'Yalan, iftira, dedikodu, suizan, fitne, tefrika gibi güzel ahlakı yaralayan söz, tutum eylemlere karşı hassasiyete sahip olmak imanımızın gereğidir'
Dünyada yaşanan hadiseleri doğru analiz ederek hakikati konuşmak zorunda olunduğunu ifade eden Erbaş, “Fakat bunu sadece netice ile görüntü üzerinden değil; sebeplerin, etkenlerin ve çözümün üzerinde esaslı bir imali fikirde bulunarak yapmamız gerekiyor. Çünkü deruhte ettiğimiz makam yaptığımız hizmetler, uykularımızı kaçırması gereken bu problemlere deva olabilmek için bir imkandır. Aynı zamanda mühim bir sorumluluktur. Büyük bir imtihandır. Bunun gereğini bihakkın yerine getirmeliyiz. Bugün Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün imkanlarımız ve mensuplarımızla toplumun her kesimine ulaşmaya çalışmaktayız. Cami ve irşat hizmetlerimizi her açıdan geliştiriyoruz. Zaten camiler bizim en güçlü mekanlarımızdır ve din hizmetinin, irşat faaliyetlerinin asli zeminidir. Cami içi irşat ve hizmet faaliyetlerimizi her geçen gün daha güzel hale getirmek için gayret etmek durumundayız. Dahası şunu söylemeyi önemli buluyorum; sosyal kültürel içerikli hizmetlerimiz dahil bizim bütün hizmetlerimizin, mutlaka camiyle irtibatının kurulması gerekir. İnsanı ilgilendiren her meseleye İslam adına doğru, gerçekçi ve pratik boyutu olan çözümler getirmek zorundayız. Sosyal gerçeklikleri dikkate almayan bir din ve hizmet anlayışı doğal olarak kabul görmemektedir. Örneğin; özgürlük, hak, sorumluluk, hukuk, paylaşma, eşitlik, emek gibi insanlığın, özellikle gençliğin gündeminde olan kavramları, aslında en güzel karşılıklarını İslam düşüncesinde ve ahlakında bulmakta iken biz gençliği, dinimizden neşet eden bu değerlerle gereği gibi buluşturabiliyor muyuz? Bunun muhasebesini yapmak zorundayız. Burada bir zafiyet olunca, başkaları bu kavram ve değerlerin etiketleri üzerinden onlara sahte bir dünya inşa etmekte ve nihayetinde onları istismar etmektedir” ifadelerini kulandı.