İbrahim Karagül, Yeni Şafak'ta "Sakın S-400 alma ne demek? Bizi ne ile tehdit ediyorsunuz? Yeni bir 15 Temmuz’la mı? Yoksa başka tür saldırıyla mı?" başlığıyla yayımlanan yazısında "Türkiye bin yıllık bir hesaplaşma ile karşı karşıya. Ülkemiz, İstanbul’un fethinin intikamını almak isteyenlerin, Anadolu fethinin kapısını aralayan Malazgirt’in intikamını almak isteyenlerin, Anadolu’da Haçlı istilasına yönelik direnişin intikamını almak isteyenlerin, yüzlerce yıl boyunca Müslüman dünyanın öncüsü olup tarih ve coğrafyayı biçimlendirdiğimiz için intikam almak isteyenlerin tehdidi altında" ifadesini kullandı.
"Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu direnişini yükseltip bütün coğrafyaya örnek olanlardan, yüz yıl sonra coğrafyayı yeniden toparlamaya girişenlerden, 15 Temmuz’da tam İstanbul’u ele geçirecekken muhteşem bir direnişle buna engel olanlardan intikam almak isteyenlerin tehdidi altında.
TÜRKİYE ÇEVRELENİYOR. PEKİ NEDEN ŞİMDİ, NELER OLUYOR?
Bir asır önce tarih dışına itmeye çalıştıkları milletimiz, yüz yıllık sabırdan sonra yeniden ayağa kalkarak, bir kez daha yükseliş dönemini başlattı. İşte tam bu sırada, içeride operasyonlarla, dışarıdan çevrelemeye, terör örgütlerini seferber etmeyle, çokuluslu bir iç cephe inşa etme girişimiyle yeniden tarih dışına itilmeye, durdurulmaya çalışılıyor.
Ekonomik baskı altına alınıyor, siyasi baskı altına alınıyor, savunma alanında kendini korumaya dönük girişimleri sabote edilmek isteniyor. Gezi olaylarında büyük projelerin iptali istenmişti. 15 Temmuz’da tam teslimiyet istenmişti.
Suriye’nin kuzeyinde yüzlerce kilometrelik Türkiye karşıtı cephekuruldu. İran sınırından Akdeniz’e kadar bütün güney kapılarımıza askeri üsler kuruldu, ordulara yetecek mühimmat yığınağı yapıldı. Doğu Akdeniz’deki askeri yığınak, dünyanın hiçbir bölgesinde yok.
Karadan güney kapılarını kapatanlar denizden de kapatmaya çalışıyor. Ege Denizi birden hareketlendi. İsrail, S. Arabistan ve BAE dâhil, Batı dünyası adalara yoğunlaştı. Askeri tatbikatlar yapılıyor, Türk donanmasını imha planları ortalarda uçuşuyor, adalar füze üslerine dönüştürülüyor.
Batı kapısında da denizden bir çevreleme artık ayan beyan ortada.Yetmedi, Yunanistan toprakları, sınırımızın hemen dibi askeri üslere dönüştürülüyor. Yine ABD, İsrail ve Avrupa, Dedeağaç’tan sonra Bulgaristan ve Romanya’ya alabildiğine yığınak yapıyor.
BU HAZIRLIK HANGİ ÜLKEYE KARŞI? İRAN, RUSYA YA DA ÇİN Mİ? TABİİ Kİ HAYIR!
Kimse merak etmiyor mu? “İran sınırından Akdeniz ve Ege boyunca Karadeniz’e kadar uzanan bu çevreleme neden” diye sormuyor mu?
Savunma sanayiindeki yerlilik atılımını sona erdirin, diyorlar. Tanklar, toplar, füzeler, gemiler, helikopterler, yerli yazılımlar yapmayın, diyorlar. Başkanlık sistemine, İstanbul Havaalanı’na karşı çıktıkları gibi, Türkiye’yi kendine getirecek her şeye pervasızca karşı çıkıyorlar.
BİZİ NE İLE TEHDİT EDİYORSUNUZ? YENİ BİR 15 TEMMUZ’LA MI? YOKSA BAŞKA TÜR SALDIRIYLA MI?
“S-400 alırsanız ABD yaptırım yapacak. Dahası NATO yaptırımı ile karşı karşıya kalacaksınız..” diyenler Türkiye’yi ne ile tehdit ediyor?
Yeni bir 15 Temmuz’la mı? Karadan saldırıyla mı? Denizden saldırıyla mı? Yeni terör dalgasıyla mı? Ekonomik terörizmle mi?
O askeri üsler, o cepheler bu amaçla mı kuruldu? “Türkiye çok gerçek sonuçlarla karşılaşacak” ne demek? Hem ABD, hem İsrail, hem NATO, hem bazı bölge ülkeleri hep birlikte mi Türkiye’yi vuracak? Ne anlama geliyor bu cümleler?
BİZİ SAVUNMASIZ BIRAKMAYA ÇALIŞIYORLAR. BİR ŞEY PLANLIYORLAR!
Hiçbir ülke Türkiye’ye böyle bir tehdit savuramaz. Hiçbir ülke Türkiye’yi kendi hava savunma gücünü kurmaktanvazgeçiremez. Hiçbir ülke, askeri vesayeti yeniden tesis edemez, savunma bağımlılığına mahkum edemez.
Bütün bu söylemlerin, tavırların, hazırlıkların tek bir adresi var: Türkiye’yi çevreleyenler kesinlikle bir şeyler planlıyor.
“Sakın S-400 alma” şantajı da tam bu planı uygulayacakken Türkiye’yi savunmasız bırakma amaçlıdır. Ne yani İstanbul’u mu bombalayacaksınız? 15 Temmuz’da milletin meclisini bombalayanlar şimdi nereleri bombalamayı planlıyor?
Yaklaşan fırtınayı görmeliyiz. ABD ve müttefikleri İran’ı tehdit ederken Ege, Doğu Akdeniz ve Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye bir müdahale tehlikesi söz konusudur.
İşte bu yüzden; Türkiye, Fırat Kalkanı ve Afrin müdahalesiyle kendisini çevrelemeye çalışan çokuluslu cepheye karşı büyük adımlar atmıştı.Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan Türkiye Cephesi’nin Akdeniz’e açılan kapılarını kapattı.
İşte bu yüzden; Türkiye şimdi, “Pençe” operasyonuyla bu büyük cephenin doğu kapısını da kapatıyor. İran sınırından Akdeniz’e uzatılmak istenen ve arkasında terör örgütlerinden S. Arabistan ve BAEgibi bölge ülkelerine, ABD ve İsrail’den Atlantik İttifakı’nın neredeyse tamamına yakın ülkelerinin yer aldığı büyük kuşatmayı yarmak için ikinci güçlü adımı atıyor.
Ama asıl savaş, asıl mücadele, Doğu ve Batı kapıları kapatılan o çokuluslu cepheyi Suriye’nin kuzeyinde etkisiz hale getirmek olacaktır.
BÜTÜN DOSYALAR MASAMIZDA.. BÜTÜN CEPHELER TEKRAR AÇILDI
Tarihimizin bütün kapanmamış dosyaları önümüzde. Bizim dosyalarımız da onların dosyaları da. Coğrafyamızın bütün kapanmamış cepheleri masamızda. Bizim de onların da masasında.
Yüz yıl sonra yeniden coğrafya inşa edilirken biz kimin coğrafya tasarımına razı olacağız? Boyun eğersek, diz çökersek, pes edersekonların bize reva gördüğü bir ülkede, sınırlarını yeniden onların belirlediği bir coğrafyada, belki zamanla şehir devletlerine bölünerekyüz yıl daha kaybedeceğiz. Biz değil, çocuklarımız, torunlarımız kaybedecek.
BİZE DÜŞEN TARİHİ KİMLİĞİ, SİYASİ GENETİĞİ DİRİ TUTMAK..
Bu yüzden, Türkiye içinde hiçbir konu yerel, Türkiye ile sınırlı değildir. Hepsi çokuluslu bir hesaplaşmanın parçasıdır. Bu ülkede, İstanbul belediye seçimleri bile bu hesaplaşmanın parçasıdır. “Zulüm 1453’te başladı” diyenler Malazgirt’in de intikamını, İstanbul’un fethinin de intikamını almaya çalışıyorlar.
Kimse yanılmasın, bu hesaplaşmayı biz başlatmadık. Geldiler, coğrafyayı mahvettiler, sınırlarımıza dayandılar, “Sizi de bu halde görmek istemiyoruz, küçülmelisiniz” demeye başladılar. Bizim yüz yıllık dondurulmuş tarihten sonra kendi havzamıza dönmemizden korktular. Bu korku ile kendimize gelmeden, tam ayağa kalkmadan yeniden indirmek istiyorlar. Mesele budur.
Bir ülkeye, “Ekonominizi çökerteceğiz” demek ne demek? “Sakın S-400 almayın, yoksa size bütün yaptırımları uygularız, size iki hafta süre veriyoruz” demek ne demek?
Tekrar soralım: S-400’lerden neden korkuyorlar? Türkiye’yi havada savunmasız bırakmak istiyorlar. Neden peki? Bir şey mi deneyecekler? Nedir bu aceleleri, endişeleri? Bize, milli savunma sistemleri konusunda atılımlarınızı durdurun” diyorlar. Nedir bu? Hâlâ içerideki operasyonlara başka kılıflar mı arayacaksınız?"