Özcan, “Bu bir kurgu roman, vakalardan oluşan bir roman değil ya da kişisel gelişim kitabı değil. Aşka dair konulardan bahsediyorum ama aşkın insanı, kendisiyle yüzleştirdiği derinliği var. Bu derinlik üzerinden temalara bakıyoruz kitapta. Klasik aşkın seyrinden yola çıkıyorum. Benim isteğim okurda farkındalıkları yaratabilmek” ifadelerini kullandı.
Kitabında geçen felsefe derslerine ilişkin olarak Özcan, “Günümüzde sürekli kullan-at tarzı aşklar yaşıyoruz. Klasik aşk örüntüsü, insanı kendi içine döndüren bir deneyim yaşatıyor” diye konuştu.
‘SUÇLULUK DUYGUSUNDAN SIYRILMAMIZ LAZIM, HATA YAPABİLİRİZ’
“Hiçbir şart ve koşul olmadan kendiliğinden gelişebilen bir duygudur aşk” diyen Özcan, “Gerçekte aşk nasıldır? Bir insana ne yapar? Biz buna niye aşk deriz? Bunu okuyucuya vermek istedim” şeklinde konuştu.
Özcan, şöyle devam etti: “Bizler insanız ve kusurlu varlıklarız. Hiçbir zaman kusursuz bir varlık olamayacağız. O nedenle de iyilik yapamamışız, bir yerde yanlış yapmışız çok önemli değil. Bunu insani zaaflar olarak görebiliriz. Önemli olan hatada ısrarcı olmamak. Suçluluk duygusundan sıyrılmamız lazım, hata yapabiliriz. Hepimizin hata yapma şansı ve özgürlüğü var. Hatada ısrarcı olmak başka bir şeye giriyor.
Biz insan olarak tanrısallığı oynasak da nasıl olamayacaksak; yapay zeka da insan olamayacak. Bu nedenle insanı derinlemesine inceliyoruz. İnsanı farklı kılan ne? Yapay zeka, neden insansı özelliklere bürünemez? Ulaşacağımız nokta, daha derin bir bilgelik. Belki vicdan, insanı farklı kılan.”