"Radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin internet ortamından sunumuna ve iletimine; medya hizmet sağlayıcılara yayın lisansı, platform işletmecilerine de yayın iletim yetkisi verilmesine ve söz konusu yayınların denetlenmesine ilişkin yönetmeliği birçok açıdan faydalı bir adım olarak değerlendiriyoruz." ifadesini kullanan Altun, yönetmeliğin esas olarak yayın hizmetleri alanında ifade ve haber alma özgürlüğü başta olmak üzere çeşitliliği, çoğulculuğu, rekabeti güvence altına alması ve kamu menfaatini koruması boyutuyla öne çıktığını belirtti.
'ÇAĞ DIŞI OLARAK NİTELENDİRİLMESİ DENETİMSİZLİKTİR'
Altun, özellikle çocukların ve gençlerin gelişim sürecinde söz konusu yayınlar aracılığıyla maruz kalabilecekleri zararlı içeriklere karşı alınması gereken tedbirlerin de yeni yönetmelikte düzenlendiğine işaret etti.
Dijital teknolojilerin eşi benzeri görülmemiş bir hız ve etki ile yaygınlaşmasının, beraberinde denetimsizlik, yasal boşluklar, keyfi uygulamalar ve devletlerin sosyal medyayı düzenlemesine ilişkin ilkeler konusunda hararetli tartışmaları da beraberinde getirdiğine değinen Altun, bu tartışmalarda sıklıkla bu alana yönelik denetimin "çağ dışı" olduğu iddiasının karşılarına çıktığını kaydetti.
Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Oysa günümüzde dijital ekosistemin yeni ve hayati gerekliliklerinden biri de özellikle küresel içerik sağlayıcıların, kullanıcı menfaatini önceliklendiren düzenlemelere tabi tutulmasıdır. Dolayısıyla 'çağ dışı' olarak nitelendirilmesi gereken ilke 'denetim' değil aksine 'denetimsizlik'tir. İnternet ve sosyal medya platformları yalan haber, nefret, aşırıcılık, terör propagandası ya da cinsel içeriklere yönelik otomatik bir denetim sistemi uyguladıklarını iddia etse de bunun çoğu zaman yeterli olmadığı aşikar".
'İNTERNET KULLANICISI ÇOK BOYUTLU ÇEVRİMİÇİ TEHDİTLERE KARŞI KORUMAYI HEDEFLİYOR'
Bu nedenle birçok ülkede içeriğin denetlenmesi ve içerik üreticilerinin lisanslanmasına yönelik çeşitli düzenlemeler ve bu yönde çalışmaların mevcut olduğuna işaret eden Altun, buna ilişkin dünyadaki örnekleri şöyle aktardı:
"Örneğin, İngiltere'de zararlı içerik konusunda kurallara bağlı kalmayan sosyal medya şirketlerine yüklü para cezası ve hizmet engelleme gibi yaptırımları da içeren yasa taslağı parlamentoya sunuldu. Almanya’da 2018 başında yürürlüğe giren NetzDG yasası ile yasadışı içerikleri 24 saat içerisinde kaldırmayan bireyler 5 milyon avroya kadar, şirketler ise 50 milyon avroya varan para cezasına çarptırılabiliyor. Avrupa Birliği de Görsel-İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi'nde yaptığı değişiklikle sosyal medya üzerinden yayıncılık yapan şirket ve kişileri bağlayıcı bir dizi tedbiri uygulamaya aldı. ABD'de ise özellikle çocukların cinsellik, şiddet ve uyuşturucu temalı yayınlara karşı korunması amacıyla Netflix ve YouTube gibi platformların içeriklerinin kısıtlanması için kanun teklifi sunuldu. Dünya örneklerinde de görüldüğü üzere bu düzenlemeler çocuklar ve gençler başta olmak üzere, her yaştan ve gruptan internet kullanıcısını çok boyutlu çevrimiçi tehditlere karşı korumayı hedefliyor.
Dijital platformların sunduğu yenilikçi olanaklardan faydalanırken, çevrimiçi risklerden korunmak için tedbirler almak hem kullanıcıların hem bu hizmeti sunanların hem de devletlerin sorumluluğundadır. Dijital mecraların da geleneksel medyada olduğu gibi bir lisanslama sürecine ihtiyacı olduğu kuşkusuz. Ülkemizde de bu düzenleme ihtiyacına karşılık yapılan çalışma çerçevesinde artık bir lisanslama ve denetim süreci izleniyor olacak. Bunun yanı sıra bilhassa yurt dışı merkezli yayıncıya kayıt ve veri temini sorumluluğu getirilmesi, kamu menfaati ve güvenliğinin korunabilmesi için vazgeçilemez bir unsurdur. Çünkü merkezi yurt dışında bulunan yer ve erişim sağlayıcılardan veri temin edememek ülkemizde de internet vasıtasıyla işlenen suçlarla mücadeledeki en önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bunların kayıt altına alınmasına yönelik her adım önemlidir".
'DENETİM DÜZENLEMESİ ZORUNLULUK OLARAK ORTAYA ÇIKIYOR'
Bu alana yönelik düzenlemelerin, güncellenerek anlamlı ve tutarlı bir bütün oluşturmalarının sağlanması ya da denetimsizliğin giderilmesinin, sadece teknolojiyi kullananların değil üretenlerin de uluslararası standartları yakalaması açısından olumlu bir gelişme olduğunu vurgulayan Altun, "Söz konusu platformlar üzerinden dezenformasyonlarla ülkemizi hedef alan, terör örgütlerinin örtülü ve açık propagandalarına yer veren içerikler yayınlandığına çok defa şahit oluyoruz. Türkiye'deki genç nüfusun büyüklüğü dijital yayın platformlarının iştahını kabartırken, bu alana yönelik bir kontrol ve denetim düzenlemesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor" dedi.
Türkiye'de de bütün bu hassasiyetler ışığında, kamu yararı ve kamu güvenliği ilkesi de odağa alınarak hazırlanan yönetmeliğin birçok fayda ve imkan sağlayacağına olan inancını ifade eden Altun, "Düzenleme içeriğinin son derece anlaşılır ve standartlarının uygulanabilir olması da tartışmayı verimsizleştirecek olası bilgi kirliliklerine karşı önemli bir avantaj sağlamaktadır. İnternet ortamındaki yayınlarda hem bireylere hem de dijital platformlara sorumluluk yükleyen bu düzenlemenin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz." diye konuştu.