“AB içindeki mevcut durum, Brexit, bu örgütün artık 20 yıl önce göründüğü kadar çekici olmadığını gösterdi. AB’nin önde gelen ülkeleri, Türkiye’nin saflarına alınmasını frenliyor ve her türlü boykot ediyor ve Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı olan kendi davranış kurallarını dayatıyor. Bu yüzden Türkiye yönetiminin, hatta sadece iktidardaki parti değil tüm siyasi güçlerin artık AB ve sözde ortak Avrupa’nın geleceği ile ilgili hiçbir illüzyonu kalmadığını düşünüyorum. Onlar artık sadece kendi ulusal çıkarlarına odaklanmış durumda”.
Tek bir AB ülkesinin, halihazırda Türkiye’de bulunan 4 milyon Suriyeli sığınmacı konusunda yardımda bulunmadığını ve Türkiye’yi bu sorunla yalnız bıraktığını vurgulayan uzman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yüzden Türkiye, biriken sorunlar tek başına, AB’nin onayını aramadan çözmek zorunda kaldı. Öncelikle sığınmacı sayısı giderek arttı, sorumluluk ve sosyoekonomik sonuçları ise sadece Türkiye’nin omuzlarına yattı. Ayrıca Türkiye, Kürt oluşumların sınırda, Türkiye’nin egemenliğini tehdit eden bağımsız politik güce dönüşmesinin sonuçlarıyla karşı karşıya kaldı. Bu, Türkiye için sorun haline gelirken AB yine görmezden geldi”.
Bunun sonucunda halihazırda AB’nin Türkiye’ye etkisinin minimum seviyede olduğunu ve yaptırımlar ile tehditlerin artık etkili olmayacağını söyleyen Podberezkin, bu konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“ABD’nin Türkiye’ye karşı uydurabileceği yaptırımlar şartlılık niteliğini taşıyacak. Ayrıca böyle yaptırımlar, çok sayıda Türkün yaşadığı Batı Avrupa ülkelerini çok kötü vurabilir. Türkiye, geleceğini Güneybatı Asya’da özel role iddiası olan bağımsız bölgesel güç olarak görüyor. Elbette bu politika sadece AB ülkeleriyle değil, bu role iddiaları olan İran ve Suudi Arabistan gibi yakın ve uzak komşularla da zorluklara yol açabilir. Türkiye son yıllarda ekonomik olarak liderler arasına girmeyi başardı ve diğer güçlere bakmadan bağımsız politika yürütebiliyor. Türkiye, ekonomik güç açısından artık Almanya ve Fransa’ya yaklaşmış durumda, askeri ve nüfus gücü açısından da bu ülkelerle eşit. Bu yüzden Türkiye’nin neden Almanya ve Fransa tarafından yönetilen AB’nin küçük partneri olması gerektiği kesinlikle anlaşılmıyor”.
