Libya krizinin siyasi çözümü için Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da aralarında bulunduğu liderler, Berlin’de bir araya geldi.
Düzenlenen konferansın ardından ortak sonuç bildirgesi yayımlanırken, Libya’nın toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine kuvvetle bağlı olunduğu teyit edildi.
“Silahlı çatışmadan veya Libya’nın iç işlerine karışmaktan kaçınmayı taahhüt etmekte ve tüm uluslararası aktörleri de aynısını yapmaya teşvik etmekteyiz” denilen bildirgede, Libya’nın tamamında ateşkesin başlamasından itibaren tüm askeri faaliyetlere son verilmesi çağrısında bulunuldu.
Konferansa davet edilen Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz es-Serrac ve Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter ise Berlin’de temaslarını ayrı ayrı sürdürdü. İki isim konferansa katılmasa da taraflardan 5’er kişinin yer alacağı askeri bir komite oluşturulması kararı alındı. Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde ayrıca, konferansta alınan kararların takibi için Uluslararası İzleme Komitesi kurulması üzerinde de anlaşıldı.
Konferansın sonucunda Libya’daki taraflar arasında diyalog henüz sağlanamasa da, sürecin devamı olarak Şubat ayı başında dışişleri bakanlarının bir araya geleceği belirtilirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Hem sahada hem de masada siyasi sürece destek olmaya devam edeceğiz”dedi.
‘Silahlı çatışmanın durması ve barış görüşmeleri vurgusu umut verici’
Konferansı Sputnik’e değerlendiren Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) Başkanı, İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kavas’a göre Libya’da çok boyutlu bir süreç yaşanıyor ve bu uluslararası bir çözüm gerektiriyor. Eğer devletler barış yoluyla çözüme kavuşturamazsa Libya’daki gerginliğin, ülkeler arasında büyük boyutlarda krize sebep olabilecek derinlikte olduğunu belirten Kavas, bu bağlamda devlet başkanlarının bir araya gelerek krizi masaya yatırmasının önemli olduğunu vurguladı.
Kavas, “Burada ikili, üçlü farklı denklemler var; Hafter’i destekleyenler, Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni destekleyenler, birinin daha çok, diğerinin daha az tarafında duranlar şeklinde farklı gruplar var. Bu gruplar Libya’da tarafları bir şekilde çatışmanın içinde tutuyorlardı ama Berlin konferansında özellikle silahlı çatışmanın bir an evvel durması ve Libya’daki barış görüşmelerinin başlamasına vurgu yapıldı. Bu başlı başına gelecek için umut verici” diye konuştu.
‘BM süreçte daha etkin bir noktaya geldi’
Libya’da silahın çözüm olamayacağını kaydeden Kavas, “Çok boyutlu uluslararası etkileşim araçları devreye sokularak, Rusya ve Türkiye’nin de girişimleriyle aslında çatışmanın önlenme ihtimali ivme kazandı. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır gibi doğrudan, başka ülkelerin de dolaylı olarak Hafter tarafını desteklemesi çatışmayı körükleyen konulardı. Şimdi bu masada özellikle bu konular mutlaka dile getirildi ve neden bu çatışma dış desteklerle, silahlarla körüklendi, bunun mutlaka durdurulması gerekiyordu” diye konuştu.
Türkiye ve Rusya’nın Libya’da iki tarafı anlaştırarak çatışmanın barış yoluyla birlikte çözülmesinden yana olduğunu ifade eden Kavas, “Bugün en azından, Libya büyük bir yıkımın başlama sürecine girmek üzereyken bu şimdilik durmuş oldu. Bunun ne kadar daha iyiye ve ya kötüye gideceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz; Cenevre süreci, tarafların yapacağı karşılıklı görüşmeler, bunlar gösterecek” dedi.
Kavas, Berlin konferansıyla birlikte BM’nin süreçte daha etkin bir noktaya geldiğini ve konumunun daha da öne çıkacağını düşündüğünü de ifade etti.
‘Türkiye ve Rusya’nın ateşkes çağrısı diğer aktörleri inisiyatif almaya itti’
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Koordinatörü Oytun Orhan da, Berlin konferansının bu kadar hızlı bir şekilde toplanmasında Türkiye ve Rusya’nın ateşkes çağrısının etkili olduğunu kaydederek, “Türkiye ve Rusya’nın bu girişimi diğer aktörleri de Libya konusunda daha fazla inisiyatif almaya itti. Bir açıdan da özellikle Avrupa ülkelerini kaygılandırdı. Dolayısıyla Libya sahasını bu iki aktörün inisiyatifine terk etmemek için böyle bir girişimi hızlandırdıklarını görüyoruz” dedi.
Moskova’daki ateşkes görüşmelerinin sonuç alınamasa da Berlin sürecinin hızlanmasına katkısı açısından önemli olduğunu ve Türkiye ve Rusya’yı da masanın parçası haline getirdiğini ifade eden Orhan, “Bildirgede, ateşkes çağrısı ve siyasi çözüme vurgu yapılmış olması önemli” dedi.
‘Libya’da iki tarafın da varlığı kabul edilmiş oldu’
Orhan’a göre konferanstan çıkan dikkat çekici bir sonuç, Libya’da iki tarafın da varlığının kabul edilmişi olması. Orhan, “Hem Hafter hem de Trablus Hükümeti’nin beklentileri açısından bakıldığında; iki tarafın da birbirinin varlığını tescilleyen, kabul eden ve iki tarafın da bazı tavizler vermesini ön gören bir metin ortaya çıkmış gibi görünüyor. Bir tarafta Trablus Hükümeti’nin varlığı tanınıyor ama Hafter’e de, Hafter’i destekleyen Temsilciler Meclisi’ne de yeni siyasi süreçte bir rol biçiliyor dolayısıyla bu aktörlere de meşruiyet sağlanmış oluyor. Diğer yandan ateşkes sınırlarının belirlenecek olması Hafter’in askeri çözümünün artık mümkün olmadığını göstermesi açısından önemli ve Hafter güçlerinin bazı bölgelerden geri çekilmesi de söz konusu olabilecektir” diye konuştu.
‘TSK unsurlarının gönderilmesinin önü tıkanabilir’
Sonuç bildirgesinde yer alan silah ambargosuna uyulması çağrısının Türkiye’nin Trablus’a destek amacıyla yapmak istediği askeri yardımların ve Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının gönderilmesinin önünü tıkayabileceğini de kaydeden Orhan, “Diğer taraftan Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Hafter’e silah sağladıkları biliniyor, bunların denetimi nasıl yapılacak? Belki bu noktada Türkiye’nin çok istemediği bir tablo ortaya çıkabilir” dedi.
ORSAM Koordinatörü Orhan, genel itibariyle Libya krizi konusunda siyasi çözüm açısından bir umudun doğduğunu da sözlerine ekledi.