Türkiye'nin Suriye harekatına açıkça geçit verirken, bir yandan bunu sınırlandırmaya soyunan ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara'ya yolladığı Amerikan heyeti, Türk hükümeti ile bir 'uzlaşma' sağladı.
Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik hakaret ve tehditlerle dolu 9 Ekim tarihli mektubunun yarattığı infiale rağmen Erroğan'ın Trump'ın Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşmesi dikkat çekerken, Trump yönetimi ABD ile Suriye Kürtleri arasındaki 'uzlaştırıcı' olarak kendini konumlandırdı. Pence liderliğindeki Amerikan heyetinin YPG ile istişare eşliğinde yürüttükleri Erdoğan ve Türk heyetiyle görüşmeleri sonrasında 13 maddelik bir ortak açıklama duyuruldu.
Suriye hükümetinin Türkiye'nin harekatla elde ettiğinin ötesindeki bölgelerde kontrolünü önlemeye yönelik olduğu değerlendirmeleri de yapılan uzlaşmaya Rusya Federasyonu'nun nasıl tepki vereaceği merakla bekleniyor. Cumhurbaşkanı'nın 22 Ekim salı günü Soçi'de yapacağı Putin görüşmesine 'elini yükselterek gideceği' yorumları eksik değil.
Gelişmeleri uzun yıllar Suriye'de görev yapmış Artı TV yorumcusu ve Diken internet sitesinin yazarı Musa Özuğurlu ile konuştuk.
‘KÜRTLER ARASINDA ANLAŞMAYA YÖNELİK ORTAK TEPKİ YOK’
Musa Özuğurlu'ya göre Türkiye-ABD ortak açıklaması, uzlaşmanın uygulanmasına dair soru işaretleri de barındıracak şekilde geride bir dizi 'soru işareti' bıraktı. Özuğurlu Suriyeli Kürtlerin kendi aralarında anlaşmazlıklar yarattığını söylediği bu açıklama sonrası çekilme alanını kimin dolduracağının önemli bir sorun oluşturduğunu belirtti:
“Birtakım soru işaretlerini doğuracak. Malum her gelişme yeni birtakım olasılıklara yol açma potansiyelini taşıyor. Dolayısıyla şimdi böyle bir pozisyonda acaba bu işin tarafları açısından durum ne olabilir diye sormamız lazım. Amerika Birleşik Devletleri tamamen askerlerini çekerse, oradan çıkmış olacak ve geriye Türkiye, Rusya, Şam ve Kürtler kalacak.
Peki, Suriye ordusu acaba ilerlemeye devam edecek mi, etmeyecek mi? Eğer SDG ile Şam arasında yeniden bir gerginlik söz konusu olur ve SDG bu anlaşmaya dayanarak Şam’a biz önceki tavrımızda değişikliğe gidiyoruz derse, bu durumda tam da sahada bulunan ve artık yan yana bulunan Suriye ordusu ile SDG güçleri arasında bir çatışma olur mu? Değilse daha geniş anlamda Suriye ordusu o bölgelere yönelik bir şey başlatır mı? Şam ile SDG arasındaki ipler tekrar kopar mı? ü
Türkiye’nin kaygısı silahlı yani militanların bir şekilde oradan uzaklaştırılması. Türkiye sivil halka karşı bir tavrı olmadığını ifade ediyor. Ama aynı zamanda Türkiye’nin birtakım merkezlerde olduğunu da biliyoruz şu anda. O merkezlerde diyelim ki YPG’liler herhangi bir şekilde sivil olarak yaşamaya başlarsa, silah bırakırsa ne olacak?
‘SURİYE ORDUSUNA YÖNELİK DIŞARIDAN BİRTAKIM SALDIRILAR OLABİLİR’
Özuğurlu'ya göre son gelişmelerin ardından Suriye ordusunun artık geri adım atması mümkün değil. Ancak ABD'nin SDG'yi kontrol ettiğini anımsatan Özuğurlu, ABD'nin çekilmesi sonrası Suriye'ye geçen avantajın bundan böyle Türkiye'ye geçebileceğine işaret ettiğini söyledi. ABD'nin bu uzlaşmayla Suriyeli Kürtlerin Şam ile uzlaşmasının önüne de set çektiğini belirten Özuğurlu, ABD'nin de planlarına engel olması halinde Suriye ordusunu yeniden vurabileceğinin altını çizdi: “Suriye’nin son gelişmelerden sonra geri adım atması mümkün değil. İkincisi Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’ye eski pozisyonunda olduğu gibi müdahale edebilmesi de mümkün değil. Dolayısıyla SDG ile Suriye arasındaki Deyri Zor ile ilgili olarak bu anlaşmanın olmadığı yönünde kendileri de böyle bir ifade kullanıyordu. Böyle bir ihtilaf bu sefer Suriyeli Kürtleri birbirine düşürecektir. Muhtemelen de daha önceki pozisyonda Amerika Birleşik Devletleri’nin çekilmesi sonrasında avantajın Suriye’ye geçtiğini ifade etmiştik.
