Mehmet Acet, Yeni Şafak'ta "İstanbul seçimlerine dair son kulisler" başlığıyla yayımlanan yazısında "23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul seçimleri için görevlendirilen AK Parti’nin önde gelen isimlerinden biri, partisinin seçim stratejisinin ana eksenini yansıtan şu ifadeleri kullanıyor: Hareket noktamız şu şekilde: Bu seçimi kazanırsa Binali Bey kazanacak. Kaybederse yine o kaybedecek" ifadesini kullandı.
Acet şöyle devam etti:
‘CHP, İstanbul seçimlerini Cumhurbaşkanımız ile bir yarışa dönüştürmeye çalışıyor. Tayyip Erdoğan’a kaybettirme üzerine bir strateji izliyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.’
Araya girip sordum:
‘Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan topa girmeyecek mi? Mesela 39 ilçede tek tek miting yapacağı söyleniyor’ diye.
‘Bizden böyle bir açıklama duydunuz mu?’ diye mukabelede bulundu muhatabım.
Bu ifadelerden en azından şimdilik miting planının rafta tutulduğu anlaşılıyor.
Bir aylık fotoğrafa baktığımızda da yine sadece Binali Yıldırım üzerinden yürütülen bir kampanya ile karşı karşıya olduğumuz görülebiliyor.
‘CHP ADAYINI YILDIZLARDAN AŞAĞIYA İNDİRDİK’
AK Parti’nin, YSK’nın 6 Mayıs’ta seçim yenileme kararı almasından sonra belirlediği ikinci bir strateji daha var.
O da rakibe yönelik.
Yani CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na.
AK Parti’nin kampanyasını yürütenler, İmamoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi adayı olduğunu gizleyerek ya da bu gerçeğin pek fazla ön plana çıkmaması üzerine bir taktik izlediğini düşünüyorlar.
‘Alnında CHP’li yazan’ isimlerin, hatta Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bile geri planda tutulduğu bir strateji bu.
‘Kampanyanızda 31 Mart öncesinden farklı olarak yeni bir şey var mı?’ diye sorduğum AK partili isim, işin bu kısmıyla ilgili olarak, ’Ekrem İmamoğlu’nu yıldızlardan dünyaya indirdik. Kendisinin CHP adayı olduğunu herkese gösterdik’ dedi.
ABD’DEKİ BAŞKANLIK YARIŞINDA UYGULANAN YÖNTEM BAZ ALINACAK
İstanbul seçimlerinin sonuçlarını tayin etme anlamında kalan şu 13 günlük sürede olup bitecekler büyük önem taşıyor.
Yıldırım ve İmamoğlu’nun karşı karşıya gelecekleri televizyon yayınının, kalan süre içerisinde İstanbulluların hem oy tercihini, hem de sandığa gitme kararını etkileme ihtimali bulunuyor.
Bu yayınla ilgili bugün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal ile CHP Meclis Grup Başkanvekili Engin Altay’ın nihai kararı vermesi bekleniyor.
Yıldırım’ın kendisinin de açıkladığı gibi, AK Parti’nin tercihi, bir televizyon kanalı yerine, uydu frekanslarını vermek suretiyle isteyen kanalların bu buluşmayı yayınlayabileceği bir ortam sağlamak.
Bu karşılaşmada, ABD’deki Başkanlık seçimlerinde uygulanan yöntem baz alınacak.
İki adaya da aynı soruların sorulduğu, eşit sürenin tanındığı, kuralları önceden belirlenmiş bir format.
23 Haziran’da kazananı belirleyecek temel faktörün Karadenizli ve Kürt seçmen olacağını iki taraf da iyi okumuş olmalı ki, bu farkındalık Yıldırım ve İmamoğlu’nun bayram programlarına da yansımış oldu.
Yıldırım Diyarbakır’a, Şanlıurfa’ya gitti, Kürt ve Alevi seçmenin hafızasına dokunan hatırlatmalarda bulundu.
Bu hafızada CHP’nin Dersim sabıkası var örneğin.
Yıldırım sözünü ettiğim hatırlatmayı şu sözlerle dile getirdi:
‘Bu ülkede bir Dersim hadisesi var. Dersim hadisesinden dolayı devlet adına özür dileyen bir iktidar var. Buna rağmen Dersim adını ağzına alamayan ve yaptıkları bu fahiş yanlışı bile ikrar edemeyen, kabullenemeyen bir CHP var.’
Anlaşılan İstanbul’daki Kürt seçmenin gönlünü almak için ne yapmak gerekir diye sorulduğunda Binali Bey’e, ’AK Parti’nin yaptıklarını ve CHP’nin sabıkasını hatırlatmamız yeterli olur’ telkini gelmiş.
Ekrem İmamoğlu ise bayramda Karadeniz turu yaptı.
Gittiği yerlerde ciddi kalabalıklar tarafından karşılandı ama ayrılmadan önce Ordu Valisi’ne yaptığı hakaretler o coşkulu karşılanmayı gölgeledi.
‘Radikal sevgi’ konsepti üzerinden yürütülen, sevgi pıtırcığı profili, ’Olgu ile algı acaba birbirinin tersi mi?’ sorusunu akıllara getirdi."