Fakat çarşamba günü Nature dergisinde yayınlanan bir makale, bu şeyin gerçeğe dönüşebileceğinin en büyük kanıtı. Webtekno'dan Ümit Kılınç'ın haberine göre Northwestern Üniversitesi’nde biyomühendis olan John Rogers ve ekibi yeni, kablosuz ve bataryasız 'akıllı deri' üretmeyi başardılar. Bu sayede insan duygularının en yoğun yaşandığı fiziksel dokunuş sanal ortamda da hissedilebilir oldu.
Sanal dokunuş, yumuşak ve esnek bir malzemeye gömülü, hızlı ve programlanabilir bir dizi minyatür titreşimli disk sayesinde gerçekleşiyor. Bu sistem sayesinde üretilen akıllı deri vücuda sensörler sayesinde veri girişi sağlıyor, böylece gerçekten hissediyor gibi oluyoruz.
Böylesine bir teknolojinin de günlük hayattaki yeri yalnızca sevdiklerimizle görüşürken onları hissetmek değil. Sosyal medya, eğlence dünyası, video oyunları ve sanal gerçeklik gibi birçok endüstri de bu teknolojiden faydalanabilir. Yani böyle bir teknolojinin kullanılamayacağı alan yok gibi.
En basit örneğinden sevdiğiniz bir sanatçının klibini ya da konserini evinizdeyken izlediğinizi düşünün. Ya da internetten yaptığınız bir iş görüşmesinde görüştüğünüz kişiyle el sıkıştığınızı hayal edin. Aslında bu teknoloji bir nevi gerçek hayatı sanal hayata taşıyabilme potansiyeline sahip.
Bu teknolojinin bir başka ve önemli noktası da ampute insanlar üzerinde olacaktır. Kullandıkları protezlere bir his algısının eklenmesi, onların bir objeyi ne kadar sertlikle tuttuklarını ya da objenin sıcaklığını ve soğukluğunu hissetmelerini sağlayacaktır. Dolayısıyla teknolojinin yıllar içerisinde ne kadar gelişebileceğini yakından takip etmenin oldukça heyecan verici olduğunu söyleyebiliriz.