Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, gazetecilerin gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:
'Trump özür dilerse, Erdoğan gidebilir'
"(ABD Başkanı Donald Trump’ın mektubuna ilişkin) Resmi olarak, diplomatik yollardan, Türkiye Cumhuriyeti’nden özür dilenir. 'Bu mektupla amaç aşılmıştır, Türk milletine saygımız sonsuzdur, mektup büyük bir talihsizlik eseridir' denir. Erdoğan gidebilir ondan sonra. Mektubu yanında da götürmez. Götürüp ne yapacak yani? Bir de o toplumu aşağılayan mektubu cebine alıp gezecek mi? Yok öyle bir şey. Bu mektuba cevap veremiyorlar. Önce 'Barış Pınarı Harekâtı ile biz mektubun cevabını verdik' dediler. Sonra onun gerçek olmadığı çıktı ortaya. Arkasından AK Parti’nin kurmayları, 'Biz o mektubu çöpe attık' dediler. Sonra çöpte olmadığı da çıktı ortaya. Oturup iki satır yazı yazmaktan aciz bir Saray yönetimi var. Türkiye’nin şanını ve şerefini korumaktan aciz bir Saray yönetimi var. Bu Saray yönetiminin Türkiye’ye hiçbir yararı yoktur. Bugüne kadar bütün eylemleri, bütün söylemleri Türkiye’ye zarar vermiştir."
'Türkiye'nin Erdoğan'dan ibaret olmadığını dünyaya gösterdik'
"Batı, Türkiye deyince sadece Erdoğan’ı görüyor. Son yerel seçimlerde de böyle bir gerçeğin olmadığını bütün dünyaya göstermiş olduk. ABD’nin bu süreç içinde Türkiye’ye yaptırım uygulaması Erdoğan’ın işine yarar. Erdoğan, yaşanan ekonomik krizi, Amerika’ya bağlar. 'Tam ekonomi düzelecekti, 8 milyon kişiye üç gün sonra iş bulacaktık, ah şu Amerika yok mu, geldi yaptırım uyguladı, kusura bakmayın kriz bundan dolayı' diyecek. Kaldı ki bu tür yaptırımların halkımızın gözünde itibar görmediğinin de bilinmesi lazım. Kıbrıs çıkarmasından sonra da Amerika belli yaptırımlar uyguladı ama halk bütünlük içinde karşı çıktı."
'Tezkereye evet dedik, çünkü'
"Tezkereye 'evet' dememiz doğru politikaydı. Biz, Saray hükümetinin bilmediği pek çok gerçeği biliyoruz. İdlib’de, Afrin’de sivil toplum örgütleri var ve bunların harcamalarının büyük bir kısmı AB tarafından fonlanıyor. Orada Suriye halkına olağanüstü güzel hizmetler götürüyorlar. Fotoğraflarını gördüm, bana bilgi verildi. Şimdi eğer askerlerimiz çekilseydi, bu hizmetlerin tamamı yok olacaktı. Biz oradaki Suriyelileri düşünmek zorundayız. Hatay Büyükşehir Belediyemiz o bölgeye düzenli içecek su götürüyor. Türk askeri çekildiği zaman ne olacak oraya? Oradaki insanlar da Türkiye’ye gelecekler. Çekilmenin Türkiye’ye maliyeti çok daha ağır olacaktır. Dolayısıyla askerlerin o bölgede kalmasının, hem bizim hem o bölgede yaşayan, özellikle kadın, çocuk, yaşlı insanlar için zorunlu olduğu gerçeğini gördük. O çerçevede kararımızı verdik."
'Ortadoğu politikası iflas etmiştir'
"(İktidarın Suriye politikasının sonuçlarına ilişkin) Suriye konusunda başta konulan hedefle, bugün geldiğimiz nokta arasında Türkiye ciddi bir uluslararası itibar kaybına uğramıştır. Başta konulan hedef, Suriye’nin demokratik bir yapıya kavuşmasıydı. Suriye’ye barışın, huzurun gelmesiydi. Bunu sağlamak için de ABD, Suudi Arabistan, Katar, Türkiye ortak hareket ettiler. Geldiğimiz noktada ne barış var ne demokrasi var. Kendi toprağını terk eden bir Türkiye var ve 3 milyon 600 bin Suriyeli gerçeği var Türkiye’de. Bu başarı mıdır, başarısızlık mıdır? Ortadoğu politikasında Türkiye, iflas noktasına gelmiştir. Türkiye burada büyük bir başarısızlığa imza atmıştır. Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük bir başarısızlık olmamıştır. Bunu kabul etmemiz gerekiyor."