Panelde konuşan UNESCO Dünya Miras Merkezi Direktörü Rössler, Türkiye'nin, özellikle de İstanbul'un dünya için önem arz eden çok sayıda tarihi ve kültürel anıta sahip olduğuna dikkati çekti.
Rössler, dünya mirasının korunmasında gösterdikleri kararlılık için Türk yetkililere teşekkürlerini iletti.
Türkiye'nin UNESCO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Cengizer, İstanbul'un tarihi yarımadasının Türkiye'den Dünya Miras Listesi'ne girdiğini ve bu alanı korumak için her türlü özveriyi gösterdiklerini belirtti.
Kalkınma ivmesinin hızlandığına, bunun da tarihi yarımada için önemli zorluklar oluşturduğuna işaret eden Cengizer, "İstanbul'un tarihi alanlarını korumak kolay bir iş değil. Bunu yapabilmek birinci sınıf bir iş" dedi.
‘TÜRKİYE'NİN KALBİ İSTANBUL, İSTANBUL'UN KALBİ SURİÇİ’
‘Türkiye'nin kalbi İstanbul ve İstanbul'un kalbi de Suriçi İstanbul olduğu için’ büyük yatırımlara da ev sahipliği yapmak durumunda kaldıklarını ifade eden Turan, şöyle devam etti:
"Burada önemli olan koruma kullanma dengesini birbirini ezmeden, korunması gereken ile kullanıcıyı birbirinden en verimli ve etkin şekilde yararlandırarak koruyabilmek. Burada kullanıcının da korunması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu anlamda işimizin zor olduğunu da biliyoruz."
Panelde, İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanı Halil Onur, Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyinin (ICOMOS) Tarihi Yarımada için hazırladığı Kültürel Miras Etki Değerlendirmesi (KÜMED) raporlarının uygulanmasında Türkiye'nin tecrübeleri konusunda bilgi verdi.
Onur, Haliç metro geçiş köprüsü, Avrasya tüp tüneli projesi ve Ayasofya medresesi rekonstrüksiyonunda KÜMED raporlarının başarılı şekilde uygulandığını ifade etti.
Panelde, İstanbul Tarihi Alanları Alan Başkanlığı Danışmanı Doç. Dr. Hülya Berkmen de Tarihi Yarımada'nın korunmasında KÜMED raporlarının uygulanmasına yönelik teknik sunum yaptı.