AK Partili Bozdağ, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin 3. yıl dönümü yaklaşırken, o gece yaşananları Demirören Haber Ajansı'na (DHA) anlattı.
Bozdağ, 15 Temmuz darbe girişiminden önce de Türkiye'de darbe teşebbüslerinin yaşandığını belirterek, "Ama TBMM bombaya muhatap olmamıştı. Ne Türkiye'nin düşmanları, ne de hainler, Türkiye'nin içindeki teröristler, bugüne kadar TBMM'ye ne karadan, ne havadan bomba atmamışlardır. İlk defa 15 Temmuz 2016'da darbe teşebbüsü sırasında FETÖ teröristleri havadan TBMM’yi bombalamıştır. O yönüyle bir ilktir" dedi.
'ERDOĞAN ÖLMEYİ GÖZE ALDI'
"Bu, Türk halkının demokrasiye, anayasaya, Meclisine, seçilmişine, iradesine verdiği değeri ve bunları ölümüne muhafaza edeceğini gösteren sembol bir örnektir ve bu yönüyle bir ilktir. Diğer bir ilk de darbe teşebbüsüne muhatap olan bir lider şapkasını alıp kaçmamıştır. Daha önce darbeye muhatap olan iktidarlar maalesef darbe ile mücadele etmek yerine ya kenara çekilmişler ya da teslim olmuşlar. Ama mücadele seçeneğini hiç kullanmamışlar. Ama ilk defa Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 'Ben halkın gücünün üzerinde güç tanımıyorum' diyerek halkı darbeye karşı sokağa davet etmiştir. Hem kendi canını, hem bütün ailesini ölüm tehlikesine atarak, Marmaris'ten İstanbul'a uçmuş, ölmeyi göze almıştır. Bu yönüyle Türk demokrasisi için bir ilktir."
'BAŞKA LİDER OLSAYDI 'NOBEL' ÖDÜLÜ ALIRDI'
Bozdağ, "Dünyada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dışında başka bir lider aynı mücadeleyi gösterseydi Nobel ödülü verirlerdi. Türkiye halkı ve Türkiye'nin lideri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kendi dâhil, ailesinin hayatını tehlikeye atarak, ölümüne verdiği demokrasi mücadelesini başka bir ülkenin lideri ve halkı verseydi, batılı ülkeler vermedik ödül bırakmazlardı" diye konuştu.
"Eşim ve çocuklar memleketteydi. Büyük oğlum teyzesindeydi. O sırada müsteşarım Kenan İpek aradı, 'alçak uçuşlar var, köprü kapatılmış' dedi. Bunun üzerine televizyonu açtım. Alt yazıları gördüm. İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızı aradım. Telefonları kapalıydı. Sonra Başbakanımız Binali Yıldırım telefonu açtı ve bir darbe girişimi olduğunu söyledi. Bir istişarede bulunduk. Halkla bir mücadele vermemiz gerektiğini istişare ettik. Kıyafetimi giydim, abdest aldım. Korumalarım da yok. Ben yürüyerek Kızılay'a gidecektim. Sonra büyük oğlum eve geldi. Özel arabayla evden çıktık. O sırada ben başkaları ile görüştüm. Ben önce, 'Külliye'ye gidelim' dedim. 'Fahri Kasırga'yla beraber Külliye'ye gidelim' dedim. Ama o sırada Fahri Bey'i darbeci teröristler lojmandan almışlar. Hukukçu eski bir milletvekili arkadaşımızın bürosuna uğradık. Benim aklımdan geçen Kızılay Meydanı'nda halkla birlikte mücadele vermekti. Ama halkın da hayatını tehlikeye atmamak için Parlamentoya gitme kararı aldık."
'KENDİ KENDİME 'İNŞALLAH BUGÜN BANA BİR ŞEHİTLİK NASİP OLUR' DEDİM'
Bozdağ, o gece evinden çıkarken öleceğine inanarak çıktığını belirterek, şöyle konuştu:
"Evden çıkıp arabayla giderken hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Kendi kendime dedim ki, 'belki son gecemiz olacak, inşallah bugün bana bir şehitlik nasip olur', şehit olmak ölümlerin en şereflisi. Ben ölümden hiç korkmadım. Çünkü evden ölmeyi göze alarak çıktım. Eşimi aramak istedim, arayamadım, helallik almak istedim, alamadım, onları korkutmak istemedim. Büyük oğlum yanımdaydı. 'Bak oğlum, bana bir şey olursa annen, kardeşlerin sana emanet' diyemedim, 'korkmasın' diye. 3 yıl oldu. Yunan işgalinde bile düşmanların bomba atmadığı TBMM'ye, bu ülkenin okullarında okuyanlar, bu ülkenin silahları ile Türkiye'nin kalbine bomba attılar. Parlamentonun yokluğu demek Türkiye'nin varlığını kaybetmesi demek. Allah bu millete bir daha böyle bir gece yaşatmasın."