınmamalı’
Ancak uygulamaya ilişkin kaygısı olanlar da az değil. 23 yaşındaki Bartu isimli öğrenci ise şunları söylüyor:
“Ben bekçilere verilen bu yetkilerden memnun değilim. Zaten dün maaşlarını öğrendim. Öğretmenlik mesleğini biraz ayaklar altına aldılar. Bu sebeple çok memnun olduğum söylenemez. Örneğin, adam bakkal, sınava giriyor. Bir sene sonra bekçi oluyor. Beline silah takan zaten biliyorsunuz, kendilerini yüksek görüyor. Halbuki bu (silah taşımak) büyük bir sorumluluk. Bu kadar ayaklar altına alınmaması gerekiyor. Polislik güzeldi, bekçiliği savunmuyorum.”
‘Benim üstümü arayamazlar, onlar kim ki vücuduma dokunacak’
Sputnik’e görüntülü demeç veren ancak ismini paylaşmayan 50’li yaşlarında bir kadın ise uygulamaya “Bekçilere verilen bu statüyü kabul etmiyorum. Bir bekçi beni aramak isterse, aratmam. Kafamı da koparsalar aratmam. Çünkü bekçi benim çocukluğumda polis olmadığı zaman karakollarda bekleyen bir kişiydi. Şimdiyse ne kadar imam hatip lisesi mezunu varsa onlara iş bulmak için bu uygulama getirildi. Şu anda onlara polisten daha çok yetki verdiler. Bakıyorsunuz, hepsi imam hatipli. Onların zihniyetinin de bana karşı olduğunu biliyorum. Onlar kim ki vücuduma dokunsun?” diye tepki gösteriyor.
Prof. Birtek: Güvenlik silahlanmayla değil istihbaratla sağlanır; huzursuzluk ortamı kaçınılmaz
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü kurucularından Prof. Dr. Faruk Birtek’e göre halkın bir bölümünün yeni uygulama karşısındaki kaygıları son derece anlaşılır. Sputnik’e konuşan Prof. Birtek’e göre onbinlerce bekçinin silahlandırmasının güvenlik ve huzuru değil huzursuzluğu beraberinde getirmesi kaçınılmaz:
“Bekçilik yasası, aşırı yetkilendirmedir. Bu aşırı yetkilendirme ters teper, toplumu terörize eder. Güvenliği sağlamak birilerini aşırı yetkilendirmekten geçmez, güvenlik istihbaratla sağlanır. Zira istihbarat güçlü olduğunda, hedef alınması gereken kişiler hedef alınır. Bu şekilde uygulamalar ise haksız yere tüm toplumun hedef alınmasına sebep olur. Türk polisinin pekala doğru istihbarat alıp bunu sahada etkin şekilde kullanma yeteneği vardır. Bunu yapmak yerine bekçilerin silahlandırılması, toplumda huzuru kaçırmaktan başka işe yaramaz.”
Silahlı bekçiler için anayasa ne diyor?
Bekçi düzenlemesinin topluma etkisi kadar anayasal boyutu da önemli bir konu. Bu sebeple, Avukat Özgür Urfa’ya “Bekçilere kolluk gücü yetkisi verilmesi anayasaya uygun mu?” sorusunu yönelttik. Sputnik’in bu sorusuna Urfa’nın yanıtı “hayır” oldu. Urfa’ya göre bekçilerin olağanüstü yetkilendirilmesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci ve 19’uncu maddelerine aykırılık teşkil ediyor:
“Bekçilere verilmesi düzenlenen yetkiler Anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti, 13. maddesindeki temel hak ve hürriyetlerin kısıtlanması ve 19. maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği maddelerine aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki yürürlükteki çarşı ve mahalle bekçileri hakkında kanunda bekçiler ‘çarşı ve mahalle bekçi teşkilatı, en büyük mülkiye amirinin emrinde, genel zabıtaya yardımcı’ kişiler olarak tanımlanırken meclis komisyonunda kabul edilen teklif uyarınca yardımcı statüleri değiştirilerek, verilmesi önerilen yetkilerle yeni bir kolluk birimi yaratılmış oluyor. Bu haliyle kolluk görevi yetkisi bulunan polis ve jandarmanın yanı sıra üçüncü bir kolluk kuvveti yasayla düzenlenerek Anayasanın yukarıdaki maddelerine aykırı bir düzenleme yapılmak isteniyor.”
