AKPM’deki gelişmeler ve Kırım konusunda Türkiye’nin tutumunu Rusya-Kırım-Türkiye Vakfı Başkanı Yazdan Kaya ile konuştuk.
‘RUSYA, KIRIM’I CAZİBE MERKEZİNE DÖNÜŞTÜRDÜ’
Yazdan Kaya, Rusya Federasyonu’nun Kırım’ın birliğe yeniden katılımının ardından akılcı ve rasyonel bir politika izlediğini söylerken, aradan geçen beş sene içerisinde bölgenin Ukrayna’ya bağlı bulunduğu yıllarda görmediği imkanlara kavuştuğunu dile getirdi. Artık Avrupa ülkelerinin de bu imkanları değerlendirme noktasına geldiğini kaydeden Kaya, kendilerinin de Türkiye yetkililerine bu meseleleri anlatmaya çalıştıklarını vurguladı:
“Burada Rusya çok akılcı ve rasyonel bir diplomasi ve tarihsel nedensellikler içinde bir politika izledi. Bunu yaparken aynı zamanda dünyada bütün politikalar ekonomi üstünden şekillenir. Rusya, Kırım’ı da aynı anlamda ciddi ölçüde bir ekonomi ve cazibe merkezine dönüştürdü. Bunu yaparken en önemli unsurlardan bir tanesi de alternatif ekonomi dediğimiz oteller, gazinolar gibi hususlardı. Özellikle bu manada Nisan ayında yapılan Yalta Ekonomik Forumu’nda bu ülkelerin buraya olan niyeti ortaya çıkmıştı, bu belirgin bir hale dönüşmüştü. Bir de yanı sıra Sergey Aksenov da dahil olmak üzere Rusya Devlet Başkanı Putin, bölgeye önemli bir ticaret bölgesine dönüştürdü. Şu anda orada 2500’e yakın işletilen proje var. Bunların içinde inşaatlar, yol ihaleleri, restorasyon çalışmaları var. Dünya ekonomisinin böylesine bir darboğaza girdiği süreçte bu ülkeler bunlardan istifade etmek ister. Bizim en başından beri Türkiye için söylemeye çalıştığımız şey buydu zaten.
Yazdan Kaya, AKPM’ye Rusya’nın yeniden geri dönmesini değerlendirirken, hakların askıya alınmasına yol açan mesele ile ilgili farklı görüşler dile getirdi. Kaya’ya göre, ‘Kırım’da insan hakları ihlal edilmiyor, aksine insan haklarının yeniden tesis edildi’. Kırım’ın Rusya ile derin tarihsel bağlarının bulunduğunu anlatan Kaya, bölgenin Rusya Sovyeti’ne aitken bir gecede Kruşçev tarafından Ukrayna Sovyet’ine verildiğini anımsattı. Bölgenin zaman içerisinde evrilen demografik yapısına da dikkat çeken Kaya, Kırım ile ilgili iddiaların kaynağının da köktenci İslamcı yapılar olduğunu savundu:
Kırım’da insan hakları ihlal edilmiyor. Kırım’da insan hakları yeniden tesis ediliyor şu anda. Aslında bu süreçte Hatay’ın Türkiye’ye dahil olması 1939 süreciyle birebir benzer bir durumdadır. Bunların tarihsel bir bağı vardır, nedenselliği vardır. İkinci Dünya Savaşı içerisinde burada savaşan Sovyet ordularıdır. Burada Rusya gerçekten bununla ilgili olarak mücadele vermiştir ve tarihsel köken içinde de burası Rus toprağıdır. Fakat Kruşçev Stalin’e olan öfkesinden ya da Krusevac’daki sıkıntılarından dolayı nasıl ki Stalin’in mozolesini Lenin’in yanından kaldırmışsa, aynı şekilde bir gecede burayı Ukrayna’ya hediye etmiştir. Bu tamamen hatalıdır, tarihte de vardır kontekst davranışlar, bu da onlardan bir tanesidir. Sonrasında Rusya burada var oldu. Demografik olarak da burada Rus vatandaşların çoğunluğu vardı. Sonrasında Ukrayna buradayken bir şekilde ötekileştiren bir bölge oldu. Mustafa Cemil gibi bölgesel istasyon şefi olan isimler vardır Amerika’nın. Bizim bugün Fethullah Gülen’den büyük bir öfke ve kinle bahsediyoruz. Fethullah Gülen ne ise Mustafa Cemil odur. Aynı ekolün, aynı okulun, aynı stratejinin büyüttüğü isimlerdir bunlar. Kırım’da özellikle Ukrayna’nın Türk ya da Müslüman nüfus üzerinden itiraza geçtiğini iddia ettiği kesimlere bakıyorsunuz, bunların çoğu fundamentalist yapılar ya da El Kaide veya IŞİD’e yakın yapılanmalar. Üç hafta önce ciddi bir hücre yapılanması orada ele geçirildi.”
Kırım’ın artık istihdam eşitliğinin de yaşandığı bir dönemden geçtiğini ifade eden Kaya’ya göre Ukrayna dönemi içinde insanlar orada eşit yurttaş olma avantajlarından yararlanamıyordu. Kaya, Türkiye’nin Kırım konusunda Rusya’ya karşı hatalı siyaset izlediği görüşünde:
“Müslümanlara yönelik bir sıkıntı yok. Aksine Müslümanlara ya da dini inançları farklı bütün uluslara yönelik müspet bir eşit dağılım var. Orada ben şunu gördüm. Ukrayna dönemi içinde insanlar orada eşit yurttaş olmanın avantajını yaşamıyorlardı. Yani bir soya ya da bir ırka mensup olmanın avantajı olan gruplar vardı, onun dışındaki herkes bir şekilde ötekileştirilmiş durumdaydı. Şimdi orada Ruslar da Ukrayna kökenliler de Türkler de Ermeniler de Yahudiler de hatta bizim çok kadim toplumumuz olan Hazar Türkleri de yurttaş olmanın bütün avantajını yaşıyorlar. Bir ülkenin en önemli problemlerinden bir tanesi ekmeğini kazanabilen insandır. Orada artık bir istihdam eşitliği de yaşandı. Şu anda orada insanlar kökenine, mezhebine, meşrebine bakılmadan devlette ya da özel sektörde iş bulup bir şekilde onuruyla ekmeğini kazanıp evine götürebiliyor. Türkiye’nin Kırım’a yönelik izlediği bu emperyal veya hakim devletlerin siyasetine izlediği politika başından beri yanlıştı. İki nedenden dolayı yanlıştı. Bir, sınır komşumuz olan ve tarihsel bağımız olan Rusya’ya karşı bizim yapmış olduğumuz ahde vefasız bir siyasetti. İkincisi de kendi ekonomimiz, münhasır çıkarlarımız açısından uygulanan çok hatalı bir politikaydı.”
Kırım’da şu ana kadar yapılmış 100 milyar dolarlık yatırıma dikkat çeken Kaya, Türkiye’nin bunun paydaşı olması gerekirken seyirci kalmasının hatalı bir strateji izlemek olduğunu belirtti:
“Türkiye’nin burnunun dibinde şu anda kadar 100 milyarlık bir yatırım yapıldı, bu oranın 900 milyar dolara çıkarılacağı söyleniyor. Yeni dünya ticaret yolunun olacak, Karadeniz bu anlamda önemli bir ticaret gölüne dönüştürülecek. Türkiye’nin bunun paydaşı olması gerekirken seyirci kalması aslında çok saçma olurdu zaten. Böyle bir durum karşısında Türkiye’nin daha müspet daha akılcı bir karar vermesi iptida ederdi. Bu bence aslında bunun emaresidir. Böyle olması da çok lazım gelen bir durumdur. Biz defaatle ülkedeki veya hükümete yakın yetkililerle konuştuğumuzda bunun aslında Türkiye için ne kadar büyük bir anlam ifade ettiğini anlatmaya çalışıyorduk. Bir de son zamanlarda S-400 üzerinden geliştirilen bir bağımsız ve bağlantısız devlet olma iradesini ortaya koymaya çalışıyoruz. Eğer biz bu konuda bize hükmetmeye çalışanlar veyahut bu konuda bizim kararlarımızı etkilemeye çalışan emperyal devletlere karşı bir çıkışta bulunmak istiyorsak bu işe Kırım’dan başlamalıyız. Kırım onların bölgedeki itibarının işgal edilebilmesi için çok önemli araç, neden ve gerekçe aslında.”