Dışarıdan birtakım saldırılar olabilir Suriye ordusuna yönelik. Amerikan askerleri az sayıda orada olsalar da olmasalar da. Ama Amerika bir şekilde bunu sağlamaya çalışabilir. Çünkü dikkat edelim Türkiye’nin de aynı şekilde Kürtlere yönelik SDG, YPG’ye yönelik saldırısına Amerika Birleşik Devletleri karşı çıktı ve bunu durdurmaya çalıştı. Zaten bunun sonucu olarak ateşkes sağlandı. Bu durumda Trump, bir yandan Türkiye’yi kaybetmek istemiyor bir yandan Kürtlerle ilgili olarak tepkileri azaltmak istiyor. Aynı zamanda hatalı bir karar aldığını düşünmeye başladı. O zaman işi Suriye yönetiminin üzerine yıkmak istiyor olabilirler.”
‘ŞAM NE OLURSA OLSUN TÜRKİYE’Yİ ORADA TUTMAMA KARARINDA’
Özuğurlu'ya göre, Şam yönetimi Türkiye’yi bölgede tutmama konusunda kararlı. Özuğurlu, Türkiye'nin bölgede ABD gibi görülmeye başlanacağını söylerken, Ankara'nın 'tokistan' gibi konut projeleri planlarının ise pratikte mümkün olmadığını dile getirdi. Özuğurlu, salı günkü görüşmede Putin'in de Erdoğan'ı Adana mutabakıtanı geri dönme konusunda uyaracağı görüşünü taşıyor: “Eğer şu an için düşünecek olursak evet ama yarın ne olacağını bilemeyiz. Resulayn, Tel Abyad, Kobani’yi düşünelim, buralar bu insanların toprakları, buraya geri dönecekler. Suriye yönetimi ne olursa olsun Türkiye’yi orada tutmama kararında. Daha önce yetkililerin ifadelerini de biliyoruz konuyla ilgili olarak.
Buseyna Şaban’ın en son Al Mayadeen’e verdiği röportajda da böyle bir anlaşmayı tanımayacaklarını ifade ediyor zaten. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde şu anda Amerika’nın pozisyonu neyse Türkiye’nin pozisyonu da o olabilir. Amerika’ya nasıl herkes tepki gösterdi ve çıkartmaya çalıştıysa, Türkiye için de böyle bir durum söz konusu olabilir.
Rusya’nın Suriye’nin egemenliği çerçevesinde hareket edeceğini düşünüyorum. Çünkü Rusya’nın zaten bugüne kadarki mücadelesi bu şekildeydi, sürekli bunu vurguluyorlardı. Türkiye’nin operasyona başlamasıyla bunu daha şiddetlice vurguladılar.
Son olarak da 5-10 km’lik bir şerit sadece telaffuz edildi ki bu da Adana Mutabakatına bir gönderme. Muhtemelen Salı günkü görüşmede Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bunu tekrar önerecek ve Türkiye’nin o bölgede kalmasını belki isteyecek. Ama ona da vurgu yaparlarken geçici ifadesini de kullandılar. Uluslararası hukukun bir ülkeye başka bir ülkeden gelen tehlikeyi gidermek üzere girme meselesinin geçici olduğu vurgusunu da yaptılar. Türkiye’nin o bölgede tıpkı şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nin kalamaması gibi ilanihaye kalabilmesi bana çok da gerçekçi gelmiyor. Bölgedeki aslında kimse istemiyor. Bir şekilde 30 km içeriye itilecekler, doğal olarak da geri dönmek isteyecekler aslında. o veya bu vadede, dolayısıyla bu şu anda bir kazanım gibi görünebilir, Erdoğan istediğini almış gibi görünebilir. Ama önümüzdeki günlerde yeni birtakım sorunların doğacağına kaçınılmaz şekilde bakabiliriz.”







