Astana garantörleri Türkiye, Rusya ve İran'ı Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da bir araya getirecek olan 13. Astana Garantörleri Zirvesi’ne günler kala Rusya Genelkurmay Başkanlığı'ndan açıklama geldi. Genelkurmay Başkanlığı yetkilisi Sergey Rudskoy, Rusya ve Türkiye’nin Suriye’deki militanların ateş güçlerini yok etmek adına nokta atışı operasyonlar düzenlediklerini söyledi. Türkiye ve Rusya arasındaki bu önemli işbirliğini Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, Sputnik'e değerlendirdi.
‘RUS GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’NIN AÇIKLAMASI, TÜRKİYE TARAFINDAN DOĞRULANMADI’
Ağar, Rus Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamalarının Türk tarafından doğrulama gelmediğine işaret ederek “Türk tarafı bu konuyla alakalı bir açıklama yapmadı. Özellikle İdlib bölgesinden benim haber alabildiğim kaynaklardan bunu teyit eden bir bilgi söz konusu değil. Yani bu bir gerçek mi yoksa, Türkiye, Rusya ve İran arasında bir işbirliğine dair zirve öncesi yapılan bir niyet açıklaması mı, bilemedim. Ama bildiğimiz birşey var. Türkiye, İran ve Rusya’nın bir şekilde ‘terörist örgüt’ olarak kabul ettikleri bazı yapılar var. Bu yapılarla ilgili olası bir takım etkiler söz konusu olabilir mi? Mümkündür, olabilir. Ama böyle bir müdahalenin son derece hassas olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘İDLİB’DE TERÖRÜN VAR OLMASINI SAĞLAYAN KOŞULLAR ORTADA KALDIRILMALI’
“İdlib’de terörist yapılarla mücadele, sorunu derinleştiriyor” diye Ağar “Bir gerçek var. Terörist diye tanımlanan yapıların varlığıyla mücadele, özellikle İdlib gibi bölgelerde sorunu çözmüyor. Aksine sorunu derinleştiriyor. Örneğin, bir tane HTŞ’liyi öldürdüğünüz zaman, HTŞ bu travmayla beraber 10 tane adam kazanabiliyor. Siyasi süreç bu anlamda büyük bir önem kazanmış durumda. Bence teröristle değil sadece terörle mücadele edilmeli. Yani terörün var olmasına neden olan koşulların ortadan kaldırılmalı. Toplumsal anlamda güvenliğin, istikrarın, refahın sağlanması, cehaletin ortadan kaldırılması gibi temel ana başlıklar altında özetleyebileceğimiz bir mücadeleye ihtiyaç var. Bu Suriye ve Irak’ta şu ana kadar yapılmadı” dedi.
‘SURİYE’DE ANAYASA OLUŞUMUYLA İLGİLİ KARARLILIK ŞART’
Suriye’de anayasal süreçle ilgili kararlılık gösterilmesi gerektiğine işaret eden Ağar “Anayasa oluşumuyla siyasi süreciyle ilgili bir kararlılığa ve bununla ilgili bir umuda ihtiyaç var. Bu olmadığı sürece, herkesin elindeki toprağı kapma üzerine inşa edilmiş bir strateji travmaları, sorunu derinleştirmeye devam edecektir. Bu da Suriye’nin iki yakasının bir araya gelmesi engelliyor. Bundan da YPG/PKK gibi Suriye’nin içsel yapısını bozacak bir örgüt kazançlı çıkıyor. Buna izin verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Halbuki İdlib'de yaşayan travmatik kitlenin Suriye’nin üniter yapısını bozmak gibi bir refleksi yok. Öte yandan, YPG/PKK, rejim tarafından muhatap alınmaktan çok kolayca fayda sağlayacak bir yapı. Tel Rifat’ta, Haseke’de YPG/PKK’yı kabul eden bir rejim fotoğrafı görüyoruz. Rejimin üniter yapısını bozmaya çalışan bir örgütü muhatap almak yanlıştır. Ben İdlib ve rejimin PKK/PYD’yi yok edebilecek güçte olduğuna inanıyorum. Bundan çok uzaklar ama başka çare yok” ifadelerini kullandı.
‘SURİYE’NİN ÜNİTER YAPISINI BOZMAYA ÇALIŞAN YPG/PKK’YA ODAKLANILMALI’
Beşar Esad yönetiminin BM nezdinde “meşru taraf” olduğunun altını çizen Ağar “Suriye’nin üniter yapısını bozmaya çalışan YPG/PKK’ya karşı ortak bir güç haline gelinmesi şart. Ancak anladığım kadarıyla, herkes gücünün yettiğiyle uğraşıyor. YPG/PKK’yı destekleyen ABD ile uğraşmaktansa, İdlib’dekilerle uğraşmak daha kolay geliyor. Öyle bir refleks var ama bu çözüm değil. Bu bağlamda, Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama gibi önemli bir sorunu var. Türkiye, bu ateşin kendisini sarabileceğinin farkında. Yani Sünni radikalizm üreten örgütlerin veya etnik radikalizm üreten PYD/YPG’nin olmadığı bir siyasi çözüm şart. Bu umudun korunması şart. Ancak Amerika, orada davetsiz misafir. ABD’nin Suriye’deki varlığı da uluslararası hukuka göre illegal. Bunu herkes biliyor ama bir güç uygulaması var. Sorun orada” diye ekledi.