Özellikle Emine Bulut cinayeti sonrası bir kez daha gündeme gelen 'dizilerde kadına şiddet sahneleri' konusunda en çok eleştiri alan dizilerden 'Sen Anlat Karadeniz'in senaristi Erkan Birgören, Duvar'dan Filiz Gazi'ye konuştu:
Şiddet sahneleri niçin yazılıyor? Ya da niçin yazıyorsunuz?
Bu söylediğinize karşılık televizyonun bilinçlendirmeye katkısı olması gerektiğini savunanlar var. Kadın cinayetlerinin bu derecede yüksek olduğu, her türlü şiddetin yaşandığı bir ülkede daha dikkat etmek gerekir de deniliyor. Yani illa olanı yansıtmayın önerisine ne diyorsunuz?
Şiddet sahneleri izleniyor. Alıcısı var. Sizce niye?
Tabii ki izleniyor. Şiddet her zaman çekicidir. Şu an neredesiniz?
Evdeyim Erkan Bey.
En son ne zaman camdan dışarı baktınız?
Sizi aramadan evvel. Beş dakika önce falan yağmuru seyrettim.
Reytingleri kast ediyorsunuz?
Evet. Tam rakamları bilmiyorum ama atıyorum: 1. Bölüm 7 reytingdi. Yani parmak kırıldığı bölüm. İkinci bölüm iki katına çıkıyor reyting.
Yani izleyici şiddetin devamını seyretmek istedi?
Aynen öyle. İzlemek istiyor çünkü. “Ben bunu lanetliyorum, ben böyle şeyleri televizyonlarda görmek istemiyorum.” İyi de kardeşim 7 reyting veren de sensin, bir bölüm sonra 14’e fırlatan da sensin.
Sosyalizmin yaşandığı S.S.C.B’de 'Halkın seviyesine inersen mahvolursun' şeklinde tanımlanan bir kültürel inşa projesi vardı. Çıtanın yüksek tutulmasından bahsediyorum ki yeniden kültür yaratılabilsin, alışkanlıklar değiştirilebilsin. Bu fikre ne diyorsunuz?
Biraz önce söylediğim Hikmet Şimşek örneğini tekrarlamak istiyorum. Televizyonda olabilseydi olurdu.
Peki yazarken, eleştirilere karşı otosansür uyguladığınız oluyor mu?
Türkiye’de yaşananların bir nedeninin de televizyondaki şiddetle alakası olduğu söyleniyor. Bu yoruma katılıyor musunuz?
Yakın çevrem örneklerinden bağımsız cevabım yekten “Hayır” değil. “Olmaz” diyemem. Hatırlıyorsanız, bir karakterin cenaze namazı kılınmıştı. O derecede de ciddiye alınıyor. Buna ne diyorsunuz?
Bu sadece Türkiye’ye özgü bir şey değil. Bulgaristan’da da Köle İsaura'nın serbest kalması için Bulgar halkı para topladı. Dünyada özdeşleşmeyi abartmak zaten vardır. Televizyon seyircisinin büyük bir kısmı aslına bakarsanız orta yaş üstü kadınlar ve teenage denilen 13- 19 yaş aralığındaki çocuklardır. Belirli entelektüel seviyeyi aşmış insanlar televizyonu daha çok aptal kutusu ya da anneannesinin deli saçması dizilerini seyrettiği kutu olarak görür. Gider Netflix’te, Blu TV’de Game of Thrones seyreder. Çünkü onun zekasına o hitap ediyordur. Kendini öyle kodlamak, kimlik sahibi olmak keyifli bir şeydir. Ne kadar zeki olduğunun altını çizer. Romantik komedilere bir bakın. Hep şöyledir: Çok yakışıklı, çok kaslı, çok zengin bir adam ortalama zekaya sahip bir mahalle kızının köpeği olur. Onun aşkından geberir, yanar tutuşur. Asla onu aldatmaz. Bu gerçek değildir.
O halde niye hep bu bahsettiğiniz hikaye dönüp dönüp yazılıyor?