Lübnan'da Hizbullah ve ortaklarının desteklediği Saad Hariri hükümetinin, 2019 sonbaharından ABD yaptırımlarıyla etkisi katlanan ekonomik krizin ardından istifasıyla oluşan hükümet boşluğu nihayet sona erdi. Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın görevlendirdiği Hassan Diab, üç ay gibi Lübnan koşullarında kısa bir sürenin ardından yeni hükümeti kurdu. Bakan sayısının üçte bir oranında düşürüldüğü yeni hükümette hem kadın bakanların sayısının çokluğu hem de Savunma Bakanlığı makamına bir kadının getirilmesiyle Lübnan, Ortadoğu'da bir ilke imza attı.
Gelişmeleri gazeteci Nalan Yazgan ile konuştuk.
'Bu kez üç ayı bulmadan hükümet kurulması başarı'
Nalan Yazgan, mezhep ayrımına dayalı sistemin bulunduğu Lübnan'da en son genel seçimlerin ardından hükümetin kurulmasının dokuz ayı bulduğunu anımsatırken, bu sefer hızlı davranılmasına dikkat çekti. 20 bakanlık kabinede altı kadın bakanın da yer aldığını belirten Yazgan, yeni hükümetin daha küçük, akademisyen, danışman ve profesyonellerden oluşturulduğunu vurguladı:
“En son genel seçimlerden sonra 9 ay sürmüştü hükümetin kurulması. Şimdi daha olağan üstü şartlar sonunda Hariri istifa etti 29 Ekim’de. Tam 84 gün sonra yeni bir kabine kuruldu. Hala bu kabinenin parlamento tarafından onaylanması gerekiyor. Ama güvenoyu alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Zaten tüm bu hesapları önceden yapıyorlar. Normalde 30 kişilik olan bakanlar kurulunu 20 kişiye indirmeye başardı Hasan Diyab. Aslında 18 kişilik bir kabine kurmak istiyordu. Daha küçük olsun, akademisyenler, danışmanlar ve profesyonellerden oluşan ve daha önce siyasete bulaşmamış diye istiyordu. Fakat Cumhurbaşkanı Avn ile biraz bu konuda çelişkiye düştüler. Çünkü Lübnan’da mezhebi temsil sistemi var. 30’dan 20’ye düşürmek zaten bir problemdi, ama 18’e düşürmek daha da büyük bir problem oldu. Marada Hareketi, Maruni Hristiyan Hareketi ve Dürzilerin Lübnan Demokratik Partisi’nin üyelerinin temsil edilemeyeceği konuşuldu. En son 20 kişide karar kılındı. Bu 20 kişilik kabinede 6 tane de kadın bakan var. Zeyne Aker Adra, hem başbakan yardımcısı hem de Lübnan ve muhtemelen Ortadoğu’daki ilk savunma bakanı oldu. Zeyne Aker, Ortodoks Rum ve o da yine Özgür Yurtsever Partisi’nin kontenjanından girdi kabineye. Özgür Yurtsever Partisi çoğunlukta kabinede. Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın damadı Cibran Basil’in öncülüğünde olan bir parti. Cibran Basil bu kabinede yok. Zaten gösteriler sırasında en fazla tepkiyi çeken insanlardan biriydi. Sloganlarda direkt Cibran Basil ve ailesi hedef alınıyordu, insanlar çok öfkeliydi ona karşı. Ama Avn da kendi devamı olarak gördüğü Basil’i hemen harcamak istemiyordu. Ama sonunda onu kabineye almadılar, muhtemelen tansiyonu düşürmek ve gösterilerin durması için bunu yaptılar. Gösterici sayısı azaldı, ama yoğunluk olarak hala oldukça yoğun.”
‘Yeni kabine daha önce siyasete bulaşmamış ve genç yüzlerden oluşuyor’
Yazgan, yeni kabinenin akademik geçmişleri olan, siyasete bulaşmamış genç isimlerden oluştuğunu, bunun da sokaktaki protestocuların yolsuzluğa bulaşmamış yeni yüzler talebini kısmen karşılamış göründüğünü kaydetti. Oluşturulan kabineyi ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun 'Hizbullah hükümeti' diye adlandıramadığını belirten Yazgan, protestolar tamamen bitmemiş olsa da boyutlarının küçüldüğü ve yeni hükümete en azından zaman verileceğinin görüldüğünü dile getirdi:
‘Lübnan halkı artık temel ihtiyaçlarını öne çıkarmaya başladı'
Lübnan'ın elektrikten temel hizmetlere 'devlet' algısının neredeyse hissedilmediği bir ülke olduğunu belirten Yazgan, halkın temel ihtiyaçlar konusunda taleplerinin artık öne çıkmaya başladığını vurguladı. Yazgan mezhebe dayalı sistemin kaldırılması gibi büyük isteklerin ise ancak zamana yayılarak çözülebilecek sorunlar olduğunu aktardı:
‘Hizbullah çok akıllıca davrandı’
