Gelişmeleri uzun yıllar Suriye'de görev yapmış Artı TV yorumcusu ve Duvar internet sitesinin yazarı Musa Özuğurlu ile konuştuk.
'Suriye ve Rusya Soçi mutabakatını reddetmiş cihatçı grupların saldırılarına karşılık veriyor'
Musa Özuğurlu, İdlib'i kontrol altında tutan el Kaide (HTŞ) ve bağlantılı grupların Soçi mutabakatını daha başından reddettiklerini anımsatırken, bunların saldırılarının hiç durmadığını belirtti. Özuğurlu, Rusya'nın ise cihatçı grupların ihlallerini her düzeyde sürekli güdeme getirdiğini ancak El Nusra, Türkistan İslam Partisi, Huraseddin, Ecnad el Kavkaz, Ensar el Tevhid, Cunud el Şam gibi örgütlerin bugüne kadarki saldırılarını örnek gösterdi:
'Türkiye kamuoyuna gerçekler tam olarak aktarılmıyor'
Özuğurlu, İdlib'deki cihatçı grupların aynı zamanda sivilleri de kullandığını kaydetti. Rusya ve Suriye'nin son dönemde üç insani koridor açtığını ancak örgütlerin sivillerin çıkmalarına izin vermediklerini ve onları her türlü baskıyla 'insan kalkanı' olarak kullandığını anımsatan Özuğurlu, yeni kurtarılan Maarat Numan'daki duruma atıf yaparak Türkiye kamuoyuna gerçeklerin tam olarak aktarılmadığını söyledi:
"Rusya’nın açıklamış olduğu en son açılan üç koridor aslında Suriye tarafına yönelik koridorlar. Halkın aslında bu örgütlerle birlikte hareket etmediği ve kendilerine koridor açılması tarafında yönetimin hakim olduğu tarafa, bunu illaki memnun oluyorlar anlamında söylemiyorum, ama geçtiklerini de görüyoruz. Dolayısıyla bu örgütler bu sivillerin çıkması halinde oradaki güçlerini tamamen kaybedeceklerini de biliyorlar. Bu nedenle o insanlara bazılarına baskı uygulayıp ev hapsine alarak orada tutuyorlar. Mesela Maarat El Numan’ı düşünelim, Suriye ordusunun son kurtardığı en önemli yer. Burada Rusya’nın ‘Hiçbir sivil kalmadı burada’ açıklaması vardı. Eğer sivil kalmıyorsa orada, bu bombardıman, operasyonlar çok rahat bir şekilde devam ediyor ve buraları bu örgütler kaybediyorlar. Bu nedenle sivilleri orada tutmaya çalışıyorlar. Siviller gönüllü olarak orada kaldığı için değil zorla bu insanların çıkışına izin vermedikleri için orada tutabiliyorlar. Bu meseleye buradan sahadan bakmak gerekiyor. Ama bir şekilde Türkiye kamuoyunda bu gerçekler tam olarak anlatılmıyor.”
‘ABD, Nusra gibi örgütlere yönetimle savaştıkları için göz yumuyor’
Özuğurlu, son dönemde İdlib üzerinden ABD yönetiminin mesajlarına dikkat çekti. ABD'nin Suriye yönetimine karşı el Kaide dahil kim varsa göz yumduğuna işaret eden Özuğurlu, Suriye özel temsilcisi James Jeffrey'nin bu yöndeki son açıklamasını anımsattı. Özuğurlu, ABD'nin hedefinin Türkiye'nin Rusya ile ittifakını bozmak olduğunu dile getirdi:
“Amerika şu anda herhangi bir şekilde Esad’a karşı mücadele eden hangi örgüt varsa, ona göz yumuyor. Yani James Jeffrey’in açıklamalarında eğer yanlış anlamadıysam, orada El Kaide uzantılı El Nusra var ama bunlar şu anda rejimle savaşıyor, dolayısıyla bizi çok bu durum rahatsız etmiyor gibi bir ton aldım. Dolayısıyla bu Amerikalıların bu bölgedeki politikasını açıklıyor. Orada Türkiye’ye bir şekilde destek çıkacakları açıklamalarının da zannediyorum Rusya tarafıyla ilgisi var. Bir şekilde Rusya’nın ilk ittifakını da bozmaya çalışıyor Amerika Birleşik Devletleri. Bu nedenle Türkiye’ye yönelik olarak olumlu birtakım ifadeler kullanıyor. Halbuki bir süre öncesine kadar Fırat’ın doğusuyla ilgili olarak iki ülke sahada karşı karşıya gelmişti. İdlib tarafı Amerika Birleşik Devletleri’nin şu anda bir hedefi değil. Buradaki tek hedef bence siyasi, bir tanesi Esad’a bir tanesi de Rusya’ya karşı Türkiye’yi korumak ya da aynı şekilde Türkiye’yi buradaki hakimiyetine devam etmesini bir şekilde motive etmek istiyor. Bence Amerika’nın politikası şu anda bu."
