İzmir İl Müftüsü Recep Rüştü Balkan, şehirlerinde kadınların cuma namazı kılabilmek için talepleri olduğunu ve bu yönde hazırlıklar yaptıklarını anlattı. Balkan, “Kadın vaizlerimiz, kadın müftü yardımcılarımız 81 ilde çalışıyorlar ve son derece güçlü dini bilgilere sahipler” dedi.
“Diyanet İşleri Başkanlığı bu ülkenin çimentosudur” diyerek konuşmasına devam eden Balkan, yaptıkları çalışmalardan da söz etti.
“İzmir’de cuma namazını cami de kılmak için kadın kardeşlerimizden gelen yoğun bir talep var ve ben bunun kesinlikle hak olduğunu düşünüyorum. Bu gereklilik çerçevesinde tüm çalışmalarımızı yapıyoruz. İlçe müftüleriyle yaptığımız toplantılarda aldığımız karar doğrultusunda İzmir’de kadınların cuma namazı kılabilecekleri ortamların ve mekânların hazırlanması noktasında kesin bir karar aldık ve bu kararın uygulanması talimatını verdik.
Bu yöndeki hazırlıklarımız ve çalışmalarımız devam ediyor. Kısa bir zaman sonra bütün camilerimizde kadın kardeşlerimiz namazlarını kılabilecekler.
Dinimizin gerekliliklerinin gerçek din insanlarından öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu vesile ile tüm hanım kardeşlerimize şunu söylemek istiyorum ki; dini konularda öğrenmek istediklerini veya kendileriyle ilgili rahatlıkla soru sorabilecekleri kadın personellerimiz var. Aile dini rehberlik büromuz var. Kadın vaizlerimiz, kadın müftü yardımcılarımız 81 il de çalışıyorlar ve son derece güçlü dini bilgilere sahipler. Ayrıca hemen hemen her mahallede Kur’an kurslarımız var. Ayrıca İzmirlilerden gelecek her talep için elimizden geleni sonuna kadar yaparız.
İzmir il müftülüğü olarak güzel projeler yürütüyoruz. Bir tanesi Şakran kadın cezaevinde anneleriyle birlikte kalan küçük çocuklarımıza yönelik. Bu çocuklarımıza Kur’an kursu açtık, anneler de mutlu oluyor çocuklar da.
Ben İzmirlilerden şunu istiyorum ; ‘Dindar bir çocuk yetiştirmek istemiyorum’ diyen ebeveynlere tavsiyem çocukların temel dini bilgi noktasında herkes asgari düzeyde mensubu olduğu İslam dininin temel bilgilerini öğrenmeli, çocuklarımıza doğruyu ve güzeli öğretelim ki başkalarından öğrenmek zorunda kalmasınlar. Devletin eliyle, Diyanet eliyle bizim verdiğimiz kurslarımıza göndersinler ve öğrenmelerini sağlasınlar.
Biz kimseyi yobaz yetiştirmiyoruz. Devletin, Diyanet'in ortaya koymuş olduğu sınırları çerçeveleri belli hakiki bilgilerle çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. En azından kul hakkını bilsin, yola çöp atmaması gerektiğini bilsin, ışıklarda birbirlerinin hakkına tecavüz etmesin, bunların hepsi kul hakkıdır, anneye babaya saygıyı öğrensin. Dolayısıyla dinin bu konudaki bakış açısını bilmeli çocuk.
'TIBBİ TEDAVİLERİNİ YAPTIRIYORUZ'
Kurtulmuş gençlerin ailelerinin dualarını, mutluluklarını anlatmak mümkün değil. Aslında sonuca bakarsak hiçbir ayrım yapmadan tüm gençlerimizin bu durumdan kurtulmalarını sağlayıp onları ödüllendiriyoruz. Tıbbi ve manevi durumlarında tam iyileşme sağlandığında onları Umre’ye gönderiyoruz. Fakat sadece bizlerin değil bu konuda toplumun topyekun duyarlı olması gerekiyor.
'DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI BU ÜLKENİN ÇİMENTOSU'
Çocuklarınızı Diyanet'e, yani devlete emanet edin. Diyanet İşleri Başkanlığımız çok hassas çalışıyor. Elbette eksikliklerimiz olabilir ama her geçen gün eksikliklerimizi giderip sürekli gelişen ve kendini yenileyen bir kurum olması için ciddi çalışıyor.
Din ve Atatürk birbirinden ayrı tutulamaz. Hiç kimse Atatürk dinsiz diye itham edemez, çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kuran Atatürk’tür. Diyanet İşleri Başkanlığı sırf bunun için korunup muhafaza edilmesi gereken bir kurumdur. Bugün Atatürkçüyüm diyen her bir kişinin Diyanet İşleri Başkanlığı'na ve Genelkurmay Başkanlığı'na sahip çıkması gerekiyor.”