Muammer Kaddafi’nin öldürülmesinin ardından siyasi istikrarın sağlanamadığı Libya’da, iktidar mücadelesi yaşanıyor. İki hükümetli bir yapının yer aldığı ülkede, General Hafter “Libya Ulusal Ordusu”yla ülkenin doğusunu kontrol altında tutarken, ülkenin batısında ise Birleşmiş Milletler (BM) destekli güçler yer alıyor. Hafter’i Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, (BAE) Suudi Arabistan’ın desteklediği bilinirken, Türkiye ise BM ve uluslararası alanda tanınan Trablus merkezli “Ulusal Mutabakat Hükümeti”ni meşru olarak kabul ediyor.
'VATANDAŞLARIMIZIN REHİN ALINMASI BÜYÜK BİR CÜRETKARLIK'
Yaklaşık iki ay önce Hafter güçlerince yapılan ve sonuç alınamayan saldırının ardından Türkiye’nin duruşu bahane edilerek, suçlandığını kaydeden Aktay, Hafter’in sözcüsü aracılığıyla Türkiye’yi düşman olarak gördüğü açıklamalarını anımsattı. Aktay, Türkiye’nin buna karşı tepkisinin sert olduğunu ifade ederek, “Vatandaşlarımızın rehin alınması başlı başına büyük bir cüretkarlık ama bunun devam ettirilemeyeceği anlaşıldı ve serberst bırakıldılar” dedi.
'TÜRKİYE’NİN DURUŞU DEĞİŞMEYECEK'
“Hafter güçleri, para ile silah altına alınan güçler. Hafter’e de bir bağlılıkları yok. Ancak Trablus’daki yönetim, belli ilkeler etrafında, toplumsal karşılığı olan, meşru bir yapı. Tüm dayanakları dış güçler olan bir yapının tutunma şansı yok. Libya’nın bütünlüğü, istikrarı, toplumun tamamını kuşatacak bir çözüm zaten var, yürüyor. O da (Hafter) çok istiyorsa partisini kursun, halkını ikna etmeye çalışsın, demokrasiye güvensin, toplumuna güvensin eğer varsa. Toplumuna değil de başka güçlere güveniyorsa, silahlara güveniyorsa eninde sonunda işlemiş olduğu insanlık suçu dolayısıyla yargılanacağını bilmesi gerekiyor ve şu anda iş o noktaya doğru gidiyor, birçok uluslararası mahkemeye şikayet edildi ve yargılanmaktan da kurtulamayacak bu durumda.
Türkiye, Libya’nın geleceğinde, Libya halkının güvenliğini, huzurunu, bağımsızlığını ister, Türkiye’ye bile bağımlı olmasını istemez. Türkiye’nin bölgede tavrı böyle olmuştur; Suriye için de, Irak için de, Yemen için de aynı şeyi istemiştir. Ülkeyi bölebilecek her türlü girişime karşı tavrımız nettir. Ülke bütünlüğünü bölecek hiçbir girişime sıcak bakmamız söz konusu değil.”
'AB İLKELERİNE SADIKSA FRANSA’YI YARGILIYOR OLMALI'
Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) Başkanı, İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kavas’a göre de Türkiye’nin Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle olması, uluslararası arenadaki genel tavrı desteklemesinden kaynaklanıyor. Kavas, “General Hafter faaliyetleri ise özellikle bazı ülkeler tarfından tam desteklenirken, Mısır, BEA öne çıkıyor fakat Avrupa’da bazı ülkeler ise Fransa gibi ne tarafta olduklarını çok net ifade etmiyorlar. Hem AB üzerinden mutabakat hükümetini destekliyorlar ama diğer taraftan da Hafter, hem Fransa’da hem İtalya’da kabul görüyor. Kendi toplumlarınca da bu tutum eleştiriliyor. Her iki tarafı desteklediğiniz zaman ‘çatışmaya devam’ anlamına geliyor” diye konuştu.
AFAM Başkanı Kavas’a göre Hafter’in tüm taraflar tarafından kabul görmesini beklemek ise kolay değil. Trablus hükümetine olan uluslararası desteğe dikkat çeken Kavas, “Uluslararası camianın ciddi bir desteği olmasaydı Trablus hükümeti şimdiye kadar ayakta duramazdı. Burada bir Mısrata gerçeği var. Mısrata’nın çok güçlü bir temsili söz konusu, kilit noktada bir şehir. Şu anda Trablus’un korunmasında Mısratalıların ciddi bir etkisi olduğu söyleniyor” dedi.
Kavas’a göre burada “Türkiye ise çatışma tarafı değil ve Suriye ve Irak’ta olduğu gibi ülkelerin mevcut sınırlarının korunmasından yana.” Türkiye’nin pozisyonu açısından da bir yalnızlaşmanın söz konusu olmayacağını, Türkiye’nin “uluslararası camianın desteklediği” siyasi bir otoritenin yanında durduğunu belirten Kavas, şöyle devma etti:
“Şu anda Libya’nın çok uluslu şirketler tarafından paylaşılması noktasındaki kavga maalesef halka yansıyor ve Libya zarar görüyor. Bu sebeple Trablus şehri büyük bir baskı altında ancak General Hafter’in Trablus’u eline geçirmesi durumunda Libya’daki kriz bitmiş olmayacak. Aylardır şehri zorladılar ve Mutabakat Hükümeti’nin güvenlik birliklerince Hafter’in şehre girişi önlendi ve yakın çevredeki Giryan gibi yerlerde de etkinliğini artırdı. Burada önemli olan sadece Türkiye’nin değil uluslararası camianın çatışmayı körüklemek değil, çatışmanın bir an evvel barış masasına oturularak çözülmesidir.”