Türkiye ve AB mevzuatları arasındaki tüm çelişkilere rağmen Ankara’nın Brüksel için politik olarak çok önemli olduğunu söyleyen uzman, yine de AB’nin, Türkiye’nin uyguladığı iç ve dış politikayı yanlış bulduğu için onu saflarında görmek istemediğini belirterek bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
“Tüm bunlar, Türkiye’nin yakın gelecekte AB üyesi olmayacağını gösteriyor. Ama AB, bölgedeki bu denli güçlü bir aktörün politik bağlılığına ihtiyaç duyuyor. Tam da bu yüzden AB içinde üst seviyelerde, Türkiye’nin belirli koşullarda Avrupa ailesine katılabileceği tezi destekleniyor. Aslında AB idaresi çok seçici, özellikle mevcut kriz döneminde ve görüşlerine göre hiçbir ek soruna ihtiyaçları yok. Bu, 500 milyonu geçen nüfusa sahip birliğin ekonomisi iflas eşiğinde”.
'AB, HER SEFERİNDE BİR ŞEKİLDE ÇIKIŞ YOLU BULUP YENİ YÖNTEMLER ÜRETİYOR'
Slovenya Cumhurbaşkanı Borut Pahor’un ‘Türkiye’ye AB içinde özel statü verilebileceği’ ifadelerinin aslında AB yönetiminin duruşunu yansıttığını söyleyen uzman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle karşılaştırmaların ve tekliflerin Slovenya Cumhurbaşkanı’ndan gelmesi çok garip, çünkü politik ağırlığı yok. Üstelik başta Bosna-Hersek ve Sırbistan olmak üzere Balkan ülkelerinin AB üyesi olması gerektiğini söylüyor. Elbette, onlarca yıldır AB’ye girmeye çalışan ve sürülen koşulların büyük kısmını yerine getiren Türkiye için bu tür karşılaştırmaları duymak gönül kırıcı. Slovenya Cumhurbaşkanı’nın Brüksel’in talimatını yerine getirdiğini düşünüyorum, çünkü bu tür nezaketten uzak teklifin Brüksel’in ağzından çıkması çok daha sert karşılanabilirdi. Bu yüzden söz konusu tezin, Doğu Avrupa ülkelerinden birinin dile getirilmesine karar verilmiştir”.