'Soçi mutabakatının hedefi Türkiye'ye marj tanımaktı'
Özuğurlu, Eylül 2018'de imzalanan Soçi mutabakatının hedefinin Türk hükümetine İdlib'deki politikalarda marj tanımak olduğunu anımsattı. Yine mutabakatın maddelerinden birisinin M4-M5 karayolunun açılması olduğunu belirten Özuğurlu, Suriye ordusunun bugünkü eylemlerinin hedefinde de mutabakatta yer alan ve yerine getirilmeyen madde olduğunu kaydetti. Serakib bölgesinin bu otoyol için kavşak noktası olduğunu ve buranın Türkiye'nin de 'terörist' olarak tanıdığı Nusra'nın elinde olduğunu belirten Özuğurlu, buradan Halep'in dış mahallelerine son dönemde saldırılar olduğunu da vurguladı:
"Soçi’nin hedefi doğrudan Türk hükümetinin bir şekilde bu bölgede devam eden politikalarına marj tanımaktı. Yoksa Rusya bir taraftan burada terör örgütleri olduğunu ifade ediyordu, ama diğer yandan da Türkiye bunu ısrarla istiyorsa, o zaman iki tarafın birbirine saldırmayacağı bir anlaşma yapalım tavrındaydı ki bu yapıldı. Anlaşma maddelerinden bir tanesi M4-M5 Karayolunun bir şekilde boşaltılmasıydı. Fakat bu bugüne kadar yerine getirilmedi. Suriye ordusu şu anda anlaşmanın bu yerine getirilmeyen maddesini yerine getirmek üzere hareket halinde. Maarat El Numan’dan sonraki hedef Seragip. Burada muhalif olarak adlandırılacak olan güçler değil tamamen Türkiye tarafından da terör örgütü olarak kabul edilen güçler var ki bunların başında El Nusra geliyor. Dolayısıyla Suriye ordusunun hedefi Halep, Hama ve daha güneydeki şehirlere bağlantıyı sağlayacak olan bu yolu kurtarmak. Diğer yandan da bu bölgede sürekli Suriye ordusuna yönelik ya da en son Halep tarafında gördüğümüz Zehra Mahallesi’ne olduğu gibi sivillere yönelik birtakım saldırıların önüne geçmek. Suriye ordusunun bu son ataklarına baktığımız zaman amacın bu olduğunu görüyoruz. Bir şekilde aslında Suriye ordusu bizatihi anlaşmanın kendisinin maddelerinin uygulanması üzerine hareket ediyor."
'Türkiye bu örgütlerle doğrudan işbirliği içinde değil ama yönetimle mücadele ettikleri için faydasını görüyor'
Özuğurlu, Suriye ordusunun İdlib'deki cihatçı gruplara karşı durmasını beklemiyor:
"Eğer İdlib’de bu gruplar kontrolü kaybederse, bundan sonra Suriye ordusunun hedefi İdlib merkez olacaktır, önceliğin hangisine verileceğini bilmiyorum ama hem de Cisr Şuğur olacaktır. Ondan sonrasında da geriye Türkiye tarafındaki Harim, Dana, Sarmada, Armanaz gibi birtakım gibi yerler var. İdealde yine bu M5 Karayolu üzerinde Taftanaz denilen bir yer var. Buralar olacak ve onun daha ilerisine eğer çıkılacak olursa Halep’in batısı yani Türkiye sınırına doğru olan bölüm tamamen temizlenecek. Bunun da anlamı şu, daha sonrasında İdlib sorunu kalktığı zaman geriye Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarında hakim olduğu bölgeler kalacak. Fırat’ın batısını düşünecek olursak, dolayısıyla sıra oraya gelecek. Türkiye bir şekilde bu örgütlerle doğrudan işbirliği içindedir iddiaları doğru değil ama şöyle bir şey var; buradaki örgütleri aynı zamanda Suriye yönetimiyle mücadele halinde olduğu için Türkiye bir şekilde kendi faydasına görüyor buradaki örgütlerin varlığını.”
