Tasarının Suriye hükümeti ve Rusya askerlerine karşı uluslararası insani hukukun ihlal ettiğine ilişkin suçlamalar için zemin oluşturduğunu belirten Zaharova “Ateşkesin ihlali halinde tedbir alınacağına dair tehditte bulunuluyor, yani kalan teröristlerin saldırılarına karşılık verilmesi imkânını ortadan kaldırılıyordu. Tasarıda Rusya, Türkiye ve İran’ın Astana formatında, Suriye’de siyasi istikrar sağlanması adına gösterdiği çabalar gözardı ediliyordu” ifadelerini kullandı.
'TERÖRİSTLER KORUNMAK İSTENİYORDU'
Zaharova, Belçika, Almanya ve Kuveyt’in bu girişiminin arkasında insani konuların siyasi amaçla kullanılması, egemen Suriye’deki bölücü hatların güçlendirilmesi ve teröristlerin tam bir yenilgiden korunması isteğinin yattığını vurguladı.
'BİZİM TASARIMIZ ABD YÜZÜNDEN KABUL EDİLMEDİ'
Zaharova, Rusya ve Çin’in bu tasarıya karşılık olarak sunduğu, İdlib’de ateşkese yönelik tasarının da ABD’nin baskısı yüzünden kabul edilmediğini ifade etti.
Zaharova "Rusya ve Çin, kabul edilmesi halinde 20 Eylül’de yürürlüğe girecek ve teröristlere karşı askeri operasyonları kapsamayan bir ateşkes tasarısı teklif etti, ancak kabul edilmedi. ABD temsilcilerinin BMGK üyelerine oylama sürecinin çıkmaza girmesi ve yapıcı bir tartışma yoluna girmemesi için baskı yaptığına dair bilgimiz var" dedi.
Zaharova, her şeye rağmen Rusya’nın Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin sağlanması, ülkeye barışçıl yaşamın dönmesi ve terörle mücadelenin başarılı şekilde tamamlanması için yardımlarına devam edeceğini de vurguladı.
Daha önce Belçika, Almanya ve Kuveyt de İdlib ile ilgili kendi tasarılarını sunmuştu. Ateşkesin 21 Eylül yerel saate 12.00’da başlamasını öngören bu tasarıda ayrıca uluslararası insan haklarına saygı gösterilmesi talep edilirken, terörist ilan edilen gruplarla ilgili ise net bir durum belirtilmemişti. Tasarı, Rusya ve Çin’in 'hayır' oylarıyla kabul edilmemişti.
