AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK toplantısının ardından basına açıklamalarda bulunuyor.
Çelik'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
'DEMOKRASİNİN OLMADIĞI ÜLKELERDE SEÇİM TEKRARLANMAZ'
ABD'den, AB'den bazı ülkelerinin değerlendirmelerini ortaya koymalarına diyeceğimiz bir şey yok. Türkiye'de seçim sonuçlarına müdahale gibi açıklamalardan kaçınmak, kullanılan dile özen gösterilmesi gerekir. Sanki seçimin tekrarlanması demek demokrasinin yokluğu anlamına geliyormuş gibi açıklamalar yapılıyor. Tam tersine seçime itiraz müessesi sadece demokratik ülkelerde var. İleri demokrasilerde buna olanak sağlayan mekanizmaların varlığı biliniyor. Bu konuda özellikle siyasi tarafgirlik içerisinde olmadan değerlendirilme yapılması her zaman saygıyla karşılanır.
'YSK NİHAİ HAKEMLİK GÖREVİNİ YİNE VATANDAŞA VERMİŞTİR'
YSK kararı yapılan tespitleri haklı bulmuş, mazbatayı birinden alıp diğerine vermek şeklinde bir rol oynamamıştır. Sadece hakemlik görevini millete vererek ve netice itibarıyla seçimlerin yenilenmesine karar vermiştir. Sonuçta karar verecek olan yine vatandaşımızın kendisidir. 28 binlik gibi fark belli sayım sonrasında 13 bine kadar düşmüştür. Sandıkların tamamı sayılsaydı muhakkak farklı bir sonuç ortaya çıkacaktı. Sandık üyeleri ve üyelerinin memur olması gerekirken olmadığı tespit edilmiş. 22 sandıkta neredeyse hiç oy çıkmamış. Artık önümüzde seçim var. Herkes gidecek, kedi tezlerini vatandaşlarımıza, İstanbullulara arz edecektir.
'ABD'NİN DARBECİLERE ÇAĞRI YAPMASINI DÜNYA NOT EDİYOR'
Sonuç olarak 1 oy fazla kim kazansa bile başımızın üstünde yeri vardır. Bu konuyu tam anlamadan eleştiren dış çevrelerin aslında demokrasiye ne kadar uzak tutumlarını anlayabiliriz. Bunlara dayanmak isteyenlerin dayanakların ne kadar zayıf olduğunu görmeleri gerekir. Aynı çevreler Mısır'da darbecilerin yanında yer aldılar. Beraber çalışmak için heyecanlanıyoruz gibisinden açıklama yapmışlardı. Aynı çevreler Sisi demokrasiyi restore ediyor gibi çok enteresan açıklamalar yapmıştı. ABD'li yetkili 'not ettik' diyor. Bu seçim meselesiyle bu kadar ilgili iken, demokrasi konusunda bu hassasiyeti gösterirken Venezuela'da askeri darbe çağrısı yapmaları, seçilmiş kişileri askeri darbeyle uzaklaştırma çabalarını bütün dünya not ediyor.
'BU HATIRLATMAYI YAPANLAR PYD-YPG'YE YARDIM YAPIYORLAR'
İç siyasette bunlara dayananların dayanaklarının ne kadar zayıf olduklarını görmeleri lazım. Türkiye'nin AGİT gibi NATO gibi üyeliğine vurgu yapılarak ortak dayanışma, demokrasi anlaşmalarından bahsediliyor. Bilmeleri gerekir ki biz bu kurumlarla ilgili olarak ilkesel olarak bütün mükellefiyetlerimizi yerine getiriyoruz. Ama bu hatırlatmayı yapanlar PYD/YPG'ye yardım yapıyor. Bir tutarlılık çağrısı yapıyoruz. Demokrasi, hukuk konusunda tutarlık çağrımızı ifade ediyoruz. Türkiye'yi batıya şikayet eden Türkiye içindeki siyasetçilerin bu durumları iyi değerlendirmesi lazım.
'MAZBATANIN BİRİSİNDEN ALINIP DİĞERİNE VERİLMİŞ DEĞİLDİR'
Bizim arzu ettiğimiz demokratlığın, demokrasinin kredibilitenin korunmasıdır. Türkiye de nihayetinde dış gözlemcilerin de burada bulunduğu şekilde Türkiye'nin güçlü mekanizmaları sayesinde bir seçim yenilenecektir. Ortada muhalefetin adayından mazbata alınmış da bizim adayımıza verilmiş gibi davranıyor. Böyle bir şey sözkonusu değil. Venedik Komisyonu'nun çeşitli raporlarında da seçimlerin nasıl yenileneceği, hangi şartların sözkonusu olması halinde bilgiler vardır. Biz başvurumuzun bu şartlara uyduğunu gördük, YSK da karar verdi. İslam, Türk, yabancı düşmanlığının en üst düzeye ulaştığı bir ülkenin Başbakanın kendisine bakması lazım.
'MÜTTEFFİKLERİMİZDEN GEREKEN SAYGIYI BEKLİYORUZ'
Onların ne derece hassas olduklarını 15 Temmuz'daki suskunluklarından iyi biliyoruz. Bedeli ödenmiş gururlu demokrasiyi ülkemizin en büyük kazanımı, zenginliği olarak görüyoruz. Buna herhangi bir şekilde zarar verilmesi karşısında çok büyük bir hassasiyet duyuyoruz. Bu gururlu ve onurlu demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz. Müttefiklerimizden ve dışımızdaki dünyadan da aynı saygıyı bekliyoruz. Seçimlerde kapılarımızı açıyoruz, seçimleri izliyoruz. Her seferinde gösterdiğimiz kolaylıklardan dolayı teşekkür ederek ayrılıyorlar.
'CHP MİLLETVEKİLİNİN DARBE ÇAĞRISINA SESSİZ KALMIŞLARDIR'
Bu geleneğin kullandığı kavramlara ve kodlara hakimiz. Bir CHP milletvekili darbe çağrısı yaptı. Ne CHP sözcüleri ne de genel başkanları tarafından kınanmış, uyarılmış değildir. Bir milletin iradesiyle seçilmiş yönetime karşı darbe çağrısı yapmak ahlaki ve siyasi olarak işlenebilecek en büyük suçtur. O kişinin alnında ömür boyu taşıyacağı bir leke olarak durur. CHP Genel Başkanı YSK hakimleri isimlendirerek hedef göstererek bir konuşma yaptı. Hatta soyadlarıyla dalga geçmeye kadar işi götürdü.
'23 HAZİRAN'DA KAZANANI HEP BERABER SELAMLAYACAĞIZ'
YSK özellikle yapılan itirazları değerlendiriyor. Tüm ilçelerde seçimlerin iptal edilmesiyle ilgili bir itiraz olmadı. Büyükşehir oylarını etkileyecek şekilde bu usülsüzlükler tespit edildiğinde ilçe seçimlerindeki seçim sonuçlarını etkilemeyecek düzeyde olduğu için de bu kararlar ortaya çıkıyor. YSK'nın gerekçeli kararını göreceğiz. Bütün bu yasayı çıkarırken de CHP'nin katkı verdiği 2018 yılında bu yasa çıktı. Bununla ilgili eksiklik tespit ettiğimiz zaman hemen önümüze 'bu itirazları niye yapıyorsunuz' deniyor. O zaman yasa çıkarmaya ne gerek var? İtiraz etmemiz bile adeta andidemokratik bulunuyor. 23 Haziran'da berrak bir seçim sonucu ortaya çıkacak. Hep beraber kazananı selamlayacağız.
'BU TÜRDEN YAPTIRIMLAR HALKLARI CEZALANDIRMAKTIR'
ABD'nin İran yaptırımlarıyla ilgili gündemimizde er aldı. İran'da imzalanan nükleer anlaşmadan ABD çekilmişti. Biz bu çekilmenin yanlış olduğunu, bu mekanizmanın korunması gerektiğini ifad etmiştik. Şimdi hem anlaşma kaldırıldı hem de ikinci bir adım atıldı. Bu hiçbir şekilde bölge barışına hizmet etmeyecektir. Bu tip yaptırımların halkları cezalandırmak olduğunu her seferinde ifade ediyoruz. İyi işleyen bir anlaşma, İran'ı masaya oturtmuş bir anlaşma maalesef tekrar karışık bir ortamı ortaya çıkardı. Kuzey Kore ile yoğun diplomatik çözüm yollarının arandığı dönemde İran'la ilgili ortaya çıkan karar hiçbir şekilde bölge barışına hizmet etmeyecektir. Bu yaptırımlara karşı olduğumuzu açık bir şekilde ifade ediyoruz.
'TÜRKİYE GÜVENLİĞİNİ KORUMAK İÇİN S-400 SÜRECİNE GİRDİ'
S-400'le ilgili pozisyonumuzu aynı şekilde koruyoruz, herhangi bir tutum değişikliği yok. Biz güvenlik kaygılarımızın neticelerini karşılayacak şekilde bu sürece girmiş olduk. Zamanında Obama yönetiminin uygun koşulda Patriot teklif edilmediğini Başkan Trump da kabul ediyor. Türkiye güvenlik ihtiyacını karşılamak için S-400'lerle hava savunma sistemini güçlendirme yoluna girdi. S-400'ler milli komuta sistemi olarak çalıştırılacak. NATO'nun başkanlığında bir heyet kuralım diyoruz, teknik uzmanlar raporunu versin diyoruz.
'ABD, İSRAİL-FİLİSTİN KONUSUNDA ARABULUCU OLAMAZ'
Türkiye hem kendi hassasiyetleri açısından bu süreci yakından takip ediyor. Aynı zamanda ABD'nin Kudüs kararını, Golan'la ilgili kararını göz önüne aldığımız zaman, ABD'nin İsrail-Filistin arasında güvenilir bir arabulucu olarak görülmüyor. İsrail'in her günkü saldırganlığı maalesef umutlu olmamız için herhangi bir ipucu vermiyor bize. Kudüs konusunda hassasiyetimiz devam etmektedir. Şu ana kadar devam etmiş olan İsrail saldırganlığı karşısında herkesi bir kez daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. ABD'nin bu İsrail saldırganlığını desteklemekten vazgeçmesi gerekmektedir.
'RUM YÖNETİMİ VE YUNANİSTAN'IN SONUÇ ALMASI MÜMKÜN DEĞİL'
Türkiye'nin KKTC'nın Türkiye petrollerine devrettiği yaptığı çalışmalara karşı hem Rum tarafının hem Yunanistan'a karşı saldırgan beyanlarını görüyoruz. Bunun tavrımıza etki etmeyeceğini en iyi onlar bilir. Oradaki gemilerimiz Deniz Kuvvetlerimiz tarafından korunuyor. Burada Türkiye'nin tezlerine karşı oldu bittiyle Rum tarafının ya da Yunanistan tarafının herhangi bir sonuç alması mümkün değildir. Burada tüm kazanımlar hem Rum yönetimi hem de Türk toplumu tarafından eşit olarak paylaşılsın. Onları çözümsüzlüğe iten şey AB ülkelerinin Kıbrıs'ın arkasındayız gibilerinden çözümü zorlaştıran tavırlarıdır.
'TÜRKİYE, KKTC'NİN HAKLARINI KORUMADA TAM KARARLILIK İÇİNDEDİR'
Türkiye geçmişte olduğu gibi KKTC'nin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin haklarının korunması konusunda hiçbir tereddüt göstermez. Kıbrıs'ta iki toplum için bir mekanizma kurulmasını defalarca ifade ettik. Şimdi 'egemen bir ülke olarak hakkımızdır' diyerek arkalarına AB'nin açıklamalarını alarak bunu desteklemeye çalışıyorlar. Onların bahsettiği bazı ruhsat sahaları bizim alanımız içerisindedir. KKTC'nin haklarının korunmasında Türkiye tam bir kararlılık içindedir.
'YENİ SEÇİMLERDE YENİ MESAJLAR VERECEĞİZ'
Geçen sefer çalışma yürüttük. Temel noktalarda değişikliğimiz yok. Her seçim yeni bir seçimdir siyasetçi açısından. Daha yüksek bir performans ortaya koymak niyetimiz var. Bu seçim sürecinde yeni mesajlar vereceğiz. Şimdi müsaade ederseniz paylaşmayın. Şimdi birtakım yöntemlerimizin hemen kopyalandığını onlara akıl danışanlar tarafından ifade ediliyor.
'BU ARKADAŞLARIMIZIN 15 TEMMUZ'DA SESİNİ DUYMADIK'
Sayın Cumhurbaşkanımız Afrin sınırına bir ziyarette bulunduğunda, kahraman Memetçiğimizle biraraya geldiğinde kendisine eşlik eden sanatçıların fişleme faaliyetini gördük. Aynı şekilde çeşitli seferlerde sayın Cumhurbaşkanımıza eşlik edenlerden sanatçı olmaktan ziyade başka etiketlerle yaftalandığını gördük. Dolayısıyla bu bizim geleneğimiz değil. Sanatçıların teşkilat mensubu gibi tutum içerisine girmelerinde tercih kendileridir. Biz hep şunu biliriz, sanatçı dediğinizde bir sanatsal yaratıcılık ve bireysellik gelir. Herhangi bir siyasetçi tek bir çağrı yaptığında bunların kenetlenmesi tabii ki vatandaşımızın dikkatini çekmiştir. Bu arkadaşlarımızın 15 Temmuz'da, genç kızlar üniversiteye alınmazken, parti kapatmalarında seslerini duymadık. Tabii ki demokratik haklarını kullanacaklardır. Ancak bunu nezih bir üslupla yapmaları gerekir. İyi üslup iyi üslubu çağırır. Kimse kimseye linç kampanyası yapmasın. Linç kampanyası geleneği bizim geleneğimiz değildir, bizim organizasyonlarımıza karşı arzu edilmiş bir gelenektir.
'HER SEÇİM BİR TECRÜBEDİR TEDBİRLERİMİZİ ALACAĞIZ'
YSK birtakım denge denetleme sistemlerini devreye sokacaktır. Netice itibarıyla vatandaşımız, siyasi partiler görevini yapıyor. Ancak seçim kurulları burada memur üye olması gerekirken buna dikkat etmemişler. Dolayısıyla bununla ilgili denetleme mekanizmasının olmadığı şeklinde güçlü eleştiriler vardı. Kuşkusuz her seçim bir tecrübedir. Bundan sonra bu tartışmaların yeniden gündeme gelmemesi için hem YSK hem de siyasi partiler olarak gereken önlemi alacağız.
'BU KÜRT SEÇMENLERİNE BÜYÜK BİR SAYGISIZLIKTIR'
Kürt seçmen diyerek Kürt vatandaşlarımızın oyunu toplu bir biçimde kim kedi cebinde hazır görüyorsa bu çok büyük saygısızlıktır. Her bir vatandaşımız kendi kanaatine, siyasi hassasiyetine göre oyunu verir. Herkes herkesten etkilenir tabii ki. Bir siyasi parti bazı siyasetçiler, terör odakları Kürt kökenli vatandaşlarımızın oyları kendilerinin egemenlik içindeymiş gibi bir üslup kullanıyorlar. Bunu HDP'nin eş başkanları da kullanıyor. Dolayısıyla bu Kürt vatandaşlarımıza büyük saygısızlıktır.
'BU ADAYLARA NİYE YIĞINAK YAPTIKLARINI SORMAK LAZIMDIR'
Terör örgütünün üst düzey yöneticilerin ortak çağrıda buluştuklarını görüyoruz. Askerimizi, milletimizi, vatandaşımızı katleden terör örgütü yöneticilerinin kendileri için oy istediği partinin vatandaşın huzuruna çıkıp bir şey söylemeleri lazım. Bunlar sizden niye oy isterler bunun açıklamasını yapmaları lazım. Vatandaşlarımızın da muhakkak dikkatini çekiyordur. Büyük bir saygısızlık yapılıyor. Terör örgütünün üst düzey yöneticileri Türkiye'nin birliğine, beraberliğine saldıran, yabancı gruplarla işbirliği yaparak Türkiye'nin istikrarını hedef alanların bu adaylara niye yığınak yapmalarını sormak lazım.
Bir baronun böyle bir pankart asması uzaktan komedi gibi gözükse de yakından trajedidir.