Türkiye'nin Suriye harekatı etrafındaki uluslararası tepkiler ve gelişmeleri Dr. Erhan Keleşoğlu ile konuştuk.
‘TRUMP KENDİ EKİBİYLE ZIT DÜŞMÜŞ OLDU, BİR NEVİ OTORİTESİ SARSILDI’
Erhan Keleşoğlu, Türkiye'nin aslında böylesi bir harekat için uzun süredir ABD'yi 'zorladığına' işaret etti. Erdoğan'ın Trump ile görüşmesinden aslında ortada Washington yönetiminin Suriye harekatına onayı vermediği sonucunun çıktığını değerlendiren Keleşoğlu, Türkiye liderinin beyanı üzerine Trump'ın Ankara'ya 'IŞİD'in sorumluluğunu yıktığı' görüşünü dile getirdi. Keleşoğlu'na göre, Ankara'nın Suriye harekatı bu anlamıyla ABD'nin boyun eğmek zorunda kalması ile gerçekleştirilen 'tek taraflı bir girişim':
“Türkiye esas itibariyle birkaç seneden beri Amerika’yı zorlamaktaydı. Amerika’nın Suriye Demokratik Güçleri’ne vermiş olduğu destekten ötürü kendi ilkeleriyle çeliştiğini, Suriye Demokratik Güçleri’nin PKK güçlerinin bir uzantısı olduğunu sürekli dile getiriyordu. Kendi hukuku ile çeliştiğini söylüyordu Türkiye. En sonunda da Trump geçen sene Suriye’den çekilme açıklaması yapmıştı. Bu Amerikan müesses nizamının direnişiyle karşılaşınca sürekli ertelenmişti. En sonunda Türkiye anlaşılan o ki tek taraflı olarak Suriye’ye müdahale kararı aldı ve bunu Trump’a da Erdoğan telefonda deklare etti. Şu karıştırılıyor bence; Trump buyurun girebilirsiniz diyerek bir şeyde bulunmadı, Erdoğan biz giriyoruz siz de ona göre tedbirinizi alın dedi. Anlaşılan o ki bir güvenlik mekanizması yürürlüğe konmuştu Amerikan ile Türk yetkililerle Ağustos ayında. Hatta Türkiye tarafında bir ortak harekat merkezi bile oluşturulmuştu. Taraflar beraber devriye görevi yapıyorlardı hem hava hem kara devriyesi. Türkiye sürekli bunun yeterli olmadığını Amerikan tarafına anlatmış, Amerikalılar da Türkiye’yi caydırmak için sürekli sözlü tebligatlarda bulunmuşlar. Sızdırılan şeylerden anladığımız kadarıyla en sonunda Erdoğan, tek taraflı olarak Türkiye’nin askeri müdahaleye geçeceğini Trump’a söylemiş. Trump pazarlıkçı bir başkan, karşılığında siz de IŞİD militanlarının, IŞİD ile mücadelenin sorumluluğunu alırsınız. Trump’a anlaşılan denmiş ki 120 km eninde 30 km derinliğinde bir alanı kontrol edeceğiz. Zaten Amerikan Savunma Bakanı Esper de bu görüşü doğruladı. Yani Türk tarafının tek taraflı beyanı bu, Amerika Birleşik Devletleri ile karşılıklı anlaşılarak yapılmış bir şey değil. Amerikalılar boyun eğmek durumunda kalıyorlar. Trump boyun eğerken aynı zamanda buna razı gelmediğini söylüyor. Bütün bu yaptırım meselesi, sonrasında olanlar da buradan çıkıyor. Bir küresel güç ile karşı karşıyasınız, onun rızası hilafına bir iş yapıyorsunuz, karşılığında da Kongre’nin, Demokrat ve Cumhuriyetçilerin köpürmesi beklenir oluyor. Trump da açıkçası direnmemiş buna. Erdoğan bunu kendisine deklare ettiği zaman sert çıkarak buna direnmemiş, o zaman siz de IŞİD’in denetimini alırsınız demiş. Trump sürekli bu sınırlar dahilinde derken bana belirttiğiniz sınırların ötesine geçmediğiniz takdirde benim açımdan problem yok demiş. Ama tam da orada problem çıkıyor. Trump kendi ekibiyle zıt düşmüş oluyor. Suriye operasyonunu bitirme konusunda bir türlü ikna edemediği ekibiyle zıt düşmüş oluyor. Bu dünya kamuoyu önünde yaşanıyor. Bir nevi Trump’ın otoritesi sarsılıyor. O yüzden bize bir ikircikli ruh halinde davrandığını söylemek lazım.”