‘Türkiye çelişkili tavır içinde. Hem kendi terör örgütü gördükleri var hem Rusya'nın öyle gördükleri'
Özuğurlu'na göre Türkiye hükümeti İdlib'i iç ve dış politikada enstrüman olarak kullandığı için çelişkili bir tavır sergiliyor. İdlib'de Türkiye'nin de 'terör örgütü' olarak tanıdığı gruplar bulunduğunu, Rusya'nın da bu örgütleri aynı şekilde gördüğünü ve bu grupların hedefinde olduğunu anımsatan Özuğurlu, Türkiye’nin Rusya ve Şam ile İdlib konusunda işbirliği yapması halinde kısa sürede çözüm bulunacağını dile getirdi:
“Türkiye’nin şu anda çelişkili bir tavır içinde olduğunu söyleyebiliriz. Bir taraftan kendisinin de terör örgütü olarak adlandırdığı bir örgüt var, birtakım başka örgütler var. Bir taraftan bizatihi işbirliği yaptığı ülke Rusya’nın da terör örgütü olarak adlandırdığı ve Rusya’ya saldıran birtakım örgütler var. Bunlara yönelik olarak Rusya hareket ediyor, Suriye yönetimi de hareket ediyor. Türkiye ile Suriye yönetimi şu anda düşmanlar ama Türkiye’nin hem kendi taahhütleri açısından hem de kendisinin de terör örgütü olarak değerlendirdiği örgütler açısından aslında Rusya ve Suriye yönetimiyle işbirliği yapması gerekiyor. Suriye yönetimiyle işbirliği olmayabilir ama Rusya ile işbirliği halinde olması gerekiyor. Türkiye’nin tavrının kendisinin alan kaybetmesine sebep olacak birtakım gelişmelerinin önüne geçmek olduğunu görüyoruz. Şu anda bütün kontrol noktalarına rağmen Türkiye’nin daha sonra yeniden birtakım birlikleri oraya göndermesinde şöyle bir şey var. Belli ki bu kontrol noktaları bu örgütleri korumaya yetmiyor, Suriye ordusu da artık kararlı biçimde bu kontrol noktalarını da geçecek şekilde ilerlemeye devam ediyor. Dolayısıyla sahada Suriye ordusunu durdurmak üzere TSK olarak değil oradaki örgütler çatısı altında durdurmak üzere Türkiye harekete geçmiş durumda. Rusya’nın dünkü açıklaması çok önemli bir mesaj. Hareket halindeki unsurlar vuruldu. Yani kontrol noktaları değil. Bu durumda Suriye ordusu, Türkiye ile Rusya arasında yapılmış olan o noktaları ihlal etmiş değil. Tam tersi hareket halindeki bir konvoyu vurmuş durumda, teknik olarak böyle. Bunun yanında Rusya’nın buna vurgu yapıyor olması önemli ve Türkiye’nin kendisiyle birlikte hareket etmediğini aslında anlaşmanın bir tarafı olarak diğer tarafa haber vermediği vurgusunu da yapmış oluyor Rusya bu açıklamayla birlikte. Aslında hedeflenen bu ama iktidarın hedefi bu değil. İçeride etkili bir şekilde kalmak ve bunu bir yandan Rusya bir yandan Suriye’ye karşı bir güç olarak kullanmak. Eğer Türkiye bu örgütlere karşı aynı zamanda sivilleri de gözeterek Suriye ordusu ve Rusya ile birlikte hareket etse, İdlib meselesi bir ay içinde çözülür aslında. Geriye problem kalmaz. Zaten Fırat’ın doğusu ayrı siyasal bir tartışma ama Fırat’ın batısında herhangi bir problem de kalmaz. Böylece hem Suriye yönetimi hem de Rusya rahatlamış olur. Geriye tek Kürtler başlığı kalır. O da ayrı bir pazarlık konusu olarak devam eder. Burada Türkiye açısından gerilimi devam ettirmek hem iç ve de dış politikada enstrüman olarak elinde tutması itibariyle değerli bir taktik olarak görülüyor."
'İdlib'deki herkes Suriye yönetimine karşı değil, karşı olsalar bile diğer örgütlere tercih edecekler çoğunluk çıkar'
Özuğurlu, İdlib'deki herkes için 'Suriye yönetimine karşılar, Suriye yönetimi altında yaşayamazlar' demenin doğru olmadığını söyledi. Bu kesimin 'azınlıkta' da olmadığını belirten Özuğurlu, Suriye yönetimini cihatçı örgütlere tercih edecek olanların sayısının daha fazla olacağı görüşünü aktardı. Özuğurlu, bu konuda ortaya atılan iddiaların sahadaki gerçeği yansıtmadığını söyledi:
"Birincisi o bölgedeki herkes Suriye yönetimine karşı değil, bunlar azınlık da değil yani. İkincisi, Suriye yönetimine karşı olsa bile Suriye yönetimini diğer örgütlere tercih edecek insanlar var. Yani şöyle bir şey yok; Suriye yönetimini istemiyorlar ama örgütleri istiyorlar. Onun da sorulması gerekiyor; ‘peki, bu örgütleri istiyorlar mı?’. Bu insanlar örgütleri hiç istemiyorlar, memnun olmasalar da Suriye yönetimine yine de razı olabilirler. Üçüncüsü gerçekten de Suriye yönetimini istemeyenler var. Ama bunlar sadece bu örgütlerin militanlarının, elemanlarının yakınları ve hatta onların bile zorla bir şekilde orada tutulduklarını düşünüyorum. Bu yüzden şunu söyleyebiliriz. Suriye yönetimini istemeyen aynı zamanda örgütleri isteyen ve bunlarla birlikte hareket edecek olan ve bu nedenle Suriye yönetimini hiçbir zaman için dönmeyecek olanlar sadece bir azınlık geri kalanların büyük çoğunluğu Suriye yönetimini istiyor. Bir kısmı istemediği halde Suriye yönetimini tercihi edecek durumda. Dolayısıyla bu konudaki iddialar saha gerçeğini hiçbir şekilde yansıtmıyor.”