Amerikalıların, daha önce Kürtlerin yaşamamış olduğu bölgelerde dahil, Fırat’ın doğusunda bir “Kürt devleti” kurma çabaları, Suriye krizinin siyasi çözümü için temel tehditlerden biri haline geldi.
Bu tehdidi bertaraf etmek için nasıl bir yol izlenebilir?
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar, şu yorumlarda bulundu:
Zamanında eski BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Suriye’de Kürtlerin nüfusun yüzde 5’ini oluşturduğu söylemişti. Ama bugün ABD, Kürtleri kesinlikle temsil etmeyen, Kürtleri baskı altına almış bir terör örgütüne Suriye’nin neredeyse üçte birini teslim etmiş durumda. Bu, en büyük adaletsizliktir.
ABD, Suriye’nin demoğrafik oranlarını dikkate almadan hem mezhebi hem meşrebi hem de etnik yapıları YPG-PKK altına itekliyor ve bir etki üretmeye çalışıyor. Yani Suriye’nin kuzey-doğusunda bir toplumsal dönüşüm mühendisliği uygulanıyor. YPG-PKK’nın hakimiyetine itaat etmeyenler ya imha ediliyor ya etkisizleştiriliyor ya da sürülüyor. Böyle bir temel denklem oluşmuş durumda. Ve orada ciddi bir baskının olduğunu görüyoruz. Bunu, o topraklarda kalan insanların YPG-PKK’ya karşı dönem dönem baş gösteren eylemlerinden anlıyoruz.
Bu noktada Suriye’nin hem toprak bütünlüğünün garantilenmesi hem de ülkedeki demoğrafik kitlelerin haklarının teslim edilmesi hem de aralarındaki düşmanlıkların ortadan kaldırılması son derece önemli. Çünkü hiçbir iç savaş adil bir barış olmadan bitmez. Adil bir barış da terör örgütleri üzerinden sağlanamaz. “Bu taraf benim tarafım, o taraf senin tarafın” gibi bir yaklaşımla sorun çözümlenemez. Demoğrafik oranların beklentilere cevap verecek tarzda siyasi bir çözüme ihtiyaç var.
Muhalifler, yani ÖSO’cular Suriye’nin üniter yapısına karşı değiller. Esad’la kavgaları var, ama ülkenin üniter yapısının bozulmasını istemezler. Ama YPG-PKK, Suriye’nin üniter yapısını bozmak eğiliminde, böyle bir amaçla yola çıkmışlar. Şimdi bu örgütün, ortak bir iradeyle bir şekilde istikrarsızlaştırılması lazım. ABD, onlarla ilişkilerinin dönemsel ve taktiksel olduğunu diyordu. Bunu da DEAŞ ile gerekçelendiriyordu. Şimdi DEAŞ bitti. Bu sefer İran demeye başladı. Yani İran’ın Suriye’den ve Irak’tan çıkartılması gerektiğini söylemeye başladı. Bu bambaşka bir denklem. Yaldız kazındı, altındaki gerçek ortaya çıktı gibi bir şey. Bu noktada uluslararası hukuka uygun olmayan fiili bir durum var.
Dolayısıyla şu anda yapılması gereken, Suriye’nin üniter yapısından yana olanlarla olmayanları ayırmak. Bu önemli bir eksenleşme olurdu. Olabilir mi peki? Bence olabilir.
Türkiye'nin YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de ‘terör örgütü’ olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu tezini kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.