Murat Bardakçı, Habertürk'te "Vaktiyle tasarruf tedbiri diye bürokratların bayram tebrikine gitmelerinin yasaklandığını bilir misiniz?" başlığıyla yayımlanan yazısına "Yarın bayram. Tebriklerimi peşinen ifade ettikten sonra eski bayramlarda yaşanmış bir hadiseyi anlatayım" ifadesiyle başladı.
Bardakçı şöyle devam etti:
Eski devirlerin bayramları, dinî boyutun haricinde aynı zamanda devletin güç ve hakimiyet gösterisi idi; devlet bu maksatla bayram merasimlerinin son derece tantanalı bir şekilde olması için elden gelen herşey yapardı ve herşey ayrıntılı protokol kaideleri çerçevesinde olurdu. Meselâ saraydaki kutlamaların ve tebriklerin ne şekilde yapılacağı, kimin nerede ve ne zaman duracağı, neredeyse saniyesi saniyesine belliydi. Tebriklerin sona ermesinin ardından bu defa yüksek bürokratlar arasında bir tebrik koşuşturması başlar, üst düzeydekiler protokoldeki yerlerine göre birbirlerinin konaklarına gidip gelirler, memurlar âmirlerini ziyaret için yollara düşerler ve ziyaretler bayram boyunca devam ederdi.
Bu işin bir de malî tarafı vardı ve tebrikler bürokratın protokoldeki yeri ne kadar yüksekse, o kadar masraflı olurdu. Zira gelenlere hediye vermek şarttı ve bu hediyeler için yapılan masraf bazan bürokratın belini büker, cüzdanının dibini çıkartır, perişan ederdi.
Sadece ziyaret edilenler değil, tebrike gidenler de gittikleri yerlerdeki hizmetkârlara bahşiş dağıtmak zorundaydılar ve âmirlerinden para eder hediyeler alamadıkları takdirde bu yüzden onların bütçesi de altüst olurdu.
Tarihçi Lütfi Efendi o günlerdeki tebrikleri anlatırken ‘Bir küçük memur, dolaşacağı kapılar için defter tutmaya mecburdu. O tarihlerde vapur ve tramvay gibi kolaylıklar olmadığından, beygir ve kayık ücretinden başka gidilen konaklarda kapıcılara ve hademelere kadar bin kuruşa yakın para harcanması gerekirdi’ diye yazıyordu…
BAYRAMIN YERİNİ DÜĞÜN MASRAFI ALDI
Bizdeki bayram kutlamalarındaki aşırı masraf mecburiyeti işte bu yasaklamayla son buldu ama ortalığı bu defa sünnet ve evlilik düğünlerine pahalı hediye götürme merakı sardı!
Bu âdet de herkesin belini bükecek gibi idi ve davetliler hediye götürebilmek için artık faizle borç almaya başlamışlardı…
Sultan Abdülmecid, bayramlaşma yasağının ardından düğünlere pahalı hediye götürmeyi de yasak etti ama halk ‘Düğün sahibine ayıp olur’ diye yasağa kulak asmadı! Emirlere kimse uymuyor, dolayısıyla masraflar gittikçe kabarıyordu ve üstüne üstlük halk arasında da pahalı hediye götürülmediği takdirde ‘neslin devam etmeyeceği’ şeklinde tuhaf bir kanaat hâkim olmuştu. Hele davetler sık aralıklarla olunca, millet sıkıntının ve geçim derdinin yanında bu gereksiz masrafın da altında ezilmeye ve etrafa iyice borçlanmaya başladı…
‘Düğün mükellefiyeti’ denen pahalı hediye götürme mecburiyeti seneler sonra, ancak 1913’te, İttihad ve Terakki’nin eli sopalı iktidarı sayesinde yasaklanabildi."