‘Polis veya jandarma sayısal olarak yetersiz değilken bu uygulama meşru olamaz’
Yasayla ilgili olarak meşruiyetten de bahsedilemeyeceğine işaret eden Urfa “Anayasaya aykırılığın dışında bu yetki genişlemesinin hiçbir meşruluğu da bulunmuyor. Hangi ihtiyaca istinaden yapıldığı belirsiz olan, polisin ve jandarmanın neredeyse tüm yetkilerinin tanındığı bir kolluk birimi ancak siyasi iktidarın ihtiyaçları ile açıklanabilir. Polis/jandarma birimlerinin sayısal ve/veya başkaca bir yetersizliği söz konusu değilken, ayrıca buna ilişkin somut bir ihtiyaç da bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda yapılan değişikliğin anlamı polis devletinin daha da güçlendirilmesi olarak değerlendirilebilir” diyor.
‘Geneli lise mezunu olan bir grup vatandaşın anayasal hakkını nasıl koruyacak?’
Urfa “Bekçilerin rolü soruşturma süreçlerini nasıl etkiler” sorusuna ise “Meclisteki teklifin kabul edilerek kanunlaşması halinde hali hazırda kolluk görevlileri tarafından yapılan keyfi ve hukuksuz uygulamaların fazlasıyla artacağı, eğitimsiz ve niteliksiz kişilere silah kullanma yetkisi yanında verilecek diğer yetkilerle birlikte en temel insan hakları konularında dahi hukuksuz uygulamalara sebebiyet vereceği tartışmasızdır. Polis ve jandarmanın dahi kanunları uygulamamak noktasındaki refleksleri düşünüldüğünde geneli lise mezunu olan, hiçbir hukuk eğitimi almamış kişilerin bu denli geniş yetkilerle donatılmaları yurttaşların güvence altına alınan Anayasal haklarının tehdit altında olacağını gösterir niteliktedir” diye yanıt veriyor.
Bekçiler polisin işini kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı?
Bu sorunun yanıtını Sputnik’in ulaştığı 52 yaşındaki polis eğitmeni B.K. veriyor. Tecrübeli polis memuru bekçileri “emniyet teşkilatının belkemiği” diye tanımlıyor:
“Bekçiler emniyet teşkilatının bel kemiği. Daha önce de silah kullanma yetkileri vardı. Polisler vatandaşlarla daha iyi ilgilenebilmeleri için gece görev yapıyorlar. Bekçilerin özellikle yaya görev yapmaları ve sokak aralarına girmeleri hem caydırıcılık açısından hem önleyici hizmetler açısından daha faydalı olduğu düşünüldüğü için böyle bir çalışma yapıldı. Hem polisin yükünü almış oldular hem vatandaşa daha güvenilir bir ortam sağlıyorlar. Polislerle bekçilerin statüsünü aynı yere getirdiler yani ikisinin arasında fark kalmadı. Aralarındaki tek fark maaş, çünkü bekçiler 8 saat çalışırken, polisler 24 saat çalışıyor.”
‘Başvuru için alt sınır lise mezunluğu ama birçok üniversite mezunu eğitimli aday var’
Bekçilerin yeterli eğitimden geçmediği eleştirilerine 52 yaşındaki polis memuru, emniyet teşkilatının mensuplarına haftalık, aylık ve 3 aylık zaman dilimlerinde eğitimler verdiğine değinerek cevap veriyor. B.K “Eğer buna rağmen vatandaşa davranış şekilleri değişmezse sorumlu kişiler hakkında da soruşturma açılıyor. Bekçiler 45 günlük sıkıştırılmış bir eğitimden geçiyor. Bu eğitim içerisinde yanaşık düzen, atış, müdahale, operasyon, etik kurallar, hukuk eğitimleri alıyorlar. Atış eğitimini bu yetki verilmeden önce de alıyorlardı. Zaten senede 3 kere atış eğitimi düzenli olarak da veriliyor. Her personel, bekçi dahil senede 300 tane mermi atıyor. Silahın hangi şartlarda kullanılıp kullanılamayacağı, herkese, her ortamda silah çekilir mi, bunların eğitimini alıyorlar. Bekçiliğe başvurmak için en az lise mezunu olmak gerekiyor ama başvuranlar arasında benim gördüğüm kadarıyla üniversite mezunları çoğunlukta. Makine, inşaat mühendisi, mimar bekçilerimiz var” diyor.
Polis eğitmeni: Havalı memur değil vatandaşa hizmet edecek memur fikrini empoze ediyoruz
Aynı zamanda polis eğitmenliği yapan tecrübeli memur “Bekçiler her ne kadar olaylara müdahale etse de amirleri olarak polis arkadaşlar başında oluyor. Yani, bir mahallede ne kadar bekçi çalışıyorsa bir polis ekibi de bekçilere bakıyordur. Olay olduğu zaman talimatları polisler verir. Ama tabii birçok yerde olay olursa, yetişemezlerse kendi inisiyatiflerini de kullanıyorlar. Tecrübe meslekte kazanılır. Ben yıllardır eğitmenlik yapıyorum, ders veriyorum emniyet teşkilatında. Polislik evet, okulda başlar. Ama bunu süslemek sokakta olur. Biz eğitimlerde altyapıyı oluşturuyoruz. Vatandaşa nasıl davranacaklarını anlatıyoruz. Bize ‘havalı memur’ değil de dışarıda vatandaşa hizmet eden personele ihtiyacımız olduğunu öğrencilere empoze ediyoruz. Bu aynı şekilde bekçilere de uygulanıyor. Beline silahı taktığın zaman azrail olmayacaksın. Sen vatandaşın hizmetkarı olacaksın, hizmet edeceksin. Koskoca cumhurbaşkanı çıktı ‘ben vatandaşın hizmetkarıyım’ dedi. O öyle dediyse bize de aynı yoldan gitmek düşer. Zihniyetini vatandaşa hizmet olarak yansıtmış insanlar dışarıda başarılı oluyor” diye ekliyor.
