Sevilay Yılman, Habertürk'te "Yönetimine çağrımdır: Yayınlamayalım bu programı!" başlığıyla yayımlanan yazısında "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının karşı karşıya geleceği ve canlı yayınlanacağı program meselesi malumunuz. Söz konusu program ile ilgili son gelinen noktayı tamamınızın bildiğini varsayıp tekrara düşmemek adına yazmayacağım" ifadesini kullandı.
"Grubumuzun televizyon kanalı olan Habertürk TV’ye ve Didem Arslan Yılmaz’a yapılan haksızlığa!
Hepinizin bildiği gibi bu programın yapılması çağrısını kamuoyu önünde ilk duyuran Habertürk TV'nin en deneyimli moderatörü olan Didem Arslan Yılmaz’dır.
Ancak şunu hatırlatmalıyım...
Didem bu tür bir yayının olmasını sadece 23 Haziran’a özel değil, 31 Mart’tan önce de çok istiyordu ve bunu da her fırsatta dile getiriyordu.
Dileyen, arşivleri açıp bakabilir… O dönemde sadece İstanbul’un değil, diğer büyük tüm metropollerin adaylarını canlı yayında karşı karşıya getirmek için çok çaba sarf etti sevgili Didem, ama olmadı...
Sonra 23 Haziran’da yenilecek seçim meselesi gündeme geldi.
Ve Didem’in evvelden beri arzuladığı o büyük düellovari programın yapılması için bu kez Habertürk TV yönetimi devreye girdi ve çok ilginç bir strateji geliştirdi.
Sadece Habertürk TV de değil... Başta Haberturk.com olmak üzere Ciner Medya Grubu’nun tüm yayın araçlarında Didem’in moderatörlüğünde olacak bir açık oturum için kamuoyunun önünde her iki adaya yönelik bir deklarasyon yayımlandı.
Ve Habertürk TV’nin kurumsal olarak düşünüp hayata geçirdiği bu strateji kısa zamanda toplumda karşılık bulup tartışılmaya başlandı.
Bilindiği gibi sonunda da kabul gördü. Hem Cumhur İttifakı Adayı Binali Yıldırım hem de Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu bir moderatörün yönetiminde, canlı yayında İstanbul ve projelerini karşılıklı tartışmayı kabul ettiler!
Yani şunu diyeceğim…
Elbette ki bu program Habertürk TV’de olsa idi moderasyon kesinlikle Didem’in olacaktı ama sonuçta bu programın kamuoyu önünde, canlı yayında yapılması çağrısını yapan, tartışılmasını sağlayan ve de her iki aday tarafından kabul görmesine öncülük edenin kesinlikle Habertürk markasının kurumsal olarak izlediği strateji olduğu hususu atlanmamalıdır!
Fikrin anası Didem Arslan Yılmaz ise babası da Habertürk TV’nin yöneticileridir yani.
O yüzden son günlerde yaşanılan gelişmeler doğrultusunda yapılan tartışmaların doğru ama bir bakımdan eksik olduğunu söylemek istiyorum.
Bu işin moderatörlüğü, başka bir isme verilerek Didem’e çok büyük bir haksızlık yapıldı tamam ama asıl haksızlık Habertürk TV’ye yapıldı.
Bir fikir vardı… Bir proje... Ve bu projenin hayata geçmesi için de güdülen çok iyi doğru bir strateji vardı.
Ve ne içindi bu?
Ne adınaydı?
İyi ve doğru bir gazetecilik, televizyonculuk, çok ses getirecek ve tarihe geçecek habercilik adınaydı değil mi?
Ne oldu peki?
Habertürk TV’nin mesleki profesyonellik, mesleki başarı, kazanç adına kurumsal olarak düşündüğü, üzerinde çalıştığı o strateji başarıya ulaştı ama gelin görün ki bu strateji dolayısıyla, programda karşı karşıya gelmek durumunda kalan Binali Yıldırım da, Ekrem İmamoğlu da resmen bu stratejinin sahiplerinin kim ya da kimler olduğunu unutup meseleyi bambaşka bir noktaya taşıdı.
Didem biliyor… Diğer arkadaşlar da… Ben bu programın TRT’de yapılması ve diğer tüm televizyon kanallarının da TRT’den alıp yayınlaması konuşulduğunda dahi; ‘Olmaz öyle şey!’ deyip havalara zıplamıştım.
Şimdi de aynı şeyi söylüyorum.
Eğer mesele profesyonel televizyonculuk ise... Hakikatli gazetecilik adına ortaya konmuş bir proje ise...
Habertürk TV’nin burada başka bir tavır alması gerekiyor...
Deniliyor ki; ‘Pazar günü yani ayın 16’sında yapılacak bu program özel bir stüdyoda yapılacak. Ve dileyen televizyon kanalı da linki alıp oradan yayınlayacak!’
Kim yayınlıyorsa yayınlasın. Ve kim o programı da izlemek istiyorsa gitsin yayınlayan diğer TV’lerden izlesin!
Ama bence biz fikrimizin, projemizin, stratejimizin göz göre göre harcanmasına göz yummayıp profesyonel televizyonculuk adına başka bir şey yapmalıyız!
Mesela Didem Arslan Yılmaz’ın moderatörlüğünde; ‘Medya etiği’ başlıklı bir konu üzerinden rutin yayınımıza devam etmeli ve işimize bakmalıyız...
Ve hatta... O güne özel yepyeni bir strateji geliştirmeli (bunu da bir kez daha çalmamaları için kimseyle paylaşmadan, kimseye söylemeden...) ve bu yeni strateji ile televizyonculuk nasıl olurmuş, hak yemenin, haksızlık yapmanın karşılığı nasıl olurmuş tüm muhataplarına göstermeliyiz."