İran, çok taraflı nükleer anlaşmayı çöpe atarak kendisine karşı yaptırım kıskacını petrol satışını sıfırlama hedefiyle iyice daraltan Trump yönetimine tam bir sene sonra yanıt verdi. İran yönetimi, imzacıların yükümlülüklerini yerine getiremez hale geldiği anlaşmanın kendi payına düşen iki maddesini askıya adığını, duyurdu, diğer imzacılara da iki aylık mühlet tanıdı. Tahran’ın hamlesi en çok da nükleer anlaşmayı sürdürmek isterken, ABD’ye boyun eğen Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeleri hedef alıyor. AB bir yandan nükleer anlaşmanın sona ermesinden endişe duyduğunu açıklarken, diğer taraftan ABD baskısıyla uyamaz hale geldiği anlaşmayla ilgili adım atan İran’ı da ‘ültimatom vermemesi’ için uyardı.
Gelişmeleri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gülriz Şen ile konuştuk.
‘İRAN AB’DEN BEKLENTİLERİNİN KARŞILIĞINI BULAMADI’
“İran’ın Çarşamba günü 8 Mayıs’ta tam da Amerika Birleşik Devletleri’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin yıldönümünde açıkladığı kararlar İran’ın nükleer anlaşmaya yönelik aşamalı stratejisinin parçası. İran verdiği kararla anlaşmanın 26 ve 36. Maddelerine dayanarak aslında tasarrufta bulundu. Bir miktardan vazgeçeceğini duyurmuş oldu. Elinde 300 kg zenginleştirilmiş uranyum ve 130 ton ağırlaştırılmış su bulunduruyordu. Artık bu kısıtları gözetmeyeceğini duyurdu. Ancak yine uranyum zenginleştirme oranını anlaşma kapsamında yüzde 3.67 olarak sabitlemiş oldu. Bu manada anlaşmadan çıkmıyor ama anlaşmaya yönelik bazı tedbirler almaya başladı. Son bir sen zarfında Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a yönelik hem petrol sektörüne hem bankacılık sektörüne hem de yine geçtiğimiz günlerde açıklanan İran’da bakır, alüminyum gibi değerli metallere yönelik yaptırımlarıyla birlikte İran ekonomisi ciddi bir darboğaza sürükleniyor. Zaten 2018’den bu yana çok kırılgan seyrediyordu. O nedenle Ruhani hükümeti içeride çok baskı altında gerek toplumsal gerek siyasi anlamda. Bu süre zarfında İran hep Avrupa Birliği’nden Amerika’nın anlaşmadan çekilmesinden sonraki zararlarını tazmin etmesini bekledi. Çünkü İran’ın nükleer anlaşmada kalmak için hem formel manada maddi beklentilerinin karşılanması gerekiyordu. Ekonomik olarak çıkarlarının aleyhine seyreden bir durum oluşmaya başladı. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri geçici süreyle tanıdığı petrol muafiyetlerini de kaldırmıştı. İran’ın petrol ihracatını sıfırlamaktan bahseden daha agresif bir politika izlemeye başladı. Tam da bu nedenle İran özellikle Avrupa Birliği ülkelerinden INSTEX mekanizmasının bir an önce hayata geçirilmesi ve bunun üzerinden ticari faaliyetlerin sürmesini istiyordu. Henüz bu mekanizma hayata geçirilemedi.”
‘ÇİN DE ABD İLE TİCARET ANLAŞMA PEŞİNDE’
Şen’e göre, AB’nin ABD yaptırımlarından kurtulmayı hedefleyen INSTEX mekanizması İran’ın beklentilerini karşılamaktan uzak. Bu mekanizmanın sadece gıda ve ilaç sektörüyle ilgili kolaylık sağlayacak bir sistem önerdiğini belirten Şen, Tahran’ın AB’den daha somut adımlar beklediğini vurguladı. Gelinen noktada Tahran’ın Avrupa’dan beklentilerini düşük tutmasını getirdiğinin altını çizen Şen, İran’ın yeni dönem için Rusya ve Çin’in desteğini almaya çalışacağını vurguladı. Ancak Şen’e göre, Çin özellikle ABD ile ticaret pazarlıklarından ötürü Tahran’la ilgili ABD’yi tümden karşısına alacak bir tutum sergilemekten henüz uzak duruyor:
‘İRAN İÇİN ZOR BİR DENKLEM VAR’
“O bakımdan bu 60 günlük süre dolduğunda İran’da özellikle daha şahin kanadın Ruhani hükümeti üzerindeki baskısını düşünecek olursak bu 60 günlük sürenin sonunda İran beklentilerinin karşılanmadığını görürse, bu sefer başka bir aşamaya geçecek. Ruhani’nin yapmış olduğu açıklamada da bu sefer uranyum zenginleştirme oranının artırılacağından bahsetti. Orada stratejik hesaba girişeceklerdir. Anlaşmayı çöpe atarlarsa, bu sefer Avrupa Birliği’ni ABD’nin yanında hizalamış olacaklar ve üzerlerinde çok daha büyük bir baskı olacak. İran için de zor bir denklem gibi gözüküyor. Bu noktada Rusya ve Çin’in desteğini arayacaklardır. Ama İran ekonomisinin ihtiyaç duyduğu büyük yatırımları ona sağlayabilecek teknolojik açılımları sağlayabilecek temel aktörler hep AB, yani Batı olageldi. Bu İran’da dengelerin tam manasıyla değişmesi ve İran’ın artık yüzünü tümden doğuya dönmesi demek ki John Bolton’ın İran üzerinde artan askeri baskısını da hesaba katarsak, bu çok ciddi bir stratejik hesap gerektiriyor. Kendi güvenliğini sağlamak, belki de caydırıcılık için böyle bir hamleyi göze alabilir İran. Bunlar da masadaki seçenekler. Opsiyonlar arasında artık daha açıktan telaffuz ediliyor. Çünkü İran son bir sene zarfında nükleer anlaşmadan çekilme ihtimalini geçtiğimiz 2-3 ay içinde daha çok dillendirmeye başlamıştı. Bu açıklanan adımlar da bu konudaki ciddiyetini gösteriyor aktörlerin.”
‘İRAN DİPLOMASİSİ DENGELEYİCİ MEKANİZMALARI DEVREYE SOKAR’
“Trump’ın açıklamasında iki önemli nokta var. Bir tanesi İran beni arasa ve konuşsak ve daha iyi bir anlaşma yapsak meselesi. Bu daha iyi anlaşma yapma referansı şu an ABD’nin çekildi ama yürürlükte olan nükleer anlaşmadan daha kapsamlı ve İran’ın balistik füze programını da devreye alacak. Daha büyük bir anlaşma yapabilmek Trump’ın seçim kampanyasından bu yana söylediği şeydi. Öte yandan Trump, John Bolton’ı ben sakinleştirip dengeliyorum aslında İran konusunda, onun yanında ben çok daha mülayim kalıyorum anlamında bir açıklamada da bulundu. Aslında bu İran’ın tezini de doğrular nitelikte. Cevad Zarif’in Amerika’ya yaptığı son seyahatte, Fox News’e verdiği röportajda da söylemişti: ‘Trump, aslında etrafındaki daha şahin kesimin İran ile ilgi olumsuz yargılarına maruz kalıyor. Trump, İran ile bir savaş istemiyor. Ancak etrafında Bolton, Pompeo gibi figürler onu savaşa yönlendirecek figürler’ diye. Aslında Trump ile etrafındaki karar verici mekanizmalar arasında da bir ayrım yaratmak istemişti. Trump’ın söyledikleri biraz bunu doğrular nitelikte. Bolton’ın aslında kendisinden çok daha şahin görüşe sahip olduğunu Trump’ın ağzından da duyduk. Burada daha rasyonel olan aktör benim mesajını da veriyordu. Bu anlaşma ve müzakere fikri Trump’ın daha önce de söylediği şeyler. Anlaşmanın zemini İran’ın istediği bir zemin değil. Yine Pompeo’nun geçtiğimiz yol İran’a ültimatom olarak sunduğu 12 maddelik bir eylem planı var. İran’ın hem bölgesel pek çok faaliyetinden vazgeçmesi bekleniyor hem topraklarında uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmesi gerekiyor. Bu liste İran’ın şu ana kadar dış politikasını tahlil ettiğimizde kesinlikle kabul edebileceği bir liste değil. Trump’ın istediği şey koşulsuz bir müzakere değil esasen Trump’ın istediği tam da bu 12 madde üzerinden anlaşılmasına yönelik bir şey. İran bu konuda müzakere etmeyecek gözüküyor. Öte yandan yine Cevad Zarif’in Amerika ziyaretini referans verecek olursak, orada tutukluların değişimi ile ilgili önemli bir açıklaması vardı. ‘Bu konuda ben yetkiliyim, Amerika ile buradan başlayalım’ dedi. Müzakere için İran başka bir zemin yaratmaya çalıştı gibi okuyabiliriz. Ancak ABD’de beklenti İran’ın bölgedeki tavrını ve askeri aktivitelerini kısıtlaması. Bu noktada bir kör düğüm var. Hürmüz resti, İran’ın 2000’li yıllarda da askeri müdahale ihtimaline karşı her daim dillendirdiği bir tehdit olageldi. Bu bence en son raddede başvurulabilecek bir yöntem olur herhalde. İran’ın ben petrol ihraç edemezsem kimse edemez, bu stratejik suyolunu sabote ederim söylemi. Bu noktada daha söylem düzeyinde olduğunu düşünüyorum. Ama bir askeri restleşme olursa bu da İran’ın opsiyonlarından birisi. Çok gerçekçi olmasa da İran’ın bu tehdidi kullanmaya yönelik kapasitesi var. Ancak bunun doğuracağı sonuçları da hesaba katacaktır. O raddeye gelmeden bu problemi çözmeye çalışacaktır. Dengeleyici mekanizmalar olarak diğer güçleri yanında tutmaya çalışacaktır diye düşünüyorum. İran hep bu doğu batı dengesini gözetmeye çalıştı. Eğer Avrupa Birliği, İran’ın son adımına olumlu karşılık verirse aslında bu P4+1 ile devam edeceği anlamına gelir diplomatik serüvenine. Ama Avrupa Birliği’nin özellikle hem balistik füze programı hem İran’ın bölgedeki etkinliği ile ilgili ABD ile ortaklaşan kaygılarını düşünürsek daha Rusya ve Çin güdümlü siyaset bekleyebiliriz.”
‘İRAN, AMERİKA’DAKİ 2020 SEÇİMLERİNE ODAKLI, DURUMA GÖRE STRATEJİK PAZARLIK GÜNDEME TAŞINABİLİR’
“Bölge ülkeleriyle ilişkiler de önemli. Bu bağlamda Türkiye ile ilişkilerini önemsiyor İran, sınır komşusu. Her ne kadar petrol konusunda Tüpraş da ithalatı sıfırlama kararı alsa da doğalgaz anlaşmamız yürürlükte ve tabii sınır ticareti var. Bu hem bölgesel hem de uluslararası aktörlerden İran’a desek çıkacak aktörlerle diplomasinin yürütmeye çalışacak gibi geliyor. İran’ın stratejisi ağırlıklı olarak Amerika’daki 2020 seçimlerinin sonucuna odaklanacak gibi. Trump hükümetinin gitmesi ve anlaşma yeniden dönmeye niyetli bir demokrat adayının seçilmesi İran için kısa ve orta vadede pek çok problemi çözecek gibi gözüküyor. Eğer ki Trump hükümeti devam ederse ve bu baskı stratejisi hem ekonomik hem askeri manada devam ederse, benim aklıma 2003 yılında Irak işgali öncesi İran’ın ABD’ye önerdiği stratejik pazarlık geliyor. Belki bazı konuları stratejik pazarlığa açabilir. Ama bunun için arka palanda görüşmelerin olması lazım. Trump hükümeti döneminde İran ve ABD arasında hemen hemen hiç doğru dürüst bir iletişim kalmadı. Cevad Zarif yine bunu söylemişti. Basra Körfezi’nde yine de Devrim Muhafızları’na ait birlikler ABD ile bir şekilde koordinasyon halinde. Ama böyle bir pazarlıkla müzakere olacaksa bunun için daha diplomatik bir kanal muhtemelen seçilecek. Bu İran’ın göreceği baskıya ve bu baskıya verdiği tepkiye bağlı. Pragmatik kararlar alabilir ancak şu anda ulusal onurunun zedelendiğini düşündüğü bir şeyle karşı karşıya. Uyduğu uluslararası anlaşmalar var ama hiçbir şekilde karşılığını alamıyor. O nedenle İran’ın beklentisi kazan-kazan denklemleri yaratabilmekti, Ruhani’nin dış politikası da buna bağlıydı. Ama kaybettiğimiz bir anlaşmada karşı tarafının kazanmasına izin vermeyeceğiz söylemi de hakim.”
‘İRAN’IN IRAK ÜZERİNDEN TÜRKİYE’YE PETROL SATIŞI GÜNDEME GELEBİLİR’
“Türkiye’nin daha dirençli davranacağına yönelik bir söylem görmüştük. Ancak petrol konusunda Türkiye özellikle son dönemde hep böyle davrandı. Türkiye ile İran arasında da INSTEX'e benzer bir mekanizmanın kurulduğuna dair haberler duyduk. Ama o da operasyonalize edilmedi henüz. Bu bağlamda belki o mekanizmanın hayata geçirilmesi önem kazanacaktır. İran, Türkiye’den bu manada çok büyük beklentilere de sahip olmayabilir. Çünkü Türkiye de şu an hem ABD ile kriz yaşamakta ekonomisi yine aynı şekilde kırılgan. O nedenle başka sahalar da var. Suriye krizindeki iş birliğine müdafaa etmek istiyor. İran en azından doğalgaz anlaşmasının devam etmesi, sınır ticaretinin sekteye uğramaması gibi konularda Türkiye’den beklentileri bunlar. Petrol konusunda İran’dan çeşitli açıklamalar geldi. ‘Asla sıfırlamayacağız petrol ihracatımızı’ dendi. Çeşitli mekanizmalar üzerinde duruldu, aracılar üzerinden, özel şirketler üzerinden bu satışı yapacağı söyleniyor. Bir ihtimal Türkiye, Irak petrolüne yönelecek İran’dan alamadığı için. En yakın boru hattı ve itibariyle en yapısal olarak uygun olduğu için. İran’ın Irak üzerinden Türkiye’ye petrol satışı gündeme gelebilir. Bunlar henüz çok konuşulmuş şeyler değil ama İran’ın Irak petrol piyasası üzerinde çeşitli yatırımlarını görüyoruz. Böyle dolaylı mekanizmalar üzerinden, özel şirketler üzerinden ve dolar değil ama başka para birimleri üzerinden yine de satış bir şekilde devam edebilir. Ama bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz, sadece gri Pazar üzerinden petrol satışına devam edeceğiz açıklamaları yapıldı. Biraz daha onu beklemek gerekecek zannediyorum.”