Trump yönetiminin İran'ın Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ve IŞİD'le savaşta Irak'ın önde gelen komutanı Ebu Mehdi Mühendis'i suikastla öldürmesi ve İran'ın doğrudan Irak'taki ABD güçlerini hedef alan misillemesi sonrası ortalık şimdilik yatışmış görünüyor. ABD yönetimi bir yandan Süleymani suikastını 'meşru müdafaa' olarak sunarken, diğer yandan da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) gönderdiği mektupla İran ile 'önkoşulsuz görüşme' talebinde bulundu. Bekleneceği üzerine bu mektup taktiği Tahran'da karşılığını bulmadı. İran teklife 'inanılmaz' yanıtını verdi. Tahran, üç günlük yas süresinin sonunda ABD üssünü hedef alan misillemesinin sadece bir başlangıç olduğu mesajı veriyor.
İran-ABD geriliminin yükseldiği bir ortamda Libya'daki gelişmeler de önemli bir gündem maddesi. Türkiye'nin bu ülkeye asker gönderme kararının ardından Rusya'nın girişimiyle Ankara ile ortak ateşkes çağrısı gündeme taşındı. ABD-İran gerilimini ve Libya'daki gelişmeleri İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Hakan Güneş ile konuştuk.
‘Fazla ileri taşımayalım’ demiş oldukları anlaşılıyor’
Doç. Dr. Hakan Güneş, ABD ile İran’ın tansiyonu anlaşmalı olarak düşürmeye başladığının sinyallerinin verildiğini ifade etti. Doğrudan İran’a yönelik bir saldırının gündemde olmadığını belirten Güneş, İran’ın da ABD’ye yönelik yaşadığı ekonomik kriz ve iç karışıklıklardan dolayı bir atakta bulunamayacağı görüşünde:
‘ABD’nin Bağdat üzerindeki denetimi zayıflarsa Kürt ve Sünni kartları var'
Bağdat üzerindeki ABD denetiminin zayıflaması halinde Washington'ın iki kozu daha bulunduğunu söyleyen Güneş, bu kartlardan birinin Erbil diğerinin Sünni Araplar olduğunu belirtti:
“İsrail-Hizbullah dengesi Suriye ve Lübnan sahasındaki İran yanlısı grupların varlığı vb. ayrı bir konu olarak ayrı değerlendirilecek ve ayrıca onun siyaseti yürüyecek mevcut gerilimli haliyle. Önümüze çıkan şey Irak denkleminin nasıl gelişeceği konusuydu. Amerikan dışişleri bakan yardımcısının Erbil ziyareti, bu haber de bunu doğruladı. Otomatik bir denklem var. Bağdat üzerindeki Amerikan denetimi zayıfladığı anda iki tane daha kartı var. Bu halkların önemsizliği ya da kendi gündemleri olmadığı anlamına gelmez. Ama bu kartlardan bir tanesi Erbil diğeri de Sünni-Arap kartı. Dolayısıyla öbürü de gelecektir yakında. Dolayısıyla Bağdat’ı dizginlemenin bu klasik kolonyal yöntemi. Bunun hemen daha günler saatler geçmeden işaretlerini almaya başladık. Bu bölgedeki Kürt politikası uzun sürdürülür mü bunu bilmiyoruz, göreceğiz. Ama şu ana kadar Irak-Kürdistan bağımsızlık referandumundaki Amerikan tutumundan anladığımız kadarıyla hayır içeride bir baskı unsuru olarak daha işlevlisiniz demiş oldular o referandumda. Bu politika esas itibariyle sürdürülecek. Ama Erbil’in siyasi ağırlığını arttıracak birtakım yaklaşımlar geliştirecekleri Irak dışındaki Kürt aktörlerle de bazı ilişkileri bir düzey daha yukarıya çıkarma yönünde, dönemsel olabilir bunu bilemiyorum, birtakım adımlar atabileceğini kestirmek mümkün. Bu harekatın, gelişmelerin hemen yakın dönemdeki kestirilebilir birtakım sonuçları.”
‘Libya'da çok fazla aktör var, sadece Türkiye değil, ateşkes çağrısına rağmen tansiyonun yükselmesi beklenebilir'
Güneş Türkiye'nin Libya'ya asker gönderme kararı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İstanbul ziyaretindeki ortak açıklama eşliğinde yapılan ateşkes çağrısını da değerlendirdi. Libya'da çok fazla aktör bulunduğunu, Türkiye'nin tek ülke olmadığını anımsatan Güneş, Avrupa'da Almanya ile Fransa arasındaki Libya rekabetine dikkat çekti. Trablus'taki İhvancı Serrac yönetiminin düşmesini istemeyenin sadece Ankara olmadığını söyleyen Güneş, bütün girişimlere karşın tansiyonun daha yükselmesini beklemek gerektiği görüşünde: