Jeotermal santrallerin özelleşmesinden sonra öngörülen sürede bacalara partikül ve zararlı gazları önleyici filtre takamayan kurumlar, devletten bunun için 2.5 yıllık ek süre istedi. İlgili kurumların bu izni vermesiyle kamunun halk sağlığına yeterince önem vermediği algısı oluştu. Enerji konularında uzman gazeteci Mehmet Kara, Başlangıç Noktası programında jeotermal santralleri devralan şirketlerin filtre yatırımları gerçekleştiremeyecek aşamaya nasıl geldiklerini farklı bakış açılarıyla anlattı. Kara, sebep ne olursa olsun, yapılan hesap hatalarının faturasının halk tarafından partikül soluyarak ödenmemesi gerektiğini dile getirdi:
‘Santral işletmeleri eskisi kadar karlı değil’
Patronlar mevzuya gelir ve gider olarak bakarlar. Şimdi kömür santrallerinin çevreye zarar vermemesi için birtakım şartları yerine getirmesi gerekiyor. Hava kirliliğine yol açmaması, atmosfere çeşitli partiküller bırakmaması için filtre kullanmaları gerekiyor. Kömür Türkiye’de de en önemli enerji girdisi sağlayan kaynaklardan biri. Hem yerli hem ithal kömürle çalışan santraller var. Bizdeki kömürün hem kalorifik değeri ithal kaynaklara göre göreceli olarak düşük. Biz neredeyse taş yakıyoruz.
Siz ne yakarsanız yakın atmosfere gaz ve partiküller bırakıyorsunuz. Bunların önlenmesi için baca filtresi şartı kondu. Önde gelen santraller 1970’lerde ve 80’lerde kuruldu. Santraller özelleştirildi. Elektriğin dağıtımı gibi üretiminde de özelleştirmeye gidildi. Kamunun elindeki santrallerin özel sektöre devrine dair ihaleler açıldı. Bu yolla özelleştirilen santrallere şartlar getirildi. 2010’dan itibaren bu santrallerin AB standartlarına göre metreküpte belli bir karbon ve partikül salabileceği şartlar getirildi. Bunları yerine getirebilmek için özelleştirme sonrasında belirli bir dönemde bunların baca filtresi takma zorunluluğu getirildi.
Talebin üzerindeki arzı nereden kısmaya başlarsınız? Maliyeti en yüksek olanlardan… Burada maliyetine göre üreticiler arasındaki yarışta özellikle yerli kömürle çalışan santraller ortaya çıkıyor. Kömür santralleri daha az çalışınca maliyetlerini karşılayamıyor. Bu şirketler banka kredisi kullanarak yüz milyonlarca dolarlık ödeme yapacaklar. İyi çalışamayan maliyetler ödenemiyor. Basiretli bir tüccarlığın getirdiği şey şudur: Eğer zarar ediyorsan doğru bir öngörüde bulunmamışsın, bunun maliyetini de insanlar ödememeli özellikle partikül olarak ödememeli.
‘Burada hata tek bir kişiye ait değil’
Özelleştirme sürecinde gerek kamunun gerekse bankacılık sektöründeki analistlerin topluca yanılması söz konusu. Yanıltan faktörler neler diye baktığımızda bunda kamunun da suçu çıkıyor ortaya. Bugün geldiğimiz noktada yanılan kim olursa olsun bu partiküller orta ve uzun vadede sağlık giderlerini artırıyor. Yanılmanın nedeni ne? Türkiye’de elektrik tüketimi artmaya devam ediyor ama eski hızı yok. Ancak artış hızı aynen devam edecek deniyordu. Artış hızı yavaşlayınca elektrik talebi de düştü. Bu arada enerjiyi daha verimli kullanmayı sağlayan teknolojiler de çıktı. Özellikle sanayide kullanılan elektrikte verimlilik artınca elektrik talebi artış hızında ciddi düşüşler yaşandı.
Türkiye kendi bölgesinde ölçek olarak büyük bir ekonomi. Yüksek enerji tüketimi var. Bir de enerji kaynaklarında dışa bağımlıyız. Enerji arz güvenliğini sağlamak da en önemli meselelerimizden biri. Eskiden enerji maliyetinden çok arzın yeterli olup olmadığını düşünüyorduk. Hava temizliği sorununu halletmek için birçok değişik faktör var. 50 milyona da hallolabilir 250 milyon dolara da. Filtre takılmaması konusu için 3 yıl daha süre verildi. Ama bu düzenlemeden sonra Çevre Bakanlığı baca gazı filtresi takmayanlara ceza yazılacağını söyledi. Bu işleri yapmazsanız kapatırız askıya alırız dediler. Çevre Bakanlığı’nın da bir ceza yetkisi var. 2.5 yılınız var dediğiniz işletmelere herhalde 2.5 yılın sonunda gitmeyeceksiniz. Bakanlık her an gelip kontrol edecekler. Bu işletmelerin bu yatırımları yapmaları zorunlu.
Türkiye enerji konusunda dışa bağımlı bir ülke. Dolayısıyla bütün dünyada olduğu gibi genel enerji trendlerinden bağımsız değil. Yenilenebilir kaynaklarla fosil yakıtlar arasında mücadele var. Son yıllarda yenilenebilir kaynaklarda artış söz konusu.”