Yazgan'a göre, Lübnan’da Hizbullah gösteriler boyunca krizi akıllıca idare etti ve yeni kurulan hükümette gerçekten çok güçlü olarak geri döndü. Hizbullah hareketinin kötü hükümetin hiç hükümet olmamasına yeğ olduğunu belirterek 'hasım' safta bulunmalarına karşın, Saad Hariri'nin istifasını değil göreve devam etmesi gerektiğini dile getirdiğini anımsatan Yazgan, şimdi de Sünni kesimden Diab'ın desteklendiğini belirtti. Hizbullah'ı etkilemek için sahada kaos üretildiğini ancak İsrail tehdidi devam ederken silahsızlandırmanın mümkün olmadığını vurgulayan Yazgan, bu hareketin Lübnan'ın bir gerçekliği olduğunun altını çizdi:
“Zaten en başından beri bu gösteriler başladığında Hasan Nasrallah yaptığı konuşmasında hep Hariri’yi destekledi, istifa etmesini de istemedi. Çünkü kötü bir hükümet hiç hükümetsizlikten iyidir dedi. Çünkü Lübnan çok çabuk kaosa gidebilecek bir ülke, buradaki dengeler çok hassas, bozulduğu zaman tamir etmesi oldukça güç. Çok şiddetli olaylar hemen ortaya çıkabiliyor, insanlar sokaklara dökülüyor, dolayısıyla kaos istemedi. Hasan Diyab da Sünni olmasına rağmen, Hizbullah’ın desteklediği bir aday. Kendisi daha önce Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde öğretim üyesiydi. Daha önce 2011-14 yılları arasında da Milli Eğitim Bakanlığı yapmıştı. Akademik bir geçmişi var, dolayısıyla Hizbullah’ın desteklediği Sünni bir isim. Hatta bundan dolayı birkaç gündür Hariri’nin destekçileri sokaklardalar. Çünkü Sünni’yiz ama Diyab’ın bizi temsil ettiğini düşünmüyoruz diye sokaklardalar. Ama Hasan Diyab, Hizbullah tarafından destekleniyor. Hizbullah çok akıllıca davrandı bu son 3 aylık siyasi boşluk süresinde. Gerçekten çok iyi yönetti bu krizi. Çünkü uzun zamandır hükümette yer bile alamıyordu Hizbullah. Son seçimlerden sonra 8 Mart hareketi, Hizbullah ve müttefikleri baya iyi bir konuma gelmişlerdi, Sağlık Bakanlığı gibi. Şu anda Sanayi Bakanlığı da Hizbullah’ın bir üyesine ait. Ama görüldüğü gibi sonuçta devlet işleyişi devam ediyor. Bütün bu gösterilerin arkasında yatan başka bir şey de acaba bütün bunlar Hizbullah’ın silahsızlandırılması önkoşulu için mi? Yurtdışından gelen yardımlar da Amerika, Fransa ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri bunu ön şart olarak koşabilir mi? 1990 yılında iç savaşın bitmesinden sonra imzalanan Taif Anlaşması’na göre Lübnan’da Hizbullah dışında iç savaşta yer almış bütün milisler silahsızlandırıldı. Çünkü İsrail tehdidine karşı direniş gücünün orada bir varlığının olmasını bütün Lübnan kabul etti. Son zamanlarda aslında bu gösterilerin Hizbullah’a yönelik olduğu ve son hükümette çok iyi temsil edildikleri için bunun değiştirilmesini istediklerini, onlarsız bir hükümet kurmak istendiğine dair söylentiler vardı. Ama bu gerçekten olamayacak bir şey. Avrupa Birliği de Hizbullah’ın askeri kolunu terörist grup olarak ilan etti geçtiğimiz haftalarda. Hizbullah’ın çok üzerine gidiyorlar ama sanırım kabul etmek zorunda kalacaklar. Sonuçta direniş ekseni ve İsrail’den gelen tehdit devam ediyor ve bu o kadar da kolay bir şey değil Lübnan için. Hizbullah burada sahada da günlük bir gerçek. Lübnan da Hizbullah’ın silahsızlandırılması gerçekten olamayacak bir şey. Ama bunun için bu kaos üretiliyor. Planın Lübnan üzerindeki etkisini azaltmak için deniliyordu. Ama bu yeni kurulan hükümette Hizbullah gerçekten çok güçlü olarak geri döndü, bu siyasi süreci çok iyi yönetti."
'Diyab, denge bulma çabasıyla ilk ziyareti Körfez'e yapacak'
Nalan Yazgan, yeni Başbakan Diyab'ın ilk gezisini Körfez'e yapacağını açıklamasını da bölgede denge bulma çabası olarak yorumladı:
"Eğer bu yeni hükümet başarılı olursa Lübnan’ı yine de çok zor günler bekliyor. Çünkü kelimenin tam anlamıyla enkaz devraldılar. Ama en azından bir ilerleme olursa, insanlar belki biraz sakinleşip geri dönerler ama şu anda gösteriler yine de devam ediyor. Hasan Diyab ilk konuşmasında yurtdışına yapacağı ilk gezinin özellikle Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerine olacağını söyledi. Bir çeşit selam gönderdi aslında. Hariri zaten Suudi Arabistan tarafından destekleniyordu ve Lübnan’ın Suudi Arabistan ve diğer petrol zengini Körfez ülkelerinden gelecek paraya oldukça ihtiyacı var. Hele ki böyle bir ekonomik çöküş sürecinde bu sıcak paranın akışı önemli Lübnan ekonomisi için. O yüzden onlarla da çalışmaya niyetli olduğunu, gerçekte bir denge kurabileceğini ve bunun Lübnan’ın hükümeti olduğunu devamlı söylüyor konuşmalarında Hasan Diyab.”