Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
- Arzumuz ve temennimiz Müslümanlığı aşılayan bu tür merkezlerin ABD'nin her bir köşesinde yaygınlaşmasıdır.
- Ülkesini sırtından hançerleyen hainlere inat Türkiye'yi burada temsil eden siz kardeşlerime teşekkür ediyorum.
- ABD'deki bu merkez kısa sürede sadece Türklerin değil tüm Müslümanların merkezi haline geldi.
- 2002'den itibaren yurt içinde yaşayan vatandaşlarımızla, sınırlarımız dışında vatandaşlarımıza da farklı bir anlayışlar yaklaştık. Gurbetçi diyerek dışlanmış insanlarımızın anavatanla bağlarını güçlendirmeye çalıştık. Birçok sivil toplum kuruluşumuzu bunun için destekledik, teşvik ettik. Aynı STK'lar bugün bulundukları ülkenin siyasetinde söz sahibi haline geldi.
- Ülkesine ihanet etmediği sürece yurt dışında yaşayan her kardeşimizi bağrımıza bastık. Gerektiğinde pozitif ayrımcılık yaparak yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza sağladığımız hizmetlerin sayısını ve kalitesini artırdık.
- Bugün yurt dışında yaşayan kardeşlerimizin hepsi 17 sene öncesine göre Türkiye'nin gücünü daha fazla hissediyor. Türkiye'nin elde ettiği başarılar, sizlerin buradaki konumunu daha yükseğe taşıyor.
- Zamanla şartlar, talepler ve tehditler de değişiyor. İnsanlarımız artık oldukça geniş bir yelpazede her biri ayrı bir öneme sahip sorunlarla karşılaşıyor.
'Irkçı siyasetçilerin hükümet politikalarına yön verdiğine şahit oluyoruz'
- Siyasi haklara tam manasıyla erişim başta olmak üzere temsile ilişkin sorunlar da kardeşlerimizi endişelendiriyor. Özellikle Batılı ülkelerde neo-Nazi partilerin ve ırkçı siyasetçilerin hükümet politikalarına yön verdiğine şahit oluyoruz. Hemen her gün camilerimizi, Müslümanlara ait iş yerlerine ırkçı saldırıların arttığını görüyoruz. Bunun varabileceği boyuta Yeni Zelanda'da şahit olduk.
- Barış Pınarı Harekatı Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlılığını ortaya koymaktadır. Kürt kardeşlerimize değil, teröristlere yönelik bir harekattır.
- Vatanımızı ve bağımsızlığımızı koruma konusunda baş veririz, başımızı eğmeyiz.
- Sizlerin de takip ettiği gibi Türk-Amerikan ilişkileri sancılı bir dönemden geçiyor. Biz Türkiye olarak müttefiklik ve stratejik ortaklık ilişkisine yaraşır şekilde üzerimize düşeni yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Türk-Amerikan ilişkilerini sabote etmek isteyenlerin oyununa gelmedik. Ancak ülkemizin güvenliği, milletimizin geleceği için hangi adımları atmaktan bir an olsun çekinmedik. Vatanımızı ve bağımsızlığımızı korumak noktasında baş veririz ama asla baş eğmeyiz.
- DEAŞ'la mücadele altında kurulan tuzağı ortaya çıkardık. Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü için tek gerçek ve somut çaba bizim güvenli hale getirdiğimiz yerlerdir. Şu anda 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bunların 3 milyon 650 bini Arap. Bunun dışında Keldani var, Ezidi var, Hristiyan var, bütün bunlar mülteci olarak bizim topraklarımızda. Ayrıca 350 bin de Kürt var. Nereden geldi bunlar, Ayn el-Arab'dan geldi. Bunlar Obama zamanında geldi, biz bunlara da kapımızı kapamadık, desteği biz veriyoruz.
