NATO’nun kuruluşunun 70. yıldönümünde düzenlenen Londra zirvesi sona ererken, yankıları devam ediyor. Türkiye YPG'nin tehdit olarak tanımlandığı Türkiye Savunma Planı belgesinin yayımına ABD'nin de dahil olduğu sekiz müttefikinin onay vermemesi üzerine Baltık ülkeleriyle ilgili savunma planının veto etme tehdidi savurduğu zirveden bu vetoyu kaldırarak döndü. S-400'ler konusundaki tezlerin karşılığının bulunmadığı NATO'da, liderler Yunanistan'ın Doğu Akdeniz ile ilgili şikayetlerini ise dikkate almış görünmüyor.
Zirveyi ve Türkiye açısından sonuçlarını, İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu ile konuştuk.
‘Türkiye’nin YPG terör örgütüne karşı destek talebi karşılıksız kaldı’
Naim Babüroğlu, NATO’ya üye ülkelerin özellikle Doğu Avrupa ülkeleri için 'Rusya tehdidi' değerlendirmesi yaptıklarını anlatırken, Türkiye'nin buna karşı YPG'nin 'terör örgütü' olarak görülmesi talebinin karşılığının bulunmasının imkansızlığını dile getirdi. Bu durumda 'NATO'nun patronu' ABD'nin etkili olduğunu belirten Babüroğlu, Britanya, Almanya ve Fransa'nın da YPG'yi 'terör örgütü' olarak tanımadıklarını anımsattı.
“Türkiye’nin Baltık’ta yani Letonya, Estonya, Litvanya ve Polonya’nın savunulmasına yani Rus tehdidine karşı, NATO’nun algıladığı bir tehdit var. Buna karşı bir savunma planı geliştirdi. Bu savunma planına göre bazı askeri varlıklar yerleştirilecek. Türkiye, Suriye’deki YPG/PKK’nın NATO ülkeleri tarafından terör örgütü kabul edilmemesi ve Türkiye’ye bu konuda destek verilmemesi nedeniyle bu plana veto yetkisini kullandı NATO’da. Oy birliğiyle karar alındığından savunma planı geçmedi. Ancak daha önce de 3-4 Aralık NATO zirvesinde bu çözülür dedim. Çünkü orada görev yaptım, nitekim çözüldü. Fakat Genel Sekreter şunu açıkladı; NATO’nun YPG’yi nasıl tanımlaması gerektiği konusu zirvede görüşülmedi denildi. Yani YPG/PKK terör örgütünün bir terör örgütü olarak algılanması zirvede görüşülmedi demek. Çünkü üye ülkelerin çoğu YPG/PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor. NATO’nun patronu diyebileceğimiz ABD, YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmiyor. İngiltere, NATO’da önemli sözü geçen ülkedir, Almanya da öyle, Fransa zaten YPG’nin hamisi durumunda. Dolayısıyla bu ülkeler kabul etmeyince zaten NATO zirvesinde Türkiye’nin haklı olarak dile getirdiği YPG terör örgütüne karşı destek talebi elbette ne yazık ki karşılıksız kaldı. Zirveden önce NATO karargahında bu oya sunuldu 29 üye ülkenin temsilcilerinin. Türkiye veto yetkisini kullandı, kabul etmedi. Etmeyince onaylanamadı plan. Bu sorunu NATO Genel Sekreteri nasılsa zirve yakın zamanda dedi ve ben Cumhurbaşkanı ile doğrudan görüşürüm, çözerim diye düşündü. Sonuçta zirvede görüşüldü ve NATO Genel Sekreteri, Cumhurbaşkanı’nı yani Türkiye’yi ikna etti. Çünkü diğer ülkelerin çoğu Türkiye’nin kabul ettiği YPG tehdidini tehdit olarak kabul etmiyor, problem orada. YPG/PYD’yi Türkiye terör örgütü olarak kabul ediyor doğal olarak ama diğer ülkeler kabul etmiyor."
'Vetoda ısrar edilseydi, pahalıya patlardı'
Babüroğlu, ittifakın önde gelen üyelerinin karşısında Türkiye'nin Baltıklar ve Polonya üzerinden veto ile savunma planını işlevsiz kılmasının zaten imkansız olduğunu belirtirken, böylesi bir tutumun tek tek NATO üyeleriyle ilişkilerde olumsuz etkilere yol açabileceğini anımsattı:
"NATO Genel Sekreteri, ittifaka dahil olan ülkeler Türkiye ile aynı şekilde düşünmüyor. O zaman Baltık savunma planı sürekli veto edilerek işlevsiz kılınamaz. NATO’da ikili ilişkilerde olduğu gibi bir veto yetkisini sürekli kullanamazsınız, çünkü çok pahalıya mal olur. NATO üye ülkelerinin hepsi bu sefer kişisel yani bireysel işbirliğini sizinle gerginliği tırmandırır. Baltık ile ilgili savunma planının vetosunu devam ettirme durumunda Almanya sizin ticaret ile ilgili işbirliğini kesintiye uğratır. İngiltere, başka türlü işbirliğini kesintiye uğratır. ABD daha değişik alanlarda işbirliğini kesintiye uğratır. NATO’da önemli ve bütün üyeleri ilgilendiren bir konuyu veto ettiğinizde bu sadece NATO şemsiyesi altındaki toplantıda kalmıyor. Bu sefer ikili ilişkilere yansıyor hepsi. Belki de Türkiye şunu düşünmüş olabilir. Hiç olmazsa bu sıkıntımızı, YPG’nin terör örgütü olduğuna dair tespitimizi, diğer ülkelerin destek vermemesi ile ilgili problemimizi NATO zirvesinde dile getirme şansına sahip olalım da demiş olabilir. Bütün üye ülkeler oradayken belki de bir umut birkaç ülke bizi destekler diye de düşünmüş olabilir Türkiye. Ama ABD, YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmediği sürece NATO’da YPG’nin tanımlanması çok mümkün değil.”
