Habertürk yazarı Fatih Altaylı, duayen gazeteci Uğur Dündar'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları CHP'li Ekrem İmamoğlu ile AK Partili Binali Yıldırım'ın katılacağı canlı yayın moderatörlüğünden vazgeçmesinin ardından, "Ben bu işin moderatörlüğünü yapar mıyım? Taraflar anlaşırsa tabii ki yaparım" dedi.
"Dündar'ın 50 yıllık kariyerini böylesine çetrefilli bir yayınla riske atmayacağını, kendine sövdürmeyeceğini tahmin ediyordum. Allah biliyor ya yanılmadım. Hem egosunu okşattı. Hem de hakaret işitmekten kurtuldu. Taktik diye ben buna derim."
Altaylı, 'Sen olsan yapar mıydın?' sorusuna ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı yayını örnek göstererek yanıt verdi: "Vallahi ben tahminen Cumhuriyet tarihinin en riskli yayınını yapmış adamım. Bana göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yapılmış son doğru düzgün yayındır. İsteyen oturup bir daha izlesin. Ama o programdan sonra yediğim küfürler yedi sülaleme yetti. Hatta neredeyse mesleğime mal olacaktı."
'HANGİ DEMOKRASİ, HANGİ ZARAR, OKUYUNCA GÜLDÜM'
Altay'lı 'Şaşırdım mı acaba!' başlığıyla bugün yayımlanan yazısı şöyle:
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın iki iddialı adayının bir televizyon tartışmasında karşı karşıya gelmesi önerisini ilk ortaya atan bizim Habertürk TV’de Didem Arslan oldu.
Herkes 'Şu sunsun, bu sunsun' tartışması başlattı bu kez. Ben de sosyal medya üzerinden 'Didem’in önerisi, sunmak da ona yakışır' dedim. Hatta her istediği olan Devlet Bahçeli de 'Didem Hanım sunmalı' dedi.
Ancak öneriyi kabul ederek herkesi şaşırtan Binali Yıldırım, bir kez daha herkesi şaşırttı ve 'Tartışmayı Uğur Dündar yönetsin' dedi. 80’e yaklaşan yaşı ile en duayen televizyoncu olan Dündar adına kimse itiraz edemezdi ama Yıldırım’ın Dündar’ı önermesi ilginç bir meydan okumaydı.
Yılmaz Özdil’le kanka, Halk TV’de program yapan, Sözcü’de yazan Uğur Dündar önerisi şaşkınlık yarattı. Sıkı bir hamle oldu. Öneriyi duyunca ben yakın çevreme 'Uğur Abi kabul etmez' dedim.
Ancak ilk şaşkınlığım Dündar’ın 'Yaparım' demesi oldu. Fakat bir gün sonra haklı çıktım. Uğur Dündar ne anlama geldiğini anlamadığım bir açıklama ile 'Demokrasimize ve adaylara bir zarar gelmemesi için bu tartışmayı sunmama kararı aldım' dedi. Açıklama ilginçti. Hele hele 'Demokrasimize zarar gelmemesi için' bölümü komikti. Hangi demokrasi, hangi zarar! Okuyunca güldüm.
Ancak Uğur Dündar’a da hak vermiyor değilim. Sevgili Dündar mesleğinin 50. yılında ve 50 yıldır taş taş, tuğla tuğla inşa ettiği bir kariyeri var. Bu yayın bizim olmayan demokrasimize bir zarar falan vermez. Ama böyle yayınlar zordur. Ne yaparsa yapsın kimseye yaranamaz. Ya tarafların taraftarlarından bir tarafı ama muhtemelen her iki taraf birden moderatöre yüklenecek, moderatör için ağza alınmadık galiz lafları söyleyecek, hakaret edecektir.
Dündar’ın 50 yıllık kariyerini böylesine çetrefilli bir yayınla riske atmayacağını, kendine sövdürmeyeceğini tahmin ediyordum. Allah biliyor ya yanılmadım. Hem egosunu okşattı. Hem de hakaret işitmekten kurtuldu. Taktik diye ben buna derim.
BU İŞ NASIL OLUR?
Yukarıdaki yazıyı okuyan bazılarınız diyecektir ki, 'Sen olsan yapar mıydın?' Vallahi ben tahminen Cumhuriyet tarihinin en riskli yayınını yapmış adamım.
Ama ben doğruyu yapmanın rahatlığı içinde oldum hep. O gün benim yaptığımdan daha iyisini kimse yapamazdı. Diyeceğim o ki, bu meslek bazen riskleri alma işidir.
Bu yayını sunmak ister miyim? Dediğim gibi bu Didem’in hakkı. Ancak bu yayının nasıl olması gerektiğini söyleyebilirim. Bu iş bir kişinin sırtına yüklenemez.
Olması gereken şudur. Sahnede bir moderatör olacak. Her iki tarafın önereceği 4’erden toplam 8 gazeteci de her iki adaya ikişerden 16 soru soracak. Moderatörün de 2 soru hakkı olacak. Ve yayın sırasında yine tarafların ortak belirleyeceği bir veya iki anket şirketi inandırıcılık anketi yapacak. Bu anketin sonucu da yayın sonunda belli olacak.
Baştaki soruya dönersek. Ben bu işin moderatörlüğünü yapar mıyım? Taraflar anlaşırsa tabii ki yaparım. Sonuç olarak benim işim imajımı korumak değil.
Gazetecilik yapmak. Bazen imajımız pahasına da olsa!