Bekçiler: 10’dan sonra alkol aldığından şüphelendiğimiz birini durdurabiliriz
Sputnik’in görüştüğü 33 yaşındaki lise mezunu bir bekçi, insanların hayat tarzlarına müdahale edilmesi endişelerinin hatırlatılması üzerine “Mesela, saat 22:00’dan sonra alkol aldığından şüphelendiğimiz birini durdurabiliriz. Ama bunun için kanıta da ihtiyacımız var. Gerektiğinde şüphelinin çıktığı marketten savcılığın talimatıyla kamera kayıtlarını da isteyebiliriz. Ama bu her siyah poşetle gezen kişiyi durduracağımız anlamına gelmez” yanıtı veriyor.
27 yaşındaki bir diğer bekçi ise “Bize ağır küfürler de geliyor. Ama üniforma küfür geçirmez. Biz edilen küfürleri kendi şahsımıza almıyoruz. Edilen küfür devlete ediliyor. Göğsümüzde ay yıldız var. Ben burada bir alkollü şahsın yanına gidiyorsam beni devlet gönderiyor. Ben durup dururken kimsenin alkolüne de karışmam, karşısına da çıkmam. Keyfi olarak çıkmam. Gidersem ya anons gelmiştir ya da vatandaş şüphelenmiştir” diyor.
‘Bayanların üstünü aramam, yoldan geçen bir bayandan yardım isterim’
Bekçilere gelen üst arama izninin hatırlatılması ve “Kadınların üstünü arar mısınız?” sorusu üzerine 33 yaşındaki bekçi “Bayanların üstünü aramak için, yoldan geçen birinden yardım isteyebiliriz. Hemşireden de yardım isteyebiliriz. Ben bayanı arayamam. Yoldan geçen ya da ulaşabileceğim bir bayan vatandaştan rica ederim. Daha sonra ifademde yardımcı olan kişinin de adını yazarım. Aranan kişinin üstünden çıkanları da tutanağa yazarım. Eğer etrafta kimse yoksa ve bir bayanı aramam gerekiyorsa ekip aracı çağırırım. Nöbetçi bayan polisler var” diyor.
‘Bekçilik başladığından beri suç düştü’
Bekçiler başlarına gelen sıradışı bir olayı da paylaşmayı ihmal etmiyor, “Bir gece aile içi şiddet ihbarı aldığımız bir evin kapısını çaldık. Kapıyı açan kadın, eşinini bir sürü silah bulundurduğunu ve uyuşturucu yetiştirdiğini söyleyerek bizi içeri aldı. İhbar başka, içine düştüğümüz vaka bambaşkaydı” diye anlatıyorlar.
Bekçilerin, kendi yaşadıkları bölgelerde görev yapmasının avantajlı olduğuna değinen 27 yaşındaki bekçi "Bekçiliğin bir avantajı da, biz çalıştığımız yerin çocuklarıyız. Hangi sokak nereye çıkar bekçi bilir, polis bilmez. Biz kaçan şahsın hiç anlamadığı bir yerden karşısına çıkıp onu yakalayabiliyoruz. Ekip arabaları tepe lambasıyla geçer. Lambayı gören, kaçar. Bizde öyle bir şey yok. Birden sokağı döndüğümüz gibi karşılarına çıkabiliyoruz şüphelilerin. Yetkilerimiz dahilinde kaba üst araması da yapabiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Güvenliği sağlamada önemli rolleri olduğuna vurgu yapan 27 yaşındaki görevli “Gece işten evine geç dönen, vardiyalı çalışan bayanlar oluyor. Gece 3-4 gibi çıkıyorlar işten. Bizi gördükleri zaman ‘kardeşim evime kadar eşlik eder misiniz’ diyorlar. Evine kadar eşlik ediyoruz. Sayın Süleyman Soylu’nun dediğine göre bekçilik uygulaması başladığından beri suç oranları düşmüş. Çünkü hem sokakta halkla birebir irtibatımız var hem suçlular için nereden çıkacağı belli olmayan bir kolluk kuvvetinin olması caydırıcı nitelikte” diye ekliyor.