Kanal İstanbul Projesi'nin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci için hazırlanan arkeoloji raporunda, projeden en çok etkileneceği öngörülen Küçükçekmece Gölü ve çevresi için "Prehistorik dönemlerden beri insan yaşamı için uygun bir ortam sağlamıştır. Bu nedenle bölge tarih öncesi ve tarihi dönemlerde oldukça değişik kökenli insan topluluklarının göç ve istila hareketlerine sahne olmuştur" sözleriyle ifade edildi.
Cumhuriyet'ten Hazal Ocak'ın haberine göre, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan, Kanal İstanbul projesi sonucu Sazlıdere Barajı ve Terkos Gölü’nün etkilenmesiyle birlikte ÇED raporunda da ifade edildiği üzere yılda 32.7 milyon metreküp su kaybı olacağını açıkladı.
Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Yiğit Ozar raporu şöyle değerlendirdi:
"Kanal inşaatına başlandığı takdirde yeni kültür varlıklarıyla karşılaşılması da kuvvetle muhtemel. Bilinen kültür varlıklarının mevcut durumlarında da her birinin kendine özgü koruma sorunları nedeniyle farklı koruma koşulları belirlenebilir. Ancak, hepsi için tartışmasız geçerli olması gereken bu kültürel varlıkların inşa edildiği yerde, kendi doğal ortamında bir anlamda kendi yaşam alanında korunmasının gerekliliğidir. Ne yazık ki kanalın tarihi yol, köprü, korugan, tabya gibi inşa edildiği yerle bütünleşik kültür varlıklarının Hasankeyf’te olduğu gibi yerinden koparılarak taşınması önerilmekte, üstelik ‘iyi uygulama’ örneği olabileceği ifade edilmekte.
Tabii ki ne Hasankeyf’in kültürel varlıklarının yerinden edilmesi ne de İstanbul kanalının açılması için güzergâhtaki kültür varlıklarının taşınması sadece teknik bir konu olarak değerlendirilip ‘iyi uygulama’ sıfatıyla anılabilir.
Açılacak kanalın kültür varlıklarına etkisi değerlendirildiğinde kültür varlıklarını doğal çevresi ile bir bütün olarak korumamız gerektiğine göre söyleyebileceğimiz en net tespit kanal açılmaması gerektiğidir."