‘NATO, Türkiye-Yunanistan arasında daima tarafsız kalır’
Babüroğlu, Yunanistan’ın Türkiye şikayetinin NATO zirvesinde karşılık bulmadığına dikkat çekti. NATO’nun Türkiye ve Yunanistan arasındaki tarihi süreci bilerek hareket ettiğini belirten Babüroğlu, NATO’nun tarafsız kalmayı tercih etmesinin normal olduğunun da altını çizdi:
'Trump güzel sözler söylüyor ama...'
Babüroğlu, zirvede Erdoğan'ın Trump'la görüşmesinden de somut bir kazanım elde edilemediği görüşünde. ABD Başkanı'nın Türkiye ile ilgili 'güzel sözler' sarf ettiğini ancak ortada bu sözlerin sonucu eylemlerin görülmediğini belirten Babüroğlu, NATO zirvesi ve Avrupa kanadıyla yapılan Dörtlü Zirve'nin ardından 2020 baharından itibaren S-400 gerginliğinin artacağını öngördü:
"Trump her şeyi çok güzel söylüyor. Ama itaat var, takat yok deriz, sözde söylüyor fakat eylemde bir şey yok. Mesela YPG’nin terör örgütü olarak kabul edildi mi, hayır. YPG’nin terör örgütü olarak kabul edilmesinde Trump, NATO konusunda Türkiye’yi destekledi mi, hayır. Dolayısıyla böyle bir durum var. İlave olarak bugün yayımlanan Trump ile Türkiye arasında yapılan görüşmede yayımlanan sonuç görüş bildirisi var. Bölgesel güvenlilik sorunları görüşüldü, enerji alanlarının güvenliği görüşüldü. Türkiye’nin NATO sorumluluklarını yerine getirmesinin önemi vurgulandı. Ticaret hacminin 100 milyar dolarak çıkartılması yer aldı. Burada güvenli bölge ile ilgili bir konu yok. Suriye’deki güvenli bölgede Türkiye’nin 30 km derinlikte bir hedefi vardı. ABD yüzünden bunu gerçekleştiremedi özelikle Kamışlı bölgesinde. Orada da bu konu yok S-400 ile ilgili Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz, aktif duruma getirebilir diye bir konu yok. NATO Genel Sekreteri S-400 ile ilgili biraz önce yaptığı açıklamada şunu dedi: ‘NATO sistemine entegre edilemez’. Bu ABD ile Türkiye arasında bir teknik çalışma heyeti kurulacak, S-400, F-35’i nasıl etkiler bilinmez ama kesinlikle NATO’ya entegre edilemez lafı Genel Sekreter tarafından bugün itibariyle dillendirilmesi bu çalışma grubunun sonuç raporunun etkisizliğini veya NATO’ya entegre edilemeyen bir sistem şeklinde sonuç raporunun çıkacağı şeklinde. Bu şu demek Trump’ın ABD’si öyle düşünüyor. Türkiye eğer S-400’leri aktif duruma getirirse Nisan 2020’de biz ekonomik, askeri, siyasi yaptırımları uygularız. Bununla da kalmayız İngiltere, Almanya, Belçika, Fransa’ya da yansır. Onun için S-400 konusunun 2020’de Türkiye-ABD, Türkiye-NATO olduğu için Türkiye Avrupa Birliği arasında gerginliği arttırma yönünde bir mihenk taşı olacaktır diye düşünüyorum''.
‘NATO’nun görevi Çin’in de kapsayacak, kuvvet havuzu ikiye katlanacak’
Babüroğlu, bu zirvede NATO’nun tehdit listesine Rusya’dan sonra ilk defa Çin’i eklemesine dikkat çekti. Babüroğlu, bu nedenle NATO’daki savunma harcamalarının artacağını ve üye sayısının artacağını dile getirdi:
"İlk defa NATO tehdit dokümanında önümüzdeki yıl şunu göreceğiz. Eskiden Rusya birinci tehdit, Kuzey Kore, İran ve buna benzer ülkeler sıralanırdı ve NATO savunma bütçesini NATO tehdide karşı kendi kuvvet havuzunu Rusya ve buna benzer ülkeler dikkate alınarak oluşturdu. Çin’i NATO resmi tehdit dokümanında tehdit listesinde Rusya’dan sonra göreceğiz demektir. NATO kuvvet havuzu ikiye katlanacak demek. NATO üye sayısı artacak demek. Şu anda 30 üye Makedonya ile beraber, artacak demek. Üye ülkelerin savunma harcamaları artacak demek. Küresel silah şirketleri çok daha fazla para kazanacak demek başta ABD olmak üzere. NATO’nun da görevi artık Çin’in de sahasını kapsayacak, ona göre planlar yapacak. NATO’nun çalışması en az iki yıl sürer. Ama önümüzdeki yıldan itibaren kendi dokümanında biz bunu görürüz.”