Ertuğrul Özkök, Hürriyet'te 'Emin Çölaşan'la döneklik üzerine bir helalleşme' başlığıyla yayımlanan yazısında sözlerine, geçen cumartesi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya yönelik olarak kullandığı "28 Şubat bile dönemin İstanbul Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan’ı görevden aldıktan sonra yerine kayyım atamamıştı" ifadesini hatırlatarak başladı.
Bunun üzerine Soylu'nun kendisine ıslak imzalı bir mektup gönderdiğini belirten Özkök, kendisine yazılanları şöyle aktardı:
"Sayın Ertuğrul Özkök,
Bugünkü yazınızı okuma fırsatı buldum. Sizlerin zihninde konunun netleşmesi ve sizler aracılığıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına aşağıdaki bilgileri sizinle paylaşmanın yararlı olacağını değerlendirdim.
Ülkemizin başta PKK/KCK/YPG/PYD, FETÖ terör örgütleri olmak üzere terör örgütleri ile mücadelesi ve bu terör örgütlerinin ülkemize verdiği zararlar, kaybettiğimiz onlarca can hepimizin malumudur. Bölücü terör örgütünün hain saldırıları sonucunda 35 yılda polis, jandarma, asker, güvenlik korucusu olmak üzere toplam 7.000’in üzerinde evladımızı ve 4.500’e yakın sivil vatandaşımızı şehit verdik, FETÖ terör örgütünün 15 Temmuzdaki hain saldırılarında 251 vatandaşımız şehit oldu. Çok şükür bugün PKK/KCK/YPG/PYD, FETÖ terör örgütleri ve diğer terör örgütleri ile mücadelemizde çok iyi bir noktaya geldik. Bu mücadeleye; dağlarda, inlerinde, istinasız her yerde terör örgütleri ile silahlı mücadele ederken aynı zamanda bu terör örgütlerinin finans yöntemlerini, eleman kazanma yollarını, bağlantı ağlarını deşifre etmemizin büyük bir katkısı oldu.
'Bu ağların bir kısmı legal görünümlü ve/veya maskelenmiş alanlarda yerleşmişlerdi'
Bu ağların bir kısmı legal görünümlü ve/veya maskelenmiş alanlarda yerleşmişlerdi. Kamuoyu bu duruma 2014-2015 yıllarında yaşadığımız 264 vatan evladımızı şehit verdiğimiz çukur/barikat olayları sırasında doğu ve güneydoğudaki teröre iltisaklı belediyelerin/belediye başkanlarının eylemleri ile yakinen şahit oldu. Aynı zamanda FETÖ terör örgütünün nasıl tüm kurumlarımıza sızdığını, nerdeyse tüm kurumlarımızda bir network, ağ kurduğunu 15 Temmuz hain darbe gecesi ve sonrasında yaşadığımız olaylarla öğrendik.
Devletimiz Anayasanın 3’üncü maddesinde ifade edilen 'Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.' Hükmü kapsamında kendisine verilen görevleri yapmakla yükümlüdür.
Ayrıca anayasamızın 13 üncü maddesinin 'Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. (…)' hükmü hak ve özgürlüklerin sonsuz olmadığı, sınırlarını ve çerçevesini açıkça ifade etmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanununun belediye başkanlığının boşalması halinde yapılacak işlemleri düzenleyen 45’nci maddesinde belediye başkanlığının boşalması durumunda genel kural olarak belediye meclisinin il valisi tarafından toplantıya çağırılacağını, belediye meclisinin kendi arasından belediye başkan vekili ve/veya başkanı seçeceğini düzenlenmişken; yukarıda açıklamaya çalıştığımız terör örgütlerinin faaliyetlerinin deşifre edilmesi sonucunda ortaya çıkan yeni gerçeklik çerçevesinde, Devletin Anayasa ile verilen görevlerini yerine getirmesinin temini açısından TBMM’nin verdiği yetki ve daha sonra bizzat TBMM tarafından onaylanması ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 45’inci maddesinde (15/8/2016-KHK-674/38 md.; Aynen Kabul: 10/11/2016-6758/34 md.) değişiklik yapılmıştır.
