Heykeltraş Mehmet Aksoy, 2006 yılında AK Partili Kars Belediyesi'nin talebi üzerine kenti kuşbakışı gören Üçler Tepesi'ne 'İnsanlık Anıtı' yaptı.
2011'de Kars’a giden dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, heykele 'Ucube' dedi ve anıtı yıktırdı. Heykeltraş Aksoy, yıkım üzerine ifade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. 4 ay önce verdiği kararla Aksoy’u haklı bulan Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararı yayınladı.
Gazete Duvar'ın aktardığı habere göre, Aksoy'a 20 bin TL tazminat ödenmesine karar veren Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’de yayınlanan gerekçeli kararında özetle şöyle dendi:
'Sanat eseri taşınabilirdi'
"Heykelin yapılmasına, hukuki statüsüne ve yıkılmasına ilişkin tartışmalar öncelikle kamu kurumları arasında meydana gelmiştir. Devleti oluşturan organ ve kurumların uyum içinde çalışamamaları bireylerin hak ve özgürlüklerine müdahalenin gerekçesi olarak ileri sürülemez. Anayasa Mahkemesi başvuruyu, bahse konu heykelin bulunduğu taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olarak ilan edilmiş olması nedeniyle yıktırılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olup olmadığı yönünden incelemiştir. Somut olayda heykel yıktırılmadan taşınmazdaki kültür varlıklarının korunmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirdi. Sanat eseri tahrip edilmeden başka yere taşınmasının mümkün olup olmadığı araştırılabilir, eserin sahibi olan başvurucu ile ortak bir çözüm bulunması için müzakere yapılabilirdi. Heykelin yıktırılması sürecinde alınan idari kararlarda da mahkeme kararlarında da bu hususların tartışılmamış olması devletin sanat eserinin korunmasına ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğini göstermektedir.
'İfade özgürlüğü gözardı edildi'
Heykelin yapımından yıkılmasına kadar geçen süreçte kamu gücünü kullanan organlar Anayasa’nın sanatsal ifade özgürlüğüne ilişkin hükümlerini göz ardı etmiştir. Üstelik söz konusu heykelin diğer ifade türlerine göre daha fazla koruma görmesi gerekirken yıktırılmasının demokratik bir toplumda gerekli ve son çare olduğu ortaya konulamamıştır. Bu sebeple idari mercilerce ve mahkemelerce alınan kararların ilgili ve yeterli gerekçe içermediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak, kamu gücünü kullanan organlar bir sanat eserinin ve dolayısıyla Anayasa tarafından koruma altına alınmış olan sanatsal ifade özgürlüğünün korunması noktasında gereken hassasiyeti göstermemiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir."