“Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 yılında kurulurken bağımsızlığını üç ülke, yani İngiltere, Türkiye ve Yunanistan garantiledi. İngiltere, Kıbrıs bir zamanlar İngiliz kolonisi olduğu için; Yunanistan ve Türkiye ise iki ana topluluk olan Rum ve Türkler için... Kıbrıs’ın ikiye ayrılmasından sonra Türkiye’nin doğal olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının sorunları ile ilgili endişeleri sona ermedi. Sondaj çalışmaları konusu ise her açıdan adanın Türk kesimini ilgilendiriyor.”
Kvaşnin’e göre, sondaj çalışmalarının mali bir mesele olması nedeniyle herkesi, hatta konuyla doğrudan bağlantısı olmayan ülke ve kuruluşları dahi ilgilendirmesi mantıklı bir durum.
Kvaşnin “Hidrokarbonların yüksek değeri nedeniyle, dünyanın birçok bölgesinde çok sayıda çatışma ortaya çıkıyor. Kıbrıs sahanlığındaki hidrokarbonlarla ilgili bu sorun, Avrupa düzeyine ve hatta uluslararası bir düzeye ulaştı. Gaz sondajı konusuna gelince, burada ne adanın Rum tarafında ne de Türk tarafında bulunan büyük yatırım kaynakları söz konusu. Bu nedenle dünyadan hem Avrupalı hem de ABD’li büyük gaz şirketleri konuya dahil oldu” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE, AVRUPA VE ABD’YE KARŞI YALNIZ’
Türkiye’nin bu konuda Avrupa ülkeleri ve ABD karşısında yalnız kaldığını belirten Kvaşnin “Bu meselede finansal ve jeopolitik çıkarlar gibi birçok hususun birleştiğini anlamak önemli. Sözgelimi ABD, gaz sondaj projesi ve Avrupa’ya gaz sevkiyatı konusu ile son derece ilgili, zira bu proje ile Rus Gazprom ile rekabet oluşacak. Bu durum ABD’lileri oldukça cezbediyor. Böyle bir bölgede gaz sondajı ve Avrupa pazarına gaz sevkiyatı konusu ekonomik bir mesele olmaktan çıkıp siyasi bir meseleye dönüşüyor. Söz konusu yatakların geliştirilmesi büyük Avrupa pazarına açılma amacını da beraberinde getiriyor ve bu nedenle siyasal bir meseleye dönüşmesi kaçınılmaz.”