24 Haziran 2018'de düzenlenen Cumhurbaşkanlığı seçiminde mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı CHP adına yarışan ve yüzde 30.6 oranında oy alan Muharrem İnce, Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı.
– İktidar tarafında sistemin revizyonu gündemde…
Cumhurbaşkanının partili olma hali kalkarsa, sistem demokratik içeriğe kavuşur mu? Muhalefet 16 Nisan'da bu düzeni kuran tüm maddelere itiraz etti. Hepsine ‘hayır' dedi. Bu çizgide kararlı olmak zorundadır. Anayasa değişikliğini, yeni siyasal partiler ve seçim kanununu gündemimize almalıyız.
– CHP seçimlerin kazanan partisi oldu…
Unutmayalım ki “Millet İttifakı” başarmıştır. İttifakı dikkate almadan yapılacak analizler yanlış olur. Sayın Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, büyük başarı gösterdiler. Tehdit edildiler, iftiralara maruz bırakıldılar. Alınlarının akıyla, o süreçten çıktılar. AKP ve MHP ittifakı, parlamenter sisteme dönme taleplerine kulakları tıkar ve bugünkü gibi devam ederse, önümüzdeki seçimlerde 2002'de partilerinin yaşadığı çok sert düşüşü yaşarlar.
– Nasıl mesela?
AK Parti, parti olma özelliğini kaybetti. Yaşanan ekonomik kriz, dış politikadaki sıkışmışlık, içerideki toplumsal kutuplaşma, adaletsizlik ve eşitsizlik üzerine kurulu toplumsal yaşam Türkiye'yi siyasette yeniden yapılanmaya zorluyor. Alttan yukarıya doğru, yeni bir siyaset anlayışı gelişiyor, gençler bunu sahiplenmiş durumda. Geleceklerine güvenle bakmak istiyorlar. Ülkede kavga istemiyorlar. 24 Haziran'da benimle, 31 Mart'ta İmamoğlu ile kendilerini ifade ettiler.
– İmamoğlu'nun başarısının sırrı nedir?
– Herkes 31 Mart akşamı ile 24 Haziran akşamını karşılaştırdı…
Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye genelinde yapılan bir seçimdi. Sadece Cumhurbaşkanı adayları değil, partiler de milletvekili seçimi için yarıştı. Muhalefet ittifak yapmadı, kendi adaylarıyla girdi. Yüzde 30.6 benim, dolayısıyla CHP'nin aldığı oydur. 31 Mart'ta alınan oylar ise ittifakın oylarıdır. O seçimde halkla muhatap olan cumhurbaşkanı adayıyla, asıl işi yürüten örgüt arasında organik bağ yoktu. 31 Mart'ta, adaylar aynı zamanda sandık örgütlenmesini de kendileri kurdular. İyi de yaptılar! 24 Haziran'da sonuçlarla ilgili bilgi akışı genel merkez tarafından yapıldı. 31 Mart'ta bu yapılmadı. Çünkü örgüt, adayın emrindeydi.
– Herkesin eleştirdiği o gece kaybolmanız oldu…
'TÜRKİYE YAŞAYIP ÖĞRENDİ'
– Türkiye için “her şey çok güzel” olacak mı?
Olacak. Artık daha kararlı, bilinçli bir Türkiye var. Yeni bir nesil, onlarla birlikte yeni değerler siyasete geliyor. Din istismarcılığının artık alıcısı kalmamıştır. CHP'yi şeytanlaştırmanın, AKP'yi makul yapmadığı görülmüştür. Türkiye rasyonel bir toplum olma yolunda harekete geçti… Öfkenin, kinin çağdaş bir devlette siyaset olmadığını yaşayarak öğrendik.
– 24 Haziran'ın üzerinden bir yıl geçti. Siz aynı zamanda öğretmensiniz. Erdoğan'a nasıl bir karne verirsiniz?
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevindeki performansı nedeniyle sınıfta kalmıştır! Seçim sürecinde vermiş olduğu sözler, yaptığı vaatleri ile gerçekleştirdiği performans arasındaki uçurum açısından. Erdoğan, seçimden önce cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, Türkiye'nin evrensel standartlarda bir hukuk devletine dönüşmesi için gerekli adımların atılacağını söylemişti. Bugün Türkiye adeta kapalı bir hapishaneye dönüştürüldü! Hukuk yok.
Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yetkilerin tek elde toplandığı bir devlet yapısının bürokrasiyi azaltacağı ve kamu hizmetlerinin hızlı ve etkin hale geleceğini vaat etmişti. Bugün gelinen noktada, kamunun omurgası çöktü! Yirmiye yakın bakanlıktan Cumhurbaşkanlığına gönderilen binlerce evrak onay için bekliyor. Kamu hizmetleri aksıyor, vatandaş derdine çare bulamıyor. Cumhurbaşkanı devlet yönetiminden de sınıfta kalmıştır.
Yüzde 9 civarlarında olan işsizlik oranı geçen 9 ay içinde yüzde 14.7'lere ulaştı. Erdoğan işsizlik konusunda sıfırı çekmiş ve sınıfta kalmıştır! Erdoğan, hayat pahalılığındaki artışla, enflasyon dersinden de sınıfta kalmıştır! Bütün bunlar olurken, milli gelirde de azalma yaşandı. Erdoğan Merkez Bankası Başkanı'nı görevden alacak kadar faizlerle kavga etmesine rağmen Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasından sonra, yüzde 12 civarlarında olan faizler yüzde 24'lere yükseldi. Döviz kurlarında da durum aynı. Her ikisinde de yine kocaman birer sıfır aldı.
Son olarak bir sıfır da ‘dış politika'ya! Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığıyla Türkiye'nin iyi ilişkisinin olduğu ne bir komşusu kaldı, ne de stratejik olarak aynı grupta yer aldığı bir müttefiki… Erdoğan, bütünleme hakkını bile elde edemeden sınıfta kalmıştır.