‘BATI İTTİFAKI, TÜRKİYE’Yİ ELİNİN TERSİYLE KARŞI CENAHA İTMEK İSTEMİYOR’
Suriye harekatıyla birlikte dünyadan tepkiler yağarken, özellikle ABD yaptırımları meselesi Keleşoğlu’na göre 'tartışmalı'. Keleşoğlu, Batı blokunun Türkiye'yi kendi elleriyle Avrasya kanadına yönlendirmek istemediğine dikkat çekerek, bu nedenle bazı yaptırımlar uygulansa bile bunların sınırlı kalacağı görüşünü dile getirdi. Keleşoğlu, Türkiye'nin Ukrayna'dan Yemen'e uzanan hatta önemli bir ülke olduğunu anımsattı:
“Trump’ın açıkladığı çelik ithalatına yönelik vergi artırımı ve 100 milyar dolarlık ticaret hedefinin açığa alınması açıkçası çok ciddiye alınır noktalar değil. Ancak bugün Hazine Bakanı Mnuchin, ‘Bu yaptırım meselesi biraz çetrefilli bir mesele’ demiş. Yani Amerikan tarafı da Türkiye’yi kaybetmek istemiyor. Bu çokça tartışılan bir mesele hem Avrupa Birliği içerisinde hem ABD içerisinde. Türkiye’nin eksen kayması içerisinde mi olduğu, batı ittifakından tamamıyla uzaklaşmış olduğu mu tartışmaları yaklaşık 10 senden beri yapılagelen tartışmalar. Bu tartışmalar dönüyor dolaşıyor şurada kitleniyor. Türkiye, kaybedilmek için fazla büyük bir ülke. Hem fazla nüfus hem büyük bir pazar hem jeopolitik açıdan batı ittifakı açısından çok önemli bir yerde duruyor. Kırım’dan, Ukrayna’dan Yemen’e kadar olan bir fay hattı söz konusu. Bu fay hattında küresel ve bölgesel güçler arasında çatışmalı bir süreç yürüyor. Bu manda bu jeopolitik çatışma sahasında batı ittifakı da Türkiye’yi rahatlıkla elinin tersiyle karşı cenaha itmek istemiyor. İşin dönüp dolaşıp geldiği yer bu. O manada ben yaptırımların sınırlı kalacağını düşünüyorum. Türkiye’yi yönetenlerin bu konumu bildiğinin idrakinde olarak aynı zamanda onu bir yerde sınırlandırmaya çalışıyorlar. Bir sınırlandırma bir gem vurma mekanizması da devrede. Tatlı sert oyun söz konusu.”
‘AB YİNE TÜRKİYE KONUSUNDA ORTAK BİR GÖRÜŞE SAHİP DEĞİL’
Avrupa Birliği (AB) içerisinde birçok konuda çatlaklar olduğuna değinen Keleşoğlu, AB ülkelerinin Türkiye’nin operasyonuyla ilgili ortak bir görüşe sahip olmadığını belirtti. Ancak tek tek ülkelerin silah satışını askıya aldıklarına işaret eden Keleşoğlu, Türkiye’nin savunma sanayinin ara mallarının Batı kaynaklı olduğunu söyleyerek yaptırımların zorlayıcı olacağını dile getirdi:
“Avrupa içerisinde özelikle savunma, güvenlik ve dış politika konularında çatlaklar olduğu çok bariz. Amerika’nın Irak müdahalesinden itibaren bu tartışılagelen bir husus. Avrupalılar dış politika ve savunma alanında anlaşamıyorlar ve kendi aralarında çıkar ihtilafları, anlaşmazlıklar su yüzüne çıkıyor. Yine aynısı yaşandı, Türkiye konusunda bir ortak görüş hakim değil. Ancak özellikle Avrupa’nın ileri gelen büyük devletleri Fransa, Almanya ve İngiltere. Biraz önce bir haber düştü, Birleşik Krallığın Türkiye’ye silah ihracatını askıya aldığına dair konfirme edilmeye ihtiyacı var herhalde bu haberin. İtalya’nın da katıldığını biliyoruz, İskandinav ülkeleri de katıldı. Dolayısıyla Türkiye’nin savunma sanayisi açısından zorlayıcı olacağını yakın vadede bunu düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin savunma sanayisi büyük oranda batı ülkelerinden yüksek teknolojili ara mal parça ithalatı üzerine kurulu. Teknoloji transferi gibi meselelerde çoğunlukla batılı ülkelerle işbirliği içine giriyor. Bu Türkiye’nin savunma sanayini zorlayacaktır diye düşünüyorum."
'ARAPLAR DA DESTEKLEMİYOR, SADECE İHVAN HATTINDAN DESTEK VAR'
Ankara'nın arkasına Arap alemini de alamamış göründüğünü belirten Keleşoğlu, sadece İhvan hareketinin hakim olduğu ülke ve siyasi yapılardan destek alınabildiğine işaret ederek, Ankara için epey 'derin bir yalnızlığın' sözkonusu olduğunu vurguladı:
"Arap dünyasını da karşısına almış durumda Türkiye. Arap dünyası içinde bu harekata kayıtsız şartsız destek veren Katar’ı gördük ve Filistin’den de Hamas’ın destek açıklamasını gördük. Libya’da Türkiye’nin destek verdiği ihvancı Trablus hükümetin desteği söz konusu. Onun haricinde çok yalnız kalmış durumda hem Arap dünyasında hem Batı dünyasında. Şu an Bakü’de Erdoğan. Kayıtsız şartsız destek veren ülke sayısı sınırlı."
'RUSYA DA 'KABUL EDİLEMEZ' TANIMINI KULLANDI'
Keleşoğlu, son olarak Rusya'nın da Türkiye'nin harekatını 'kabul edilemez' bulduğuna işaret ederken, Ankara için 'epey derin bir yalnızlığın' söz konusu olduğuna vurgu yaptı:
"(Cumhurbaşkanlığı sözcüsü) İbrahim Kalın değerli yalnızlık diyordu ya, epey derin bir yalnızlık söz konusu. Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev'den de bir açıklama geldi, Şam yönetimi ile Kürtler arasında Rusya’nın arabuluculuk yaptığını açıkladı. Rusya ve Türkiye arasında bir anlaşma olmadığını söyledikten sonra da Türkiye’nin operasyonu için kabul edilemez tanımını yaptı. Dolayısıyla o cenahta da işler iyi gitmiyor.”