'Kimseyi aldatmanın anlamı yok'
- Bize herhangi bir ülkeden 'Siz bunlara bakıyorsunuz, biz size destek verelim', kimse demedi. 3 milyon 650 bin Arap var, Arap Ligi'nden kimse kalkıp biz destek verelim demedi. 40 milyar doları aşkın harcamamız var, sadece Avrupa Birliği 3 milyar euro STK'lar vasıtasıyla bizdeki Kızılay, AFAD, buralara destekleri oldu. Bunun dışında bir şey yok, lafa gelince laf bol, asıyor kesiyor. Neymiş, Türkiye Kürtlere karşıymış. Yahu benim ülkemde dünyada olmadığı kadar Kürt vatandaş var. Sadece partimden 50 kadar Kürt milletvekilim var benim. Kalkıp da kimseyi aldatmanın bir anlamı yok. Biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik, böyle baktık insana. Bizim böyle bir ayrımı yapma hakkımız yok. Harekâtın ilk günlerinden itibaren ülkemiz hakkında yürütülen kampanyanın arkasında bu gerçekler var.
'El Bab'da 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı derdest ettik'
- DEAŞ'la mücadeleyi biz verdik. El Bab'da 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı biz derdest ettik. Şu anda cezaevlerimizde 2 bin DEAŞ'lı var. Sözde 10 bin DEAŞ'lıyı yok etmişler, nerede yok ettiniz ya? Elbette Türkiye ve Türk milleti geri adım atmayacak, medya ve siyaset aracılığıyla yürütülen kampanyaya izin vermeyecektir.
- ABD'den beklentimiz terör örgütüne verdiği desteği bir an evvel sonlandırmasıdır. Bugün Sayın Trump'a bir kez daha ilettik, gündemimizdeki tüm hususları ele aldık. 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefine bağlılığımızı vurguladık. Her türlü bürokratik engele rağmen ilişkileri ilerletme konusunda hedefimizi teyit ettik, ilişkilerimizi tekrar rayına oturtacağımıza inanıyorum.
- ABD Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyet Bayramımızda aldığı 'sözde Ermeni Soykırımı' kararı utanç verici bir karardır. Milletimizin tarihinde hesabını veremeyeceği bu tür bir kara leke asla yoktur. Biz bütün arşivlerimizi tüm araştırmacılara açtık. Ermenistan'a gelin ortak bir tarih komisyonu kuralım dedik. Tüm iyi niyetimizi ve siyasi irademizi ortaya koyduk. Varsa arşivleriniz siz de açın dedik. Biz açtık. Bizim sadece TSK'nın arşivlerinde 1 milyonu aşkın belge var, buyrun dedik, gelmediler. Niye gelmiyorlar? Çünkü çalışmaya başladıklarında aradıklarını bulamayacaklarını biliyorlar. Buna yaklaşmadılar. Bu iş tarihçilerindir dedik, siyaset bilimcilerindir, arkeologlarındır dedik. Buralarda bu çalışmaların yapılması lazım. Siyasetçi de bu çalışmalar gelir, ona göre karar verir. Onun aksinde atılan tüm adımlar siyasidir, onlar da bize geri adım attırmaz. Bu konu her gündeme geldiğinde siyasetçilerin tarihçilerin yerine geçmemesi gerektiğini vurguladık. Maalesef beklediğimiz karşılığı görmedik. Ermenistan daha dünün devleti, bundan önce değişik yerlerde göçmen olarak dolaşırlardı, Türkiye'de de aynı şekilde göçmen olarak yaşarken zorunlu tehcir yaşandı. Bilir misiniz Türkiye'de 100 bin kadar Ermeni var, 60 bini vatandaşımız, 40 bini kaçak olarak yaşıyor. Biz bu kaçakları deport etmedik, insani davrandık. Ermenistan ülkelerimiz arasında 2009 yılında imzalanan protokolleri imzalamaktan da kaçındı. Diaspora da ülkemizi karalama kampanyasını sürdürdü.
- Alınan kararın tarihi gerçeklerle hiçbir bağı olmadığı aşikardır, bizim nazarımızda yok hükmündedir. Bu tür kararlarla bizi baskı altına almak isteyenler er geç yanıldıklarını anlayacaklardır. Biz işin tarihçiler tarafından incelenip değerlendirilmesi yönünde tutumumuzu sürdüreceğiz. ABD Senatosu 1970'li ve 80'li yıllarda çoğunluğu diplomat ve aile mensupları olmak üzere çok sayıda vatandaşımızı şehit eden Ermeni terör örgütleri tarafından başlatılan kara propagandaya teslim olmamalıdır. Temsilciler Meclisi'nin düştüğü hataya Senato'nun düşmeyeceğine inanıyorum.