15.08.2016 tarihinde yapılan değişiklikle 5393 sayılı Belediye Kanunun 45’inci maddesine ek fıkra düzenlenmiş, bu fıkra 'Ancak, belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyesinin terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hallerinde 46 ncı maddedeki makamlarca belediye başkan vekili (…) görevlendirilir.' Hükmü yürürlüğe girmiş ve teröre ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan belediye başkanları için özel bir düzenleme ortaya çıkmıştır.
Bu düzenleme ile bu tür durum üzerine işlem yapmakla yetkilendirilen mercie bir takdir hakkı tanımamakta, yapılacak işlemi net bir şekilde tarif edilmektedir. Dolayısıyla ilgili kanun maddesinin emredici hükmü nedeniyle terör suçları kapsamında tutuklanmış belediye başkanı yerine belediye meclisi tarafından işlem yapılması mümkün değildir. (Bu kanun maddesi ile korunmak istenen kamusal yarar; terör örgütleri ve onların ağlarının kurum organizasyonu içinde net bir şekilde deşifre edilmesi, geçen sürede muhtemel terör ağlarının networkların suç işlemeye devam etmesinin engellenmesidir.)
Yukarıda açıklamaya çalıştığım üzere Urla Belediye Başkanının tutuklanmasından sonraki durum ile Sayın Cumhurbaşkanımızın belediye başkanı iken yaşadığı duruma ilişkin yapmış olduğunuz değerlendirme; Urla Belediye Başkanının teröre ilişkin bir suç kapsamında tutuklanmış olması, bu duruma ilişkin 5393 sayılı Belediye Kanununun 45’inci maddesinde 15.08.2016 tarihinde yapılan özel bir düzenleme nedeniyle belediye başkan vekili görevlendirilmesinin yasa ile hüküm altına almış olması, bu yasal düzenleme karşısında belediye meclisi arasından seçim yapılmasının mümkün olmaması sebebiyle eksik hususlar içermektedir.
Ayrıca Urla Belediye Başkanı İbrahim Burak Oğuz FETÖ 'Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma' soruşturma kapsamında İzmir 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 16.12.2019 tarih ve 2019/1092 sorgu sayılı kararı ile tutuklanmıştır. Adı geçen belediye başkanının tutuklanmasına dayanak teşkil eden hususlar Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında tespit edilen deliller olup dosya ya ilişkin gizlilik kararı olmasından dolayı detaylarını ifade edilmesi mümkün olmamakla birlikte; tek bir kişinin ifadesinden yola çıkılarak tutuklanmadığı açıkça ifade edilebilir. Tutuklanmaya ilişkin bazı hususlar kamuoyuna da malolduğu şekliyle, terör örgütüne üyelik için yargı mercilerinin aradığı; FETÖ terör örgütünün mahrem imamları ve terör örgütü üyeleri ile irtibatı ve ilişkisi, örgüt içinde aktif görev alma, örgüt talimatları doğrultusunda Bank Asya’ya para yatırma gibi çok sayıda, birbiri ile ilişkili ciddi bulgular muhtemeldir ki adı geçen belediye başkanının yargı mercilerince tutuklanmasına dayanak teşkil etmiştir.
Bizler başta PKK/KCK/PYD/YPG ve FETÖ, DEAŞ olmak üzere tüm terör örgütleri ile mücadelemizi Anayasa ve kanunların bizlere verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde hukuk kurallarına uygun yürütmekteyiz. Amacımız milletimizin huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamaktır. Milletin temsilcileri olan TBMM üyelerinin onayı ile yürürlüğe giren kanun hükümleri dışında uygulamamız söz konusu değildir. 2020 yılına sayılı günler kala müreffeh ve huzur içerisindeki bir Türkiye için yüreğini ortaya koyan her vatan evladının yeni yılını kutluyor sizlere de başarı ve esenlikler diliyorum.
Saygılarımla."
'Hala OHAL mi var?'
Özkök, bu aktarımından sonra "Hala OHAL mi var?" diye sordu ve şunları kaydetti:
"Bu kanun değişikliğini ben de biliyorum.
Ama bu değişikliğe yakından bir bakın.
KHK, (kanun hükmünde kararname) ile çıkmış.
Tarihi ise 15 Ağustos 2016.
Yani 15 Temmuz darbesinden bir ay sonra çıkmış bir OHAL kanunu.
Aradan geçmiş 3 yıl.
Bunu anlatmaya çalıştım."