Bugüne dek Andrey, yalnızca güzel sözlerle anıldı. İnsanların anılarında her daim güvenebilecekleri gerçek bir dost; sakin, aklı başında ve kabiliyetli birisi olarak kaldı. Peki, bizlere Andrey’in çocukluk yıllarından söz edebilir misiniz?
Size kendini pek açan, anlatan biri değil miydi?
Hayır hayır, bizim ailede herkes böyle kapalıdır. Andrey eve geldiği zaman selamlaştıktan sonra bilgisayarının ya da kitaplarının başına otururdu, sesi duyulmazdı. Kendisine bir şey sorduğunuzda ilgisini çeken bir şeyse yanıtlar, değilse yanıtsız bırakırdı. Oldukça güzel konuşurdu. Bir keresinde buraya geldiğimde bana iyice dökülmüş, candan konuşmuştu, onun konuşmasını dinlemek hoşuma giderdi. O kendi kendini yetiştirdi, gelişmesi için bizim ona sunacak imkânımız yoktu, her şeyin üstesinden kendi gelirdi.
Sıcak bölgelerde muhabirlik yapmak istediğini dile getirdiğinde onu bu fikrinden vazgeçirmeye çalıştınız mı?
Ölüm haberini aldığınızda nasıl hissettiniz?
Olanları nasıl öğrendiniz?
Kimi zaman kendi içimden Andrey ile konuşuyorum, bana iyi geliyor. Donbass’a gidip kabrini* ziyaret ettiğimde kendi kendime, “İşte Andrey, artık özgürsün, seni serbest bırakıyorum” demiştim. Ancak o benim oğlum ve ondan kopamıyorum. Hep benimle kalacak. Ağlamak istemezdim, ancak gözyaşlarımı tutamıyorum.
*Donbass’ta Andrey’in öldürüldüğü yere yapılan anıt mezardan bahsediyor. Andrey’in mezarı Moskova’da bulunuyor.