Türk yargı kurumlarını Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile güvence altına alınan hak ve özgürlüklere uyumlu olacak şekilde güçlendirerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sistemini destekleme ve gelişmesine katkıda bulunmayı amaçlayan "Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Ortak Projesi"nin kapanış konferansı, İstanbul'da gerçekleştirildi.
Kapanış konuşmasını yapan Yıldırım, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru sisteminin güçlendirilmesini amaçlayan bu projenin genel olarak amacına ulaştığını söyledi.
Hem kapasite geliştirme hem de farkındalık yaratma anlamında bu projenin tüm yargı bileşenlerine ve tüm katılımcılarına ciddi katkılar sağladığını düşündüğünü ifade eden Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Elbette bu yetmez. Bundan sonra başka projelerin bu konuda yapılmasında sonsuz fayda var. Aslında bireysel başvuru bir sistem değil, yargı sistemimizin bir alt sistemi. Tüm sistemler gibi girdisi var, süreçler var, çıktıları var. Biz daha ziyade, benim görebildiğim kadarıyla süreçler ve çıktılar üzerinde yoğunlaşıyoruz. Bu sistemin en önemli meydan okuyucu yönü, en önemli sorunu girdiler. Yani başvuru sayısı. Bu nasıl azaltılabilir? Bunu azaltmanın yolu da işin böyle teknik yönüne girmeden zihniyet anlamında diyorum, hak temelli ve vicdan temelli bir yargı kültürünün yerleşmesi lazım. Bu yargı kültürü, tüm yargı bileşenleri alt düzeyden en yüksek düzeye kadar yerleşmedikçe biz daha burada çok projeler üzerinde konuşuruz ve dağılırız. Bireysel başvurunun 7. yılındayız. Daha yeni bir sistem ama doğum ve emekleme süreçlerini aştı, çocukluk çağında ve ergenliğe doğru ilerlemekte. Yedi yaşındaki bir sistemin sorunları tartışılabilir. 17. yılında da sorunları tartışılabilir ama biz burada olmayacağız. 17. yılında da bu sistemin sorunları ile ilgili tartışmalar yapılacaksa demek ki bir sonraki nesil yargı ile ilgili ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacaktır diye düşünüyorum."
Yıldırım, yapılan kamuoyu araştırmalarının Türk yargı sistemine güvenin son derece düşük olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, genel olarak Türkiye'de yaşayan insanların Türk yargı sistemine pek fazla güvenmediğini söyledi.
Bunun çok ciddi bir sorun olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Yapılan bir akademik araştırmaya göre henüz yayınlanmamış ve benim okuma fırsatı bulduğum, yaklaşık üç binden fazla insan üzerinden yapılan bir araştırma bu. Gelir düzeyi, yaş ve eğitim seviyesi arttıkça yargıya olan güven daha da azalmakta. Bu muhtemelen beklentilerin yükselmesi ve karşılanmaması ile ilgili bir durum ama ciddi bir durumu işaret etmekte ve en belki de çarpıcı sonuç; herhangi bir şekilde yargı sisteminin bir parçasıyla ilişkiye giren kişilerle hiçbir şekilde yargı sistemiyle ilişkide bulunmayanlar arasında ciddi bir güven farklılığı var. Yargıyla muhatap olanların yargıya güveni, muhatap olmayanlara göre çok daha düşük" dedi.
Bunların projenin çözebileceği konulan olmayabileceğini söyleyen Yıldırım, "Ama sistemi bir bütün olarak düşündüğümüzde girdi üzerinde de bence yoğunlaşmamız gerekiyor, süreçler ve çıktı daha ziyade yargı bileşenlerinin çözebileceği, üzerindeki denetimlerinin daha yüksek olduğu bir konu. Girdi konusunda bizim yapabileceklerimiz nispeten sınırlı ancak ve ancak verilen kararların icrası ve bu icraların da sahada karşılık bulmasıyla beki bu girdi meselesini çözülmesinde bir katkısı olabileceğini düşünüyorum" diye konuştu.
Bu projenin Türkiye'deki tüm yargı paydaşlarını bir araya getirdiğine dikkati çeken Yıldırım, normalde bu bileşenlerin bir araya gelmesinin kolay olmadığını ve bu projenin çok faydalı olduğunu belirtti.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Politika ve İşbirliği Daire Başkanı Mikhail Labov ise projenin 45 ay 10 gün sürdüğünü ifade ederek, ortak anlayışla sürecin ilerlediğini, konusu, süresi ve tartışmalarıyla benzersiz bir proje olduğunu söyledi.
Labov, şunları anlattı:
"Bireysel başvuru sistemi Türkiye'de ilk kabul edildiğinde ben ve başka ülkelerden arkadaşlarım Türkiye'yi o kadar çok kıskandık ki Türkiye'nin sözleşmeye tam uygun olarak, iç hukuk yollarını tüketmek için böyle bir mekanizmaya sahip olmasını bir çok kıskandık. Birçok ülkede halihazırda bu mükemmel usul yok. Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürlüğü olarak bu projeye dahil olmaktan çok mutluyum. Tabii daha çözülmesi gereken meseleler var ve bunları tartıştık. Kararların icrası meselesine dikkati çekmek gerekiyor. Hem yürürlüğe sokmak hem de kararları uygulamak çok önemli. Kararlar gerçekten anlamlı bir biçimde ifade edilmeli ve uygulanmalı. Tabii burada hukuki gerekçenin ne olduğunu da söylemeli."