İmamoğlu’nun ‘İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı’ olarak tanıtıldığı ve Washington Post’un ’Opinion’ bölümünde yayınlanan 'İstanbul’da yarışı nasıl kazandım ve bir kez daha nasıl kazanacağım' başlıklı yazı şöyle:
23 Haziran, İstanbullular bir kez daha -son 3 ayda ikinci kez- İstanbul genelindeki seçimin bir parçası olacak. 31 Mart’ta, seçimdeki bizim aleyhimize olan oyun alanına rağmen İstanbullular beni belediye başkanı olarak seçtiklerinde büyük gurur duymuştum. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardaki partisi sonuçlara itiraz edeceğini ilan etti ve seçimlerin yenilenmesi mekanizmasını işleme koydu. Yakında, oynadıkları bu kumarın cumhurbaşkanı ve müttefikleri için nasıl bir sonuç yaratacağını göreceğiz.
'ONLARA FARKLILIKLARIN ZAYIFLIK DEĞİL ZENGİNLİK OLDUĞUNU GÖSTERDİM'
Beylikdüzü Belediye Başkanı olarak, korku siyasetinin yarattığı güvensizlik ve düşmanlık bariyerlerini aşmanın mümkün olduğunu öğrendim. Şehri iyi yönetmeye odaklanmak ve benim cevap veren bir yerel yönetici olmam hayatiydi.
Bugün Türkiye’de herhangi bir yöneticiliğe aday olan kişi, aşırılaşan kutuplaşma atmosferiyle başa çıkabilmeli. Ben, bu sıkıntıyı kendimi doğrudan oy verenlere sunarak aşmaya karar verdim; ki bu, 15 milyonluk bir şehir zorlu bir mücadele. Ama yine de plana uymaya kararlıydım. İstanbul halkına sevgimi ve saygımı göstermek kampanyamın temeli oldu. Neden? Çünkü bu yaklaşımın kutuplaşmayı ve otoriter popülerizmi yenmek için kritik olduğu sonucuna vardım.
'İSTANBUL'U ANCAK BİRBİRİMİZİ DİNLEYEREK DAHA İYİ HALE GETİREBİLİRİZ'
Bir şehrin, nabzını bulmak için en doğrudan ve en kolay yol, sokakları ve caddelerinde yürümektir. Bu, benim yapmaktan en zevk aldığım şeylerden biri ve kampanyamında en önemli iletişim yollarından biri haline geldi. Kampanya sürecinde büyük mesafeler kat ettim, on yıllardır siyasi olarak marjinalize edilen topluluklar arasında onlarla oldukları yerde buluşarak güven inşa ettim.
'VATANDAŞLARIN YATIRIM STRATEJİLERİNİ DİNLEYECEK VAKTİ VE İLGİSİ YOK'
Benim, İstanbul’un cevap vermeye daha meyilli, güvenilir bir belediye başkanına ihtiyaç duyduğuna dair mesajım sandıkta ödüllendirildi. Biz, iktidardaki partinin böyle bir sonuca ulaşılmasın diye önümüze koyduğu sayısız engele rağmen zafer kazandık. 17 gün sonra ise iktidar partisinin liderliğinde Yüksek Seçim Kurulu sonuçları geçersiz saydı.
Bugün, her gün çalışan 155 bin gönüllüyü de içeren kampanyamız yeniden başladı ve gözünü 23 Haziran’a dikti. Güçlü bir şekilde inanıyorum ki; eğer hukukun üstünlüğüne müdahale edilmezse, seçmenlerin iradesi İstanbul’da özgür ve adil bir şekilde ifade edilebilirse vatandaşların hayranlık uyandıran enerjisi otoriterliğe karşı durmanın mümkün olacağını gösterecektir. Gerçek direniş, ayrılıkların üzerinden diyalogla gelmeyi ve insanlara danışmayı gerektirir, bu dersler Türkiye’nin dört bir yanında uygulanabilir. Çoğulculuk düşmanımız değildir; ne burada ne de dünyanın genelinde. Onu kabullenmek bağrımıza basmalı ve çoğulculuğun getirdiği güç uyarınca hareket etmeliyiz.”