2000 sonrasında doğan nesil, kendinden önceki kuşaklarla karşılaştırıldığında ciddi bir farklılık gösteriyor. Spordan teknolojiye sanattan politikaya kadar hayata bakış açıları, şu anda hayatın içinde aktif rol oynayan kendinden önceki kuşaktakiler tarafından çok da anlaşılamıyor.
2000 yılından sonra doğan Z kuşağı için kaleme aldığı ‘Z: Bir Kuşağı Anlamak’ kitabının yazarı yazar ve araştırmacı Evrim Kuran, Başlangıç Noktası programında gençlerin politikaya bakış açısını değerlendirdi. Kuran, 25 milyondan büyük bir kitlenin oluşturduğu Türkiye’deki Z kuşağına politik yaklaşımların bir şeyleri anlatma empoze etme şeklinde olmaması gerektiğini, onların politikacılar taraf ından dinlenmek istediğini dile getirdi:
‘Kendilerinden önce çözülemeyenleri çözecekler’
“Z Kuşağı şu anda 19 yaşın altında olan, Türkiye’nin 25 milyonunu oluşturan bir jenerasyon. Türkiye nüfusunun en kalabalık kitlesinden bahsediyoruz. Z kuşağına kitabımda biraz daha yerel bakmak istiyorum. Türkiye’nin Z kuşağı dünyanın diğer ülkelerine benzemiyor. Hatta aynı kentin iki ayrı semtinde bile değişebiliyorlar. Küresel köyün kaygılı çocukları bunlar.
Kuşakların oluşumu hep farklılıklar üstüne kurulu. Ben benden önceki kuşağa itiraz etmeliyim ki benden sonra bir şeyler değişsin devinim olsun. Kullandıkları teknolojik aletlere bakarsanız kendilerinden önceki Y kuşağına kıyasla aynı ürünleri kullanıyorlar. Fakat kendilerinden önceki dönemde çözülemeyen sorunları çözebilmek için başka bir kafa yapısına sahipler. Davranış biçimleri öncekilerden farklı. Dünyadan beklenti ve dünyaya verebilecekleri farklı. Önceki dönemin öğretileriyle çok uzun zaman ayakta kalınamayacağını biliyorlar.
‘Z kuşağı etkileşim istiyor’
Son iki seçimde Z kuşağının ilk temsilcileri çok büyük bir oranla sandığa gitti. 32 yaş ortalaması olan bir ülkeye göre TBMM yaş ortalaması yüksek. Son genel seçimlerde bir miktar genç milletvekili girse de siyasetimiz yaşlı. Şu anda siyaset yeni kuşakları sadece seçmen olarak görüyor sadece kampanya yapıyor. Türkiye siyasetinin oluşturduğu politikalarının ilk kullanıcısı ve son kullanıcısı bu kuşak olacak. Türkiye’de büyük ihtiyacımız olan veri odakları kararlar alınması önemli. Dünyanın gelişmiş ekonomilerinde bu kuşakların fikirleri sorularak politikalar oluşturuluyor.
Gençler mizah seviyor mizah kullanalım diyorlar. Ama samimi olmadığınızda bu da saçma sapan bir hal alıyor ortaya karışık bir iletişim çıkıyor. Mizah ve eğlenceli bir dil önemli ama ondan daha önemli bir şey var o da sahici olmak. Otantik lider olunması önemli. Bu kuşağın en önem verdiği konu yapmacık olmamak doğal olmak ve erişilebilir olmak. Türkiye’nin çok önemli yerel yönetim seçimlerinde kampanyanın en önemli sloganı bir reklam ajansından değil Z kuşağının temsilcisi bir gençten çıktı. Takipçi sayıları ve takip ettiklerine bakarsanız erişilebilir olmayı yerine getirmediklerini görebiliriz. Türk siyasetinin fikir liderlerine bakarsanız orası hala onların dinleme değil konuşma yeri. Oysa sosyal medya etkileşimli bir platformdur. Orada dinleme yapmak gerekiyor.
Etkileşimli bir dünya yok burada. İdeal olan kendilerinin bizzat olması, metinlerini kendi tonlarında paylaşmaları gerekiyor. Alternatif bir medya değil artık sosyal medya, ana kuşak. Ben olsam miting meydanlarına daha az, kendileri gibi olmayanların sıklıkla bulunduğu sosyal medyaya daha çok vakit ayırırdım.
‘Siyasiler hep ben haklıyım demeyi bırakmalı’
Z kuşağı için çok geçerli bir şey var: Dünyanın uzun zamandır ihtiyacı olan toplumsal barış ve uzlaşma kültürünü bize hatırlatmak için dünyaya gelmiş bir kuşak bu. Ayrışma değil bir araya gelme dahil edilme onlar için çok önemli. Bunun için siyaset haklıcılık oynamaktan vazgeçmeli. Dünyada bunun örnekleri başladı. Benzemezleri bir araya getiren benzemezlerle ortak akıl yaratan liderler 21. yüzyıl liderleri olacak.
Geleneksel ekonomilerin iş yapma modelleri alaşağı edilecek. 19. yüzyılda kullanmaya başladığımız araçlarla 21. Yüzyılı yönetmeye çalışırsak yaya kalacağız. Ben bu kuşağın bordrolu istihdam edilmesindense çok farklı şekillerde hayata katkı koyacağını düşünüyorum. Proje bazlı ya da freelancer olarak çalışacaklar. Dünyaya iyilikle dokunan markalara yönleneceklerini, boyalı kampanyalara prim vermeyeceklerine eminim.”