Sendikacılık yaşamında her zaman “önce Türkiye, önce işçi” ilkesiyle hareket ettiğini vurgulayan Atalay, “Hayatım boyunca ülkemi de işçiyi de satmadım, satmam, sattırmam” diye konuştu.
TÜRK-İŞ NE İSTEDİ, NEYE İMZA ATTI?
Cumhuriyet'in haberine göre Türk-İş, en düşük ücretlerin 3 bin 500 liraya yükseltilmesi, tüm kamu işçilerine seyyanen brüt 300 lira zam, ilk 6 ay yüzde 15, ikinci, üçüncü ve dördüncü 6 aylarda enflasyon artı 3 puan refah talep etmişti.
İmza atılan anlaşmayla ise, ücreti 3 bin 500 liranın altında olan işçiye 150 lira iyileştirme, tüm işçilere ise bu yılın ilk 6 ayı için yüzde 8, ikinci 6 ayı için yüzde 4 oranında zam, 2020'nin ilk ve ikinci 6 ayı için ise yüzde 3'er ve enflasyon farkı oranında artışta karar kılınmıştı.
İmzalanan sözleşmenin mükemmel olmadığını, eksikleri bulunduğunu belirten Atalay, şunları söyledi: “Türkiye ciddi bir ekonomik kriz içinde. Sözleşme böyle bir krizin içinde imzalanmış bir sözleşmedir. Bütün sektörlerde işçi çıkarmaların yaşandığı bir ortamda imzalanmıştır. İşçinin ekmek teknesini korumayı da düşündüğü koşullar söz konusudur. İşçiler bir yandan maaşlarına zam isterken diğer yandan ekmek teknelerini de korumayı esas almışlardır. Toplusözleşme görüşmeleri en az hasarla atlatılmıştır. İşçinin isteği doğrultusunda hareket edilmiştir. Sözleşme sonrasında beni hedef alanlar oldu. Hemen şunu belirteyim. Bana saldıranların yüzde 90’ı işçi değil. Onların asıl amaçları başka. Ben başından beri Türkiye’yi savunduğum için, Mehmetçiğin arkasında durduğum için beni hedef aldılar. Terörü destekleyen gruplar. Bunların saldırısı beni etkilemez.”
'VATANDAŞ, TÜİK'İN ENFLASYON RAKAMINA İNANMIYOR'
Vatandaşın ve işçinin TÜİK’in enflasyon rakamlarına inanmadığını, rakamlarla ilgili olarak herkesin kafasında soru işareti bulunduğunu hatırlatan Atalay, iyi niyetli işçilerin ve vatandaşların zam oranları ile ilgili kaygılarının da TÜİK rakamlarına duyulan güvensizlikten kaynaklandığını belirtti.
TAŞERON İŞÇİLERİNİN DURUMU
Toplusözleşmede en önemli eksikliğin taşeron işçilerinin toplusözleşmeden yararlanamaması olduğunu ifade eden Atalay, kadroya geçen taşeron işçilerin mağdur olmasının en büyük üzüntüsü olduğunu bildirdi. Atalay, mikrofona yansıyan konuşmasının da yanlış değerlendirildiğini kaydederek şu açıklamayı yaptı: "Bakandan zammı kendisinin açıklamasını istedim. Bakan çıktı, zammı açıkladı, bana döndü, 'Bir şey söyleyecek misin?' dedi. Benim söyleyecek bir şeyim yok, ne söyleyeyim de ortalığı karıştıracağım. Laf şu, ben kadrodan geçen taşeronları buraya yazdıramamışım, benim problemim o. Ben zaten oraya oturmuşum, imza edeceğim. 17 adam imza atmış, herkes benim yanımda, gizli kapaklı bir iş yapmıyorum ki. 'Neyi söyleyeyim' dedim. Onu söylesem kamu sözleşmesi mi bu, taşerondan kadroya geçenlerin sözleşmesi mi bu? Bunun adı kamu sözleşmesi ama ben onu aldığım zaman gündem değişecek. Ben de gayriihtiyari herkesin duyacağı şekilde bunu söyledim. Dediler ki 'Bu ne?' Ben hiçbir şey demedim. Dediğim şu; 'Taşeronu halledemedim, yazdıramadım."
'S-400'LERE DESTEK İSTEYECEĞİM'
Bugüne kadar izlediği çizgiden taviz vermeyeceğini söylyen Ergün Atalay, şu mesajları verdi: “Benim tutumum nettir. Emeklilikte yaşa takılanların haklarını savunmaya devam edeceğim. Taşerondan kadroya geçenlerin, geçici işçilerin haklarını her ortamda dile getireceğim. Hayat pahalılığından şikayetlerimi sürdüreceğim. Kazdağları'ndaki doğa katliamına itiraz ederken terör örgütünün ormanları yakmasını da gündeme getireceğim. Teröre karşı mücadele eden Mehmetçiğin arkasında duracağım. S-400’lerin ülkeme getirilişine destek vereceğim. Bizim bu ülkeden başka gidecek yerimiz yok. Her zaman önce Türkiye diyeceğim.”