Libya'daki gelişmeleri bu ülke üzerine kitaplarıyla tanınan araştırmacı yazar Hamide Yiğit ile konuştuk.
‘Hafter, Moskova’ya gelerek Rusya’nın süreci yönetme metoduna onay vermiş oldu’
Hamide Yiğit, Libya'da iç savaşın iki tarafını bir araya getirmek konusunda 'çok hızlı bir süreç işlediğini' belirtirken, özellikle Türkiye'nin asker gönderme tehdidine karşı ciddi bir öfke biriktiğini, bunun da Hafter'e olan desteği artırdığını vurguladı. Libyalılarda 'Hafter Moskova'daki anlaşmayı imzalarsa Osmanlılar gelecek' söylemlerinin yayıldığını aktaran Yiğit, Libya Ulusal Ordusu'nun liderinin Moskova'ya stratejik bir hamle maksadıyla ve 'Rusya'nın süreci yönetme yöntemine onay vermek için gittiği' görüşünü dile getirdi:
'Sarraj çok zayıflamış olduğu için Moskova'ya gitti, Hafter'in zaten BM'nin paylaştığı koşulları vardı'
Yiğit diğer yandan Hafter'in Moskova'ya gitmesinin koşulsuz olmadığını dile getirdi. Bunların BM'nin de ortaya koymuş olduğu 'silahlı milisler ve İslamcı çetelerin silahsızlandırılması, teslim olanların orduya entegrasyonu' gibi somut talepler olduğunu belirten Yiğit, Hafter'in özellikle İslamcı teröre geçit vermeme duruşunu anımsattı. Yiğit, Hafter'in anlaşmaya imza atmadan Moskova'yı terk etmesinin arkasında da bu anlaşmanın Libyalılar açısından 'Türk işgaline meşruluk anlamına gelmesinin' yattığı görüşünü aktardı. Yiğit'e göre Moskova görüşmelerinin yapılmasının arkasında da aslında Trablus'daki İhvancı Sarraj hükümetinin Katar ve Türkiye'nin desteklerine rağmen çok zayıflamış olması yatıyor:
‘Türkiye’nin krizi birden siyasi alanda çözme çağrısı çok inandırıcı değil’
Libya'da askeri sürecin de hızlı ilerlediğini başkentin kuşatmaya alındığını anımsatan Yiğit, Trablus'taki çatışmaların da çok kanlı olabileceğine dikkat çekti. Yiğit, sürekli olarak Libya’ya askeri anlamda müdahale edeceğini söyleyen, bu sürece de devlet olarak bizzat müdahale etmiş tek aktör görünümünde olan Türkiye’nin bir anda ateşkes çağrısı yapmasının çok inandırıcı olmadığını dile getirirken, bu meseleye Libya'nın komşuları Tunus ve Cezayir'in de ikna olmadıklarını dile getirdi. Yiğit, Hafter’in masadan imza atmadan kalkmasının Erdoğan yönetiminin başarısızlığı olduğu değerlendirmesini yaptı:
'Libya'da sürekli Türkiye'nin Suriye'den cihatçı göndermesi konuşuluyor'
Yiğit, Libya'da sürekli Türkiye'nin Suriye'deki cihatçıları bu ülkeye peyder pey sevk etmesinin konuşulduğunu anımsatırken, bu duruma komşu ülkeler Mısır, Tunus ve Cezayir'in de tepkili olduğunu belirtti:
'Rusya hem Suriye'deki cihatçı sorununu çözmeye hem Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de makul taleplerine destek vermeye çalışıyor'
Hamide Yiğit, Rusya'nın Ankara ile ilişkileri bozmadan, belli bir hizada yürüme ve ortaklaşma çabalarına dikkat çekerken, bir yandan Suriye'deki cihatçı terör sorununu çözmek diğer yandan da Türkiye'nin Doğu Akdeniz ile ilgili makul taleplerine uluslararası desteği hedeflediği görüşünde. Rusya'nın İdlib'deki cihatçı bölge ile Libya'da da çözüm getirebilecek girişiminin Ankara için 'can simidi' gibi geldiği görüşünü aktaran Yiğit, bu yüzden Moskova'nın teklifine 'tutunulduğunu' söyledi:
'Erdoğan'ın Hafter ve İdlib söylemlerinin hedefi Rusya, söylemlerinin sahada karşılığı yok'
Moskova görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının hemen ardından Erdoğan'ın bir yandan 'Libya'daki Hafter'e ders vermekten söz ettiğini, diğer yandan da İdlib'de Suriye yönetimini ateşkesi ihlalle suçladığını söyleyen Yiğit, bu söylemlerin Rusya'yı hedef aldığını ancak sahada karşılıklarının bulunmadığını kaydetti. İdlib'de Nusra Cephesi ve HTŞ'nin Ankara'nın taleplerini kabul etmediğini, Ankara'nın cihatçıların öfkesinin kendisine yönelmesinden korktuğunu anlatan Yiğit, Trablus'ta sıkışan yönetiminin de cihatçı unsurları kullanarak kurtarılmasının zor olduğunu belirtti:
'Libya'daki Türklere asıl zararı Erdoğan'ın da desteklediği 2011 NATO müdahalesi verdi'
Hamide Yiğit, Türkiye'de Libya'nın Osmanlı bakıyesi Türkler üzerinden sunulmaya çalışılmasına karşılık aslında çok kültürlü bir ülke olduğunu da belirtti. Yiğit, Libya'daki Türklerin Erdoğan'ın da destek verdiği 2011'deki NATO müdahalesi yüzünden çok zor duruma düştüğünü anımsattı. Yiğit'e göre sunulanın aksine Trablus'taki İhvancıların kontrolü dışındaki geniş bir alanda Libya halkı 'yeni Osmanlı işgaline' kapı aralandığı bakışıyla İhvancı Sarraj yönetimine çok öfkeli:
"Elbette ki Libya çok kimlikli bir ülkedir. Tavergalılar, Berberiler var. Çok göç alan bir yerdir orası. Kuzey Afrikalılar, Sahraaltı’ndan çok göç alan bir yerdir. Ama emperyalist müdahale öncesi Libya, şimdiki Libya başka. O zaman Türkler de vardı. Savaş öncesi refah içinde barış yaşayan bir ülkede Türkler varken, onlar dillendirilmedi ve NATO’nun müdahalesine ortak olundu, Türklerin zarar göreceği düşünülemedi. Ama şimdi parçalara bölünmüş her tarafı kan revan içinde silahlı milislerin kan kusturduğu bir Libya’da Türkleri koruma adına böyle bir girişimin gerçek bir karşılığı yok ve kimse bunu kabul etmez, kale de almıyor. Ayrıca çok fazla Osmanlı vurgusu da yaptığı için Libya’da öfkeyi büyütüyor. Hoş geldin diyen bir Libyalı bırakmamacasına böylesine bir tepkiye neden oluyor. Onu çağıran sadece İhvancılar, radikal El Kaidesine kadar radikal Müslümanlar çağırıyor, istiyor. Ama onların konumları bellidir coğrafya açısından. Geriye kalan Libya’nın bütün çöllerine kadar kabileler de Osmanlı işgaline kapı araladığı için Sarraj’a çok öfkeliler."