Son dönemde ise, Türkiye ile ABD arasındaki kritik boyutlara ulaşan ilişkilerin S-400’lerle ilgili anlaşmazlıklara indirgenmeye çalışıldığı bir izlenim söz konusu.
S-400 konusu neden öne çıkarılıyor? Türk-Amerikan krizinin kaynağını sadece S-400’lerle ilgili anlaşmazlıklarda aramak ne kadar doğru bir yaklaşım?
'TÜRK - AMERİKAN İLİŞKİLERİ SORGULANIR BİR HALE GELDİ'
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan TÜRKSAM Genel Sekreteri Ahmet Gencehan Babiş, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Türk-Amerikan ilişkilerinde son derece kritik bir dönemde geçiliyor. İki taraf arasında birçok alanda görüş ayrılığı devam ediyor, dolayısıyla soruna sadece S-400 ile F-35 krizi olarak bakılmamalıdır. Bunların en başında gelen konulardan biri ABD’nin terör örgütlerine desteği olarak karşımıza çıkıyor. FETÖ elebaşı hala Pensilvanya’da ve Türkiye’nin ısrarlarına rağmen Türkiye’ye verilmesine yönelik bir emare yok. ABD’nin terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye verdiği destekte geri adım atmasına ilişkin herhangi bir işaret de göremiyoruz. Yakın geçmişte, Türkiye FETÖ elebaşının iadesi için kamyon dolusu belge gönderdi, ABD ise eli kanlı terör örgütü YPG’ye yüzlerce kamyonlar silah taşıdı. Öte yandan İran ve Venezuela’ya yaptırımlar konusunda iki devlet farklı politikalar izliyor. ABD Başkanı Trump’ın Arap-İsrail ihtilafına ilişkin tek taraflı bir anlayışı savunan fikirleri Türkiye’nin izlediği politikayla örtüşmüyor. 1915 olayları hakkında asılsız Ermeni iddiaları ile ilgili duruma bakıldığında ise bunun kronik bir sorun olduğu anlaşılıyor. Bir de bu problemlerin üzerine S-400 konusu eklenince, bütün bunlar Türk-Amerikan ilişkilerini sorgulanır bir hale getirdi ve Türkiye açısından bu ilişki karşılıklı fayda sağlamaktan uzak bir görüntü arz etmeye başladı.
ABD’nin S-400 konusunu bu denli öne çıkarmasının sebebi diğer bütün sorunları konuları geri planda bırakıp, Türkiye’ye yönelik tavrına bu sorun üzerinden bir meşruiyet kazandırmak. S-400’ler tartışıldığından beri diğer bütün konular geri planda kaldı; ama bunlar önümüzdeki günlerde ilişkilerde aşılması gereken engeller olarak hala iki ülkenin de önünde duruyor. Öte yandan kısa süre önce NATO içerisindeki harcamalar üzerinden birçok Avrupa ülkesi ve ABD arasında tartışmalar yaşanmıştı. S-400 konusu bir taraftan da iki taraf arasındaki yakınlaşmayı sağlamak noktasında bir araç halini aldı.
Türkiye’ye yönelik ABD ültimatomları noktasına gelince… 1964 senesinde ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’ın “Johnson Mektubu” olarak bilinen bir mektubu gelmişti. Türkiye gereken cevabı 1974’te haklı olarak başlattığı Kıbrıs Barış Harekatı’yla vermişti. Bu dönem Türkiye’ye yönelik uygulanan silah ambargosu sonrası Türkiye’nin savunma sanayinde önemli adımlar atılmıştı. O zaman kurulan şirketler şu anda çok önemli atılımlar gerçekleştirerek artık dünyaya silah satar hale geldi.
ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan’ın mektubuna cevabı en net ifadelerle Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu verdi. Milli savunma sanayimizin gelişmesiyle ve son teknolojinin kullanıldığı silahların üretilmesine devam ediliyor. Önümüzdeki süreçte yerli savunma sistemimizi de kurarak bu tartışmaları Türkiye kökünden bitirecektir."