Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım’ın İsmail Küçükkaya moderasyonluğunda yapacağı tartışma uzun zamandır merakla bekleniyordu. Birçok televizyon kanalında canlı yayınlanan programda konuşulanların bir hafta kalan seçimler üzerinde etkili olacağı varsayılıyordu.
Siyasal iletişim uzmanı Dr. Gülfem Saydan Sanver, Seyr-i Sabah programında bu buluşmanın format itibarıyla tartışmadan uzak bir yapıya sahip olmasını eleştirdi. Sanver, yan yana oturan iki adayla birebir röportaj yerine adayların birbirleriyle tartışabilmesinin daha doğru olacağını dile getirdi:
‘KATEGORİZASYON YOKTU’
Kategorizasyon olmadığı için adaylar nerede nasıl geçiş yapacaklarını bilemediler hatta bir ara İmamoğlu kaç soru kaldı diye sormak zorunda kaldı. Ayrıca üçer dakika formatta bir dinamiklik olsun diye getirilmiş fakat bir soru soruyorsunuz adayın biri cevaplıyor, diğer aday cevaplarken bir ithamda bulunuyor. Diğer aday buna cevap vermek istiyor. Ama moderatör bir sonraki sorunun bir dakikasını kullandırıyor. Hikaye karışıyor. Moderatör öyle bir havaya soktu ki sanki adaylarla birebir röportaj yapıyor ama adaylar yan yana oturuyor gibi. Bunun birebir röportajdan farkı interaktif olmasıydı.
‘1.7 MİLYON SEÇMENİ SANDIĞA GÖTÜRECEK KONUŞMALAR OLMADI’
Bu seçim açısından şöyle bir durum var: Bu yeni bir seçim değil. Biz bir seçimi tekrarlıyoruz. Bu tekrarlanan seçimde adaylara oy veren seçmenler kendi içinde konsolide. Herkes sandığa gitmeyen 1.7 milyon seçmen üstünde yoğunlaşıyor. Bunlara hitap etmek ve sandığa götürmeniz için bir şey yapmanız gerekiyordu. Binali Yıldırım sandığa gitmesini sağlayan ne söyledi ki insanlar sandığa gidecek?
İmamoğlu açısından şöyle bir önemli nokta var: Sandığa gitmeyen seçmen genellikle AKP seçmeni. Sizin seçmende motivasyon yaratmak için diğer adaya karşı kızdırmanız lazım. Pontus, vali polemiklerinin hepsi, seçmenleri İmamoğlu’na karşı kızdırma polemiğiydi. Burada İmamoğlu’nun öyle bir çizgide olması gerekiyordu ki küskün seçmenin sandığa gidip kendine karşı oy vermelerini sağlamayı engellemesi gerekiyordu. Bunu başardı. Bu yüzden İmamoğlu çok fazla atakta bulunmadı. Binali Yıldırım’ın defalarca sözünü kesmesi ve yalan söylüyorsunuz demesi İmamoğlu’nu sinirlendirecek hareketler anlamına geliyordu. Ama İmamoğlu bu yola girmedi. İmamoğlu’nun da Yıldırım için kullandığı kibirli ve hak yemek sözcüklerinden Yıldırım’ın nasıl gerildiğini gördük. Eğer tartışsalardı seçmenin aklında kalan performanslar onlar olurdu.
Seçmen genelde oradan bir algıyla ayrılıyor. Soruları hatırlamıyor. Bu genel algıda İmamoğlu hevesli ve heyecanlı, konularına hakim durdu. Belli konularda Yıldırım’ın eski başbakan olması yüzünden daha hakim olması beklenirken Sayıştay raporu gibi konuları bilmediğini söylemesi eksi puan oldu.
‘YILDIRIM DEVLET ADAMI İMAJINI SİLEMEDİ’
Bu program uzun zaman sonra yapılan bir tartışma programı. Nasıl bir gerginlik çıkacak ne olacak diye seçmenin kafasında büyüdü. Sanki adaylar çıkıp kapışacakmış gibi geldi. Adayların ikisi de sakindi. Sonunda da ailelerle bir resim verilmesini siyasetin yumuşaması açısından çok önemli buldum. Burada yumuşak bir poz vermiş olmak güzel bir şey. Bir fotoğrafla bir dil yumuşar mı? Bence hayır. İki adayın kampanyasının bu tartışma programını nasıl kullandığını göreceğiz. Güzel mi bu fotoğraf? Güzel ama yeterli değil. Çok heyecanlı ve çarpıcı bir şey görmedik bu buluşmada. Bence eski başbakan ve meclis başkanının Sayıştay raporunu eleştirirken bunu okumamış olması büyük bir hazırsızlık göstergesi. İmamoğlu’nun kampanyasının ikinci bölümü İBB israfına, dolayısıyla bu rapora ayrılmış vaziyette. İkinci bir adayın stratejisini kurduğu konuyu eleştirirken raporu okumamış olması bir zaaf göstergesi.”