İstanbul Havalimanı arazisinin 50 yıldan beri kalorisi düşük, izi dumanı fazla kömürlerin çıkarıldığı bir bölge olduğunu hatırlatan Yıldırım, "Burası 50 yıl boyunca delik deşik olmuş, göller, dağlar oluşmuştu. Bir şeye karar vermemiz gerekiyordu. Ya bu araziyi, böylece kaderine terk edeceğiz, İstanbul'un en güzel yerinde bir bataklığa razı olacağız veya burayı tekrar şehrimize kazandıracağız. Biz ikincisini tercih ettik. Buraya, dünyanın en büyük havalimanını yapmaya karar verdik. Ama bu havalimanını yapma kararımızı, hayata geçirmemiz 3 yılımızı aldı. Bizzat, her gün, her kurumla doğrudan takip etmek suretiyle şahsım olarak bu projeyi ancak 3 yılda uygulama noktasına getirdik" diye konuştu.
'İSTANBUL HAVALİMANI İHALESİNDEN 14 GÜN SONRA GEZİ OLAYLARI BAŞLADI'
Yıldırım, İstanbul Havalimanı ile ilgili çok şeyin konuşulduğunu ifade ederek şöyle devam etti:
"76 bin dönüm bir arazi üzerinde kurulu bir havaalanında araziyi düzlemek için bir milyar 800 milyon toprak hareketi oldu. Bunun bir hesabını yaparsınız, sıradan bir iş olmadığını görürsünüz. Dünyanın en büyük iş makineleri burada çalıştı. Aynı günde, 25 bin kişinin gece gündüz çalıştığını biliyorum. Peki nasıl yapıldı? Bu daha birinci bölümü. İki pisti var. Terminal binası var. Bu haliyle 90 milyon yolcu kapasitesi var. Bu haliyle bile dünyanın en büyüğü. İki etap daha var. Bunlar da tamamlandığında 200 milyon yolcu kapasitesine ulaşacak. Türkiye'nin gelecek 100 yıllık planına hitap edecek projeyi gerçekleştirdik. Bu projenin ihalesini gerçekleştirdikten 14 gün sona Gezi olayları başladı. Gezi olaylarındaki sloganların başında, 'Havalimanı istemiyoruz, köprüleri istemiyoruz.' geliyordu. Bunun masum bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz? Biz bir çukuru verdik. Bu çukur ihya edildi. Buradaki göllerin suyu temizlendi. Zemini sağlamlaştırıldı. Dağları düzeltildi".
'İŞTE MEYDAN, İŞTE İSTANBUL HAVALİMANI'
Türkiye'deki güçlü iktidar ve sağladığı istikrar sayesinde bu işlerin gerçekleştiğini anlatan Yıldırım, 16-17 yıl boyunca Türkiye'nin 3 kat daha büyütüldüğünü vurguladı.
'KISKANMA NE OLUR, ÇALIŞ SENİN DE OLUR'
Şimdi, taksicilerin, dünyanın en büyük havalimanında yolcu taşıyarak evlerine ekmek götürdüklerine dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:
"Havalimanları, hudut kapıları, bir ülkenin vitrinidir. Yabancı, oradan görür ülkeyi. Ülke hakkında, kararını böylece verir. Burası, Türkiye'nin vitrinidir. Burada, Türkiye'ye yakışanı yaptık. Gıpta edenler var. Hasetlik edenler var. Onalar diyeceğim, ne olur kıskanma, çalış senin de olur. Vitrinimiz olan bu havalimanında çok güzel hizmet vereceksiniz. İnsanımıza, ülkemize yakışır en güzel hizmeti taksiciler olarak sizler vereceksiniz. Buna eminim. Bunu biliyorum. Çünkü, siz, Anadolu yaylasının yiğit evlatlarısınız. O bakımdan hiç merak etmeyin, bütün meseleleri konuştuk. Dertlerinizi de çözümlerini de biliyoruz. Adım adım da çözerek geliyoruz. Daha göreve gelmeden, yetkililerle görüşerek sorunlarınızı çözüyoruz".
Sorunların üzerine giderek "İnat da bir murattır" düşüncesiyle yol alarak çözümler ürettiğini anlatan Yıldırım, "Geldiğimiz noktada, ülkemizi bir baştan bir başa imar ettik. Türkiye, 2002'de altyapı, gelişmişlik düzeyi bakımında dünyada 39. sıradaydı. Ben görevi bıraktığımda 9. sıraya yükseldi. Türkiye'ye yakışan da budur. Türkiye eski Türkiye değil. Burada alın teriyle, akıl teriyle ülkemizi, çok daha ileriye birlikte taşıyacağız. Dünya markası İstanbul'u daha ileriye taşıyacağız" ifadesini kullandı.
Kimsenin mikro milliyetçilik yapmaması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, her kesimin hep birlikte barış ve huzur içinde yaşayarak daha güzel günlere kavuşacağını kaydetti.
'KILIĞINIZI, FAÇANIZI DÜZELTİN'
Herkesin hakkına razı olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, taksicilere şöyle seslendi:
"Hakkını razı olmadın mı kargaşa, kaos ve anlaşmazlık çıkar. Siz hakkınıza sahip çıktınız. Haklı davanızın peşine düştünüz ve sonunda da mutlu oldunuz. Hiçbir teşebbüsün, hiçbir girişimcinin önünü kesmek gibi bir niyetimiz yok. Ama Türkiye, krallar ülkesi değil, kurallar ülkesidir. Türkiye, hukuk devletidir. Hukuk devleti içerisinde herkes, külfet ve nimet dengesini gözeterek tabii ki, işini yapacak. Buna hiçbir mani hal yok. Ama el çabukluğu marifet yaparsanız, buna da müsaade etmeyiz. Onun için değerli kardeşlerim, size de düşen görev var. Bu korsancılık, şunlar, bunlar, UBER, kendiliğinden olmuyor. Evinizin içini düzelteceksiniz. Kılığınızı, façanızı düzelteceksiniz. Arabalarınızı daha fiyakalı yapacaksınız. Yollara göre, arabalar aynı olacak ve böylece vitrinimizi yeniden gözden geçireceğiz ki kimse dadanmasın. Hiç merak etmeyin, İstanbul 15 milyon sakiniyle, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, emeklisiyle çalışanıyla büyük bir ailedir. İstanbul bizim ortak geleceğimizdir. Ortak geleceğimiz için birlikte çalışmaya ve üretmeye